02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Prof. Dr. Türel YILMAZ Gazi Üniversitesi İİBF Dekan Yrd. eçtiğimiz Eylül ayı içinde ABD Senatosu, 2003 yılından beri ABD işgali altında olan Irak için bir karar aldı: Irak’ı federal bir yapı içinde üçe bölen karar. Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak Irak’ı üçe bölmeyi amaçlayan bu kararın her ne kadar "bağlayıcı" olmadığı yönünde bir açıklama yapılsa da, karara yönelik tepkiler gittikçe büyümektedir. Bölge ülkelerinden olduğu kadar, bölge dışı ülkelerden de gelen tepkiler, Irak’ın geleceğine yine Irak halkının karar vermesi, ülke bütünlüğünün korunması yönünde odaklanmaktadır. Söz konusu gelişmelerden en çok etkilenen ülkeler ise, çok doğal olarak Irak’ın iki sınır komşusu Türkiye ve İran’dır. Çünkü, sınır komşuları, Irak’ın içindeki kaos ve görüş ayrılıklarından fazlasıyla etkilenmektedirler/zarar görmektedirler. ABD’nin federatif yaklaşımına karşı… C S TRATEJİ görülmektedir/gözlenmektedir. Bu yeni politikası çerçevesinde, İran yukarıda da bahsedildiği üzere Sünni Müslümanların da kalbini kazanmayı başarmıştır. Zira, mevcut dönem itibariyle, Iraklı Sünni halk da en az Şiiler kadar İran’a sempati duymaktadır. İstikrarsız ortamdan bunalan Irak halkı, ABD’nin her türlü tehdidine meydan okuyan İran yönetimini hayranlıkla izlemektedir. Bu gelişmelerin doğal sonucu ise, İran’ın Irak bütününde etki sahibi olduğu ya da bunu büyük oranda başarmış olduğudur. Buradan ise bir başka sonuç ortaya çıkmaktadır: İran yönetiminin, ABD’nin ileri sürdüğü federatif yapı yerine, mevcut dış politikası ve nüfuz alanının korunması amacıyla Irak’ın "toprak bütünlüğü"nün korunmasını savunmak çıkarınadır. G İran ‘bütün Irak’ istiyor ABD’NİN PLANI ABD’nin 2003 Irak işgalinden beri İran, Irak’taki gelişmelerle yakından ilgilenmekte olup, Irak’ta İslami bir yönetimin işbaşına gelmesini istemektedir. Ayrıca, Irak’taki Şii ağırlıklı mevcut yönetimden de oldukça memnun görünmektedir. Gerçekten Irak’ın içindeki son gelişmelere bakıldığında, ABD ve İsrail’in beklentilerinin aksine Irak, İran eksenli İslami bir sisteme doğru gidiyor görünmektedir. Bilindiği üzere, Şia mezhebi açısından iki önemli manevi merkez olan Necef Irak; Kum ise İran sınırları içinde bulunmaktadır. Bu nedenledir ki, İran ve Irak, manevi olarak da bünyelerinde barındırdıkları Şiiler nedeniyle birbirleriyle bağlantılıdırlar. Her yıl binlerce İranlı, Necef ve Kerbela bölgelerini ziyaret etmektedir. İran ve Irak arasında mevcut bu gelişmeleri yakından takip eden ABD, Irak’ı parçalayarak, Şii direncini kırmayı planlamaktadır. İran yönetimi, sadece Şiilerle değil, Irak içindeki diğer etnik/dini gruplarla da ilişkilerini sıcak tutmaya çalışarak, bu politikası çerçevesinde, ekonomik yardım ve ticari amaçlarla Irak toplumu içerisine bir hayli nüfuz etmiştir. ABD, Irak içinde cereyan eden söz konusu gelişmelerin farkındadır ve askeri gücünü çekmesi/işgal durumuna son vermesi halinde kendisinden boşalan yerin İran tarafından doldurulacağını düşünmektedir ve hatta bundan emin görünmektedir. İran yönetimi tarafından yapılan birçok açıklamada "Irak’taki yabancı işgal güçlerinin bir an önce çekilmesi gerektiği"nin altının çizilmesi bu nedenledir. Diğer bir deyişle İran, Irak’taki etki alanının farkındadır ve bunu kaybetmeden durumu kontrol etmek istemektedir. Aslında, bölge ülkelerinden Suudi Arabistan’ın da Irak’taki Sünni halka yönelik yardımları bulunmaktadır. Ancak, Irak halkı, Suudi Arabistan’ın yardımlarını yeterli görmediği için Irak’taki etkinliği artık herkes EKONOMİK İLİŞKİLER Bu amaçla izlediği politikalar sonucunda, tarafından kabul edilen İran, bu İran’ın Irak üzerindeki etkisi oldukça Bu etkiyi öncelikle ekonomi ülkenin üç parçalı bir federatif yapıya büyümüştür. üzerinde tesis etmiştir. Irak, her türlü ticari ilaç, su ürünleri, sebze, meyve, büründürülmesine karşı çıkıyor. ABD, malzeme, halı, seramik, cam eşyaları gibi ihtiyaçlarının büyük çoğunluğunu (yaklaşık yüzde 60’ını) İran’ın Irak’taki etkisini kırmak İran’dan karşılamaktadır. İki ülkenin heyetleri karşılıklı ziyaretlerde amacıyla böyle bir öneri getirmiş işadamları bulundukları gibi, yapılan uluslararası ticaret iki ülke arasındaki ticari durumda. İran’ın ekonomik alanda fuarlarında ilişkilerin geliştirilmesine de çalışılmaktadır. ticari/ekonomik işbirliği ya da ilişkileri Irak üzerinde giderek artan etkinliği Bu çerçevesinde 2006 yılı içerisinde İran ve Irak arasındaki ticaret hacmi 1.216 milyar dolar de gözlerden kaçmıyor. olarak gerçekleşmiştir. Zaman içerisinde İran’a sığınmaktadır. Ayrıca, Irak halkını bu yönde seçim yapmaya iten önemli bir sebep de, Suudi Arabistan’ın ABD’nin şu aşamada Irak’tan çekilmesini doğru bulmaması ve bu yönde açıklamalar yapmasıdır. gelişen ve Irak’ı ekonomik olarak İran’a bağlayan bu ilişkiler, ülkeyi yavaş yavaş siyasi çerçevede de İran’a bağımlı hale getirmektedir. Bu bağımlılığın etkisinin en açık örneği 2007 Eylül ayının sonlarında yaşandı. İranlı ticari yetkili Mahmud Ferhadi’nin Irak/Süleymaniye’de Amerikalılar tarafından tutuklanmasının ardından İranIrak sınır kapılarının kapatılması bölgede büyük sıkıntılara neden olmuştur. Sonuç itibarıyla, ABD’nin arzu ettiği bölünme projesinin gerçekleşmesi halinde, Kürtlerin hakim olduğu Irak’ın kuzeyi, İsrail ve ABD’nin; Sünni mezhebe sahip kişilerin hakim olduğu Orta Irak bölgesi Suudi Arabistan’ın; yalnızca Şii nüfusun yaşadığı Irak’ın güneyi ise, İran’ın etki alanına girecektir. Ancak, hem Sünniler hem de Şiiler üzerinde nüfuz etmeyi amaçlayan ve politikalarını bu yönde geliştiren İran, bu plandan tatmin olmayacaktır. İran, sadece güneyde değil, ülkenin tamamında etkili olmak istemektedir. Diğer yandan, ABD’nin planı çerçevesinde, ŞiiSünni ayırımı, resmiyete döküleceği için, aradaki görüş ayrılıkları daha derinleşecektir. Bu durum da tüm tepkilerin ve dikkatlerin yeniden İran’a çevrilmesine neden olacaktır. Dolayısıyla İran yönetimi, bölgesel çıkarları açısından bunu arzu etmeyecektir. Nitekim, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Muhammed Ali Hüseyni, ABD Senatosunun kararını "Irak’ın içişlerine açıkça müdahale" olarak gördüklerini söylemiştir. İRAN’IN YENİ YAKLAŞIMI İran’ın son dönemde bölgeye yönelik politikalarında önemli değişikler mevcuttur. İran’ın, son dönem itibariyle 1979 yılından beri sürdürdüğü/sürdürmeye çalıştığı "Devrim ihraç politikası"ndan uzaklaşarak, Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak gibi Batının tehditlerine maruz kalan bölge ülkelerine yardım yapma, siyasi faaliyetlerine destek verme ve bu yolla söz konusu bölge halklarına nüfuz etme yolunu benimsediği Ahmedinecad ve Talabani...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle