17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Mahmut Suphi ALGIN Adnan Menderes Üniversitesi ürkiye’nin Yunanistan ile olan ilişkileri o kadar uzun bir süredir çatışmayla özdeşleşmiştir ki iki ülke arasındaki sürtüşme, Türk Dış Politikasının neredeyse değişmez bir özelliği haline gelmiştir. Ancak 19992000 yıllarındaki iki yıllık dönemde yaşanan gelişmeler, iki ülke ilişkilerinde uzun yıllar etkisini sürdürecek gibi görünen önemli bir "iyileşme başlangıcı" olarak görülebilir. Türk Dış Politikasının belki de en zor boyutunu oluşturan bu ilişkileri anlayabilmek için her iki tarafın yaklaşımlarını sadece siyasal bakış açısı ile değil tarihsel, toplumsal ve psikolojik olarak da ele almak gerekiyor. Nitekim iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini, izlenen karşılıklı politikaları hiçbir zaman sadece siyaset belirlememiştir. İlişkilerin dinamikleri arasında yukarıda sözü edilen tüm faktörler değişken oranlarda da olsa bulunur. Kara suları, kıta sahanlığı, silahlanma, FIR hattı… C S TRATEJİ o tarihte Yunanistan böyle bir girişimi olmadığını açıklamıştı. Burada Türk Dış Politikasının bu sorunda etkin olduğunu görmekteyiz. Ancak bu etkinlik fazla uzun sürmeden 1969 yılında Limni’nin silahlandırılmasıyla ilgili notaya karşılık Yunanistan bu kez silahlandırma yaptığını açıkça kabul etti. İşin ilginç yanı ise Yunanistan yıllardır böyle bir hakkının olduğunu tutkulu bir şekilde savunuyor. Yunanistan bu politik süreçten sonra 1974 Kıbrıs Harekâtı’nın ardından adaları yeniden silahlandırma yoluna gitmiş ve gerekçe olarak ta Montrö’nün yanı sıra Ege’deki Türk tehdidine karşı meşru savunma hakkı olduğu iddiasını da belirtmiştir. T SORUNLARIN DENİZİ “EGE” Türkiye Yunanistan ilişkilerinin genel anlamda "sorun(lar)" merkezli olduğu bilinen bir gerçek. İki ülke arasında her daim Kıbrıs Sorunu’nun gölgesinde kalsa da Ege Adaları, kıta sahanlığı, 12 mil, FIR Hattı, hava sahası gibi uzunca bir sorun listesi bulunuyor. Söz konusu sorunların hemen hepsi uluslararası hukukun alanına giren son derece çetrefilli sorunlardır. Bu yazıda ikili ilişkilerde sıklıkla gündeme gelen hatta sürekli gündemde kalan Kıbrıs Sorunu’nun gerisinde kalan ama her zaman Türkiye’nin başını ağrıtmak için hazırda bekleyen sorunlar ele alınacaktır. Hazırda bekleyen bu çetin cevizlerden biri olan Ege Adaları Sorunu 1975’li yılların başından beri iki ülke arasındaki temel sorunlardan birini oluşturuyor. Çok sayıda alt sorunu bünyesinde barındıran Ege Sorununun önemli konularından biri de Doğu Ege adalarının silahlandırılmasıdır. Yunanistan Doğu Ege adalarını 1960’lı yılların başından itibaren uluslararası antlaşmalara aykırı olarak silahlandırdı. Türkiye ilk kez 1964 yılında Rodos ve İstanköy’deki askeri yığınak Ege sorunu siyasi irade bekliyor KARDAK Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların önemli bir boyutu Ege’de yaşanıyor. Kıbrıs’ın gölgesinde kalmış olsa da daha önce Kardak’ta yaşanan kriz, iki ülkenin kısa sürede hangi noktaya gelebileceğini göstermesi açısından önem taşıyor. girişimlerine karşı Yunanistan’a bir protesto notası vermiş ve On iki ada ve Doğu Ege adaları gibi bazı adalar, hangi devlete ait oldukları anlaşmalarla belirlenmiş olan adalardır. TürkYunan ilişkilerinde Adalar sorunu çerçevesinde 1995’li yılların başında Kardak Krizi yaşanmıştır. 1995 Aralık ayında yaşanan bir deniz kazası, iki ülke arasında mevcut sorunlara yeni birinin eklenmesine neden olmuş ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Bunun akabinde Türkiye ilk kez Kardak kayalıkları vesilesiyle Ege de gri bölgeler tezini ortaya atmıştır. Bu krizin ilk günlerinde her iki ülke arasında karşılıklı notalar verilmiştir. Kardak krizinin ortaya çıkardığı sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: Kardak sorunu, ilk olarak iki ülke arasında nasıl kısa sürede gerginliğin tırmanıp, savaşa ramak kalabildiğini hem iki ülke kamuoyuna hem de dünyaya göstermesi açısından önemlidir. İkinci olarak ABD’nin AnkaraAtina ilişkilerindeki etkin rolü bu krizle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kardak Krizinin patlak vermesinden bu yana, Ankara, Ege Denizi’nde statüsü uluslararası antlaşmalarla düzenlenmemiş kaya ve kayalıklar olduğunu belirterek, bu sorunun müzakerelerle çözülmesi gerektiğini dile getirmiştir. Atina ise, Ankara’yla görüşme yapmaya yanaşmamakta ve isterse Türkiye’nin bu sorunla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı’na başvurabileceğini belirtmektedir. 23 Mart 1996’da dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın Yunan tarafına sunduğu Ege Sorunlarının çözümü için, Ege Barış Süreci çerçevesinde üçüncü taraflı çözüm ihtimalini dışlamadan masaya oturma önerisi Türk dış politikası açısından radikal bir adım olarak değerlendirilmişti. Ancak, Türkiye’nin teklifi, Ege sorunları için masaya oturmaya yanaşmayan Atina tarafından kabul görmemişti. EGE YUNAN GÖLÜ OLUR MU? Ege adalarından sonra yine iki ülke ilişkilerinin düğüm noktalarından biri olan karasuları ve hava sahası sorunları da uzun yıllardır ilişkilerin seyrinde belirleyici rollerden birini oynuyor. Karasuları ve hava sahası uluslararası hukukta bir devletin aynen kara toprakları gibi üzerinde tam egemenliğe sahip olduğu ayrılmaz ülke parçaları olarak görülüyor. Yunanistan Ege’de 1936’dan bu yana 6 mil olan karasularını 12 mile çıkarmaktan söz ediyor. Karasuları genişliğinin 12 mile çıkması durumunda Karamanlis ve Erdoğan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle