Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 C S TRATEJİ Şii, Sünni ve ABDİsrailKuzey Irak Ortadoğu’da saflar Mehmet ŞAHİN Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü kemahan@yahoo.com O smanlı Devleti’nin bölgeden çekilmesinden sonra, bölünmüşlük Ortadoğu’nun temel özelliklerinden biri haline geldi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu dönemin güçlü devletleri İngiltere ve Fransa’nın planları dâhilinde bölündü. Soğuk Savaş döneminde de bölge devletleri Batı Bloku, Doğu Bloku ve Bağlantısızlar Grubu arasında yer aldılar. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise bölge, hala bir denge bulma arayışında çalkalanıyor. 11 Eylül 2001 teör olaylarından sonra, George Bush yönetimindeki ABD’nin dış politikasında ciddi değişiklikler yapması ve bu bağlamda önce Afganistan’a müdahale etmesi, sonra 2003 yılının Mart ayında Irak’ı işgal etmesi Ortadoğu’yu dünya gündeminin en önemli sorunu haline getirdi. ABD bölgeye müdahale ederken mevcut sorunları çözme iddiası ile gelmişti. Fakat Irak’ın işgalinden sonra yaklaşık dört yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen beklenen hedeflere ulaşılamadığı gibi bölge daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Uzun zamandır kabuk bağlamaya başlamış veya dondurulmuş sorunlar/düşmanlıklar yeniden canlanmaya başladı. Batı bütünleşme yolunda ilerlemeye devam ederken, Ortadoğu ayrışma yolunda her geçen gün daha da ileri gidiyor. Bugün Ortadoğu’da gelinen noktaya baktığımızda şu gerçeklerle karşılaşmaktayız; başta Irak olmak üzere Ortadoğu ABD’nin Irak’ı işgali öncesinden daha kötüdür. Çünkü bölgenin kronik sorunu olan Filistin Sorunu’nda ileriye gidiş olmadığı gibi, daha da geriye gidildi. Daha önce işleyen bir devlet görüntüsü veren Lübnan, yakın geçmişte İsrail’le Bölgeye demokrasi söylemiyle gelmesine karşın Irak’ta istikrarı dahi sağlayamayan ABD, yeni gruplaşmaların da yolunu açtı. Demokrasi talebi nedeniyle rahatsız olan bölge yönetimleri gelinen noktadan memnun. bir savaş yaşadı ve bu sorun, istikrarsız ve belirsiz bir zeminde devam ediyor. Bir sorun olarak görülen İran’ın nükleer çalışmaları durdurulamadığı gibi daha da hız kazanmış durumda. En önemlisi işgal edilmiş ve kargaşa içine itilmiş Irak, istikrardan, güvenlikten, bütünlükten "ırak" bir devlet olarak, bölgenin bir numaralı sorun kaynağı haline gelmiş durumda. ABD’nin, bölgeye sorunları çözme söylemi ile gelmesi ve kendi isteği doğrultusunda bölgeye yeniden şekil vermek istemesi mevcut sorunlarda ilerleme sağlamadığı gibi, bölgeyi daha da çalkantılı hale itti. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da Ortadoğu’da sorunların her geçen gün artması bölgede saflaşmaların netleşmesine neden oldu. Bugün Ortadoğu’da bir İranSuriye ekseni, Suudi ArabistanMısırÜrdün Ekseni, ABDİsrailKuzey Irak ekseni ve çok taraflı bir politika yürütmeye çalışan Türkiye var. bölgedeki en önemli müttefiki İsrail’in varlığı ile kuşatılmış durumdadır. Bundan dolayı Suriye bütün çabasını Baas rejimi yönetimindeki devleti korumak için harcıyor. Her iki devlet için de Irak her zaman sorun olmuştur. Saddam döneminde de Irak, hem İran’ın hem de Suriye’nin hasmı idi. Bugün de ABD işgalindeki Irak iki ülke için tehdit oluşturuyor. Neredeyse denilebilir ki, bu iki devletin bir araya gelmesini sağlayan Irak’tır. Bu iki devletin ortak düşmanları da aynıdır. Başta ABD ve İsrail olmak üzere Kuzey Irak ve Sünni Araplar konusunda da İran ve Suriye ortak düşünceleri paylaşmaktadırlar. İran ve Suriye arasında ideolojik farklılıklar olsa da güvenlik kaygıları ve ortak tehdit algılamaları bu devletlerin birlikte hareket etmelerine neden oluyor. Irak dışında, İran ve Suriye Lübnan ve Filistin konusunda da paralel düşünceleri paylaşmakta olup, ona göre politika takip ediyorlar. Bugün itibariyle İran ve Suriye’nin en önemli istekleri "zorba düşman" olarak gördükleri ABD’nin bölgeden çekilmesi, İsrail’in dizginlenmesi ve bunun bir sonucu olarak bölgede rahat hareket edebilme imkânını yakalamalarıdır. İran ve Suriye’nin ortak tehdit algılamaları ve mevcut bölgesel sorunlarda aynı kaygıları taşımaları bu iki devletin birlikte hareket etmesini sağlıyor. Bunun en son örneğini Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın 1718 Şubat’taki İran ziyareti gösterdi. Bu ziyaret sırasında her iki devletin liderleri ortak düşmana karşı birlikte hareket edilmesi gerektiği konusunda hem fikir olduklarını açıkladılar. Bu ziyarette Esad "bölgesel ve uluslararası" alanlarda aynı fikri paylaştıklarını ifade etti. Hem İran hem de Suriye, ABD, İsrail ve ABD’nin destekleri ile oluşturulmaya çalışılan Sünni blokuna karşı birlikte hareket etmektedirler ve düşmanlarını engellemek için de kendileri için en iyi araç olan bölgede ortaya çıkan "Şii ekseni"ni kullanmaktadırlar. Bu durumun en açık örneğini Lübnan’da Hizbullah’ın desteklenmesi olayında görmek olanaklı. İRANSURİYE EKSENİ İran ve Suriye, ABD’nin bölge politikalarının önünde terörizmle birlikte en büyük engel olarak görülüyor. ABD’nin bölgede oluşturmak istediği resme bu iki devlet hem hedefleri hem de devlet ideolojileri açısından uymuyor. İran ve Suriye de ABD’nin bölgedeki varlığını kendileri için en önemli tehdit olarak görüyorlar. Çünkü İran, ABD’nin Afganistan’daki ve Irak’taki varlığı ile kendini kuşatılmış hissetmekte, Suriye ise ABD’nin Irak’ta ki varlığı ve diğer tarafta ise ABD’nin SÜNNİ EKSENİ Irak’ın işgali sonrası Ortadoğu’da İran’ın kullanabileceği bir "Şii Ekseni"’nin ortaya çıkması başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır ve Ürdün’de rahatsızlık yarattı. İran, söz konusu devletler için tarihsel kökleri de olan bir tehdidi anımsatıyor. ArapFars rekabeti, ŞiiSünni anlaşmazlığı, İran’la Sünni Araplar arasında her zaman çekişme konusu olageldi. 1979 İran İslam Devrimi’nden sonra İran’ın Siyasal İslam’ın somut temsilcisi olarak ortaya çıkması ve bölgede "rejim ihracı" politikası çerçevesinde İslamcı örgütleri desteklemesi, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez ülkelerinde rahatsızlık yaratmıştı/yaratıyor. Ortadoğu’da Arap Milliyetçiliğinin trajik başarısızlığı, Filistin Sorunu’nun daha da içinden çıkılmaz hale gelmesi, Irak ve Lübnan gibi bölgede belirsiz sonuçlar doğuran yeni sorunların çıkması, Ahmedinecad, Esad’I karşılarken...