14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net İngiltere’nin Irak’taki asker sayısını azaltmasının perde arkası… C S TRATEJİ 21 dört yıldır İngiltere, ABD ile birlikte Irak işgalinin tek sorumlusu olduğundan, İngiltere’de 2009 yılında yapılacak seçimlerde İşçi Partisi’nin tarihi bir başarısızlığa uğramasından duyulan korku oldukça yüksek. Irak işgali, İngiltere’nin dış politikada prestij kaybına uğramasına neden olduğu gibi Blair döneminin de en büyük hatası olarak görülüyor. Irak işgaline ortak olarak yalnızca siyasi kariyerinin sonunu hazırlamadı Blair, İşçi Partisi’ne de büyük bir darbe vurdu aynı zamanda. Şimdi ise selefi olarak gösterdiği Maliye Bakanı Gordon Brown’a görevini devretmeden önce bireysel hatalarının partiye uğrattığı kan kaybını dindirmek amacıyla böyle bir açıklama yapmış görünüyor. İstediği kadar açıkça dile getirmekte dirense de Blair, İngiltere’nin Irak politikasında bireysel sorumluluğunun farkında. Ancak AngloAmerikan ittifakının devam etmesi, İngiltere için büyük önem taşıdığından belki de hiçbir zaman Blair, kendi payına düşen suçu üstlenmeyecek. Ayrıca kendisinin ve partisinin Irak politikasıyla yaptığı tarihi hatanın sorumluluğunu açıkça üstlenmek yine İşçi Partisi’ne büyük bir zarar vereceğinden belki de Blair, "Özür dilememiz gerektiğini düşünmüyorum çünkü terörizme neden olan biz değiliz" diye açıklıyor Irak’taki kötü gidişatı. 2009’daki seçimlerde İşçi Partisi’nin yeniden iktidar olması oldukça güç… İç siyasetteki düşüş bir yana parti içi muhalefet de oldukça güçlü. Hatırlanacağı üzere Blair Brown’u üstü kapalı biçimde kabilesel liderlik yapmakla eleştirse deplanladığından daha önce Gordon Brown’u selefi olarak seçtiğini açıklamak zorunda kalmıştı. Şimdi ise partinin Blair kanadındaki muhalif isimlerden bazıları, Blair açıkça Brown’u destekliyorken ortaya çıkacak yeni isimlerin, sonucu baştan belli bir maceraya sürüklenmelerinin anlamsız olduğu görüşünde. Bu yüzden Blair kanadında Çevre Bakanı David Miliband ya da İçişleri Bakanı John Reid’in olası adaylıklarına sıcak bakmayanlar çoğunlukta. Partinin sol kanadındaki muhalifler ise Blair döneminde gerçekleştirilenleri gazetelerden öğrendikleri halde yapılan hataların faturasının partiye kesiliyor olmasından oldukça rahatsızlar. Geçen Temmuz’da parti liderliği için adaylığını açıklayan John McDonnell’dan sonra Şubat ayı sonunda eski Çevre Bakanı Michael Meacher da liderliğe aday olunca Gordon Brown’a karşı partinin sol kanadından yarışanlar ikiye çıktı. Irak’tan kısmen çekilen ancak hiçbir şekilde Irak politikasının başarısızlığından kendisini ve hükümetini sorumlu tutmayan Blair, karşısında İşçi Partisi’nin muhalif üyeleri, "Yeni İşçi Partisi" sloganıyla partinin Blair dönemiyle bağlarını koparmaya çalışıyorsa da kamuoyu yoklamaları partinin seçimleri kazanma olasılığının azaldığına işaret ediyor. Partiden ve kamuoyundan yükselen "Artık Çekil!" çağrısına daha fazla kulak tıkamanın İşçi Partisi’ni giderek dibe sürüklediği oldukça açık. Guardian gazetesinin yaptığı ankete göre, Muhafazakârlar oy oranını Ocak ayında 3 puan artırarak yüzde 40’a ulaşırken, İşçi Partisi’nin oy oranı yüzde 31 de kaldı. Her ne kadar Mayıs ayındaki yerel seçimlerden önce Gordon Brown’un görevi devralması halinde İşçi Partisi’nin oy oranını artıracağına inanılıyorsa da, öngörülen bu artış partiyi kurtarmaya yetmeyecek gibi görünüyor. rak işgalinin 4. yıl dönümüne yaklaşılırken, İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, birkaç ay içinde bin 600 İngiliz askerinin, Irak’ın güneyindeki Basra’dan çekileceğini açıklaması, ne yazık ki Tony Blair’in ve on yıldır iktidarda olan İşçi Partisi’nin kötüye gidişini durdurmaya yetmiyor. Yaklaşık on yıldır Downing Street 10 Numara’nın sahibi olan Blair’ın Irak’taki asker sayısının 7 bin 100’den 5 bin 500’e çekileceğini açıkladığı gün, Irak işgalinde ölen 123’üncü İngiliz askeri için Londra’da cenaze töreni vardı. Arkadaşları arasında "Boob" adıyla bilinen Luke Simpson’ın ailesi ve Irak’ta ölen İngiliz askerlerinin ailelerinin duymayı istediği sözler yoktu Blair’in konuşmasında. İngiltere’nin Irak işgalinde ABD’nin ortağı olarak üstlendiği rolde bireysel sorumluluğu olduğunu kesinlikle kabul etmeyen Blair’in, 22 Şubat’ta yaptığı Irak ve Ortadoğu konulu konuşma oldukça ilgi çekici. İşçi Partisi’nin iktidara geldiği günden bu yana İngiltere’nin gerçekleştirdiği uluslararası müdahalelerden İngilizlerin gurur duyabileceğini söyleyen Blair "Sierra Leone, Kosova, Afganistan ve Irak müdahalelerinden sonra dünya, artık daha iyi bir yer (!) Çünkü diktatörler devrildi…" diyecek kadar da kendinden emin(!). I Blair, partisini kurtarmaya çalışıyor ABD’nin Irak’taki ortağı İngiltere’nin Basra bölgesindeki askerlerini azaltacağını açıklaması tamamen iç siyasi hesaplara dayanıyor. İşçi Partisi liderliğini bırakacağını açıklayan Blair, asker çekmekle partisini kurtarmaya çalışıyor. iyileşmesiyle İngilizlerin Iraklılara daha fazla kontrol devretmelerinden memnuniyet duyuyoruz" diyerek Londra ve Washington’un arasının açılmadığını göstermeye çalışması boşuna değil. Ne var ki Irak’a ek asker göndermeyi içeren yeni stratejisi nedeniyle Temsilciler Meclisi’nde yoğun eleştirilere hedef olan George Bush’un canının epeyce sıkıldığı şu günlerde, en sıkı müttefiki Blair’in Irak’taki asker sayısını azaltma kararını iki ülke arasındaki bağın zayıfladığının bir işareti olarak görenler de var. Aksine Blair, konuşmasının hiçbir yerinde Irak’tan tam çekilmeden söz etmediği gibi eğer Irak’ta durum kötüleşirse yeniden asker gönderebileceklerini de vurgulamayı ihmal etmedi. ORTADOĞU’DA ‘KALICI DEĞİŞİM’ Blair, "Ortadoğu’da kalıcı değişimi sağlamak, güvenliğimiz için zorunludur" diyerek İngiliz parlamenterlere İngiltere için Ortadoğu’nun önemini bir cümleyle özetledi. Konuşmasında iyimser bir tablo çizdi Irak için, zafer sözcüğünden özellikle kaçınarak. Saddam Hüseyin’in Mayıs 2003’te devrilmesinden bu yana geçen sürede Blair, Irak’ta demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü adına mutlak bir zafer olmasa da önemli başarılar kazandıklarını söyledi. Bu başarının kanıtı olarak da Ocak 2005’teki Geçici Ulusal Meclis ve Aralık 2005’teki Irak Parlamento seçimlerini gösterdi. Blair’in konuşmasındaki asıl dikkat çekici nokta ise, İngiltere ve Amerika’nın Irak’ta üstlendikleri rolün, işgalci değil, BM Güvenlik Konseyi’nin Haziran 2004’teki kararı temelinde ülkede demokratik kurumların oluşturulması, istikrarın sağlanması(!) başta olmak üzere kalıcı barışın tesisi olduğu iddiası. İşte bu yüzden Blair, tüm konuşması boyunca BM sözcüğünü defalarca yineledi. Blair’in işgale meşruiyet kazandırma çabaları uluslararası toplumu ikna etmek için değil, İngiltere için Irak’ta bulunmanın ne anlama geldiğinden gün geçtikçe daha fazla şüphe eden İngiliz kamuoyunu rahatlatmaya çalışmaktı. Irak’tan kısmen asker çekme kararının, İngiltere’nin ABD ile ilişkilerini kötüleştireceği yönündeki görüş şu sıralar oldukça fazla dile getiriliyorsa da, şunu anımsamakta fayda var: Blair, Parlamento’daki konuşmasından bir gün önce ABD Devlet Başkanı George Bush ile telefonda görüştü. Konuşmanın ardından ise ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Gordon Johndroe’nun, "Basra’da koşulların yeterli derecede Blair BLAİR VE İŞÇİ PARTİSİ Blair’in Irak’tan kısmen çekilme planı hiç şüphesiz Basra’da güvenlik ortamının iyileşmesinden kaynaklanmıyor. Aksine Irak, dünyanın en kanlı bölgelerinden biri olmaya devam ediyor. Güvenlik sözcüğü herhangi bir anlam taşımıyor bu topraklarda. Bu yüzden İngiltere’nin Basra’dan çekilme kararı, Independent gazetesi yazarlarından Patrick Cockburn’un dediği gibi "yenilginin kabulü" demek. Blair’in asker sayısını azaltmaktaki gerçek amacı ise İngiliz iç politikasında gün geçtikçe itibarını daha da fazla yitiren İşçi Partisi’ni kurtarabilmek. Çünkü son
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle