02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Brezilya, Türkiye ile benzer özellikler Lula’dan beklentiler Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] D ünyanın önemli ekonomilerinden biri olma yolundaki Brezilya’nın Ekim 2002’deki seçimleri kazanarak iktidara gelen Devlet Başkanı Luiz Inacio "Lula" da Silva görevini başarıyla sürdürürken ülkenin çeşitli sorunları da artış göstermekte. 188 milyonluk nüfusunun sorunlarına çare bulup beklentilerine cevap verme durumundaki eski metal işkolu sendikacısı Başkan Lula, dünyanın beklentilerine de aynı şekilde cevap verip, giderek artan küresel ısınmaya karşı Brezilya’nın sorumluluklarını yerine getirme ve dünya insanlığının beklentilerini karşılamak durumunda. 2000’li yılların başlarında, 6070’li yıllarda dünyanın ikinci büyük kalkınma hızını yakalamış olan Brezilya’nın, Rusya, Hindistan ve Çin ile beraber 2050’li yıllarda dünyanın ekonomik kaderini belirleyecek ülkelerden biri olacağı tahmin ediliyordu. Ancak dünyanın en zengin doğal kaynaklarından birine sahip bir bölgede olmasına karşın Brezilya’nın son dört yıldaki ortalama kalkınma hızının ancak yüzde 3,3 olduğu düşünülürse ülkenin geleceğinin, geçmişteki mali krizlerden sonraki düzelme aşamasına karşın hala istenilen noktada olmadığı anlaşılmakta. Sendika kökenli Brezilya Devlet Başkanı Lula, geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde iktidarını korudu. Gelir dağılımının bozuk olduğu ülkelerden biri olan Brezilya’daki seçim süreci, Türkiye’de son yaşanan seçim süreciyle önemli benzerlikler taşıyor. Tüm yolsuzluk iddialarına karşın, yoksullara sağladığı destekle yeniden iktidara geldi. yararlanmaktaysa da, ekonomideki bölüşümün Lula’nın yönetim sürecinde de düzeltilmemesi nedeniyle sosyal çalkantılara mahkumdur. Eğitim sistemindeki zafiyetler ve asayişsizliğin artması sosyal huzursuzluğu beraberinde getirmektedir. Özellikle iki büyük şehir olan Rio de Janerio ve Sao Paulo’daki çetelerin, şehirleri hapishanelerden yönetecek düzeye gelmeleri ve istedikleri zaman tüm sistemi etkileyecek terörü gerçekleştirebilmeleri gerçeği bu sosyal bozukluğun göstergelerindendir. Ne var ki 2002 seçimlerinden sonra Ekim 2006 seçimlerini de kazanan Başkan Lula’nın politikalarının, kötünün iyisi olduğu, Türkiye’de AKP iktidarının dış desteklerle enflasyonu düşürmesinin bir benzeri başarıyı sağlam mali disiplin yoluyla gerçekleştirmesiyle oya dönüşecek bir halk desteğini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Bir benzetme yaparsak; geçmişte, enflasyondan ağzı yanmış Türk halkı nasıl, sırf enflasyonun tartışılır düşüşü nedeniyle, AKP iktidarı süresince ayyuka çıkmış rüşvet dedikoduları ve milli kuruluşların yok pahasına yabancılara satılmasına duyarlı olmadıysa ve AKP’yi 2007’de ciddi bir destekle iktidara getirdiyse, aynı olayın bir benzerinin Brezilya’da da yaşandığını söyleyebiliriz. Yüksek enflasyondan bıkmış, ekonomik kalkınmayı özlemiş olan halk Lula’nın neoliberal politikaları sonucu ortaya çıkmış göreceli istikrardan yana tavır koyarak, 2002’lerde Lula’nın seçim konuşmalarında ön plana çıkarmış olduğu toprak reformu ile ilgili vaatlerini tutmamış olmasına rağmen ona 2006 yılında yeni bir şans tanımıştır. Rüşvet karşıtı söylemlerle iktidara gelen Lula’nın, yerini muhafaza edebilmek için özellikle meclis üyelerine tanıdığı iddia edilen rüşvet imkânlarının ayyuka çıkması oy almasını engellememişti. Rüşvetin olağanlaştığı ve bizdeki gibi bazı belediye başkanları hakkındaki rüşvet iddialarının halk tarafından "işler yürüdükçe önemi yok" felsefesiyle önemsenmediği Brezilya’da, sosyal çalkantılarla dolu Sao Paulo kenti Valisi Adhemar de Barros hakkında süregelen rüşvet iddialarına karşın hala işbaşında tutulması bir başka benzerliktir. Aynı şekilde kalkınma hızının artırılması ve istihdam yaratılması uğruna özel sektörün işlerinin yürütülmesi toleransla karşılanmaktadır. Ne var ki bu yüksek tolerans sınırlarında bile rüşvet boyutlarının aşırılığı artık tahammülsüzlüklerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu konuda en son, 12 Eylül 2007’de bizzat Brezilya Senatosu’nun Senato Başkanı Renan Calheiros’u, hakkındaki rüşvet iddiaları konusunda aklaması bardağı taşıran bir damla olmuştur. Brezilya halkı artık rüşvet konusunu milli bir suç olarak ele alma gereğini duyma noktasına gelmiştir. Yine bizzat Başkan Lula’nın çok yakını olan birçok siyasinin de Eylül ayında 113 çeşitli suçtan yargılanmaya başlanması da Brezilya halkının artık bu konuda ne denli bezmiş olduğunu göstermekte ve Lula’ya da bir mesaj vermektedir. 2007 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 5,4 gibi bir kalkınma hızı yakalamış olan ülkenin daha hızlı kalkınmasının önündeki en büyük engellerden birinin rüşvet ve yolsuzluk olduğu söylenmektedir. Yolsuzluk söylentilerinin bu açıklıkta sürmesi halinde 2006 seçimlerinde kendisine önemli bir şans tanınmış olan Başkan Lula’nın işinin bundan böyle zor olacağının işaretlerini vermektedir. EKONOMİK ÇALKANTILAR 1980’li yılların yüksek enflasyonist baskısından kurtulan Brezilya bugün her ne kadar doğanın ülke ve insanlarına bahşettiği olanaklardan MALİ DİSİPLİN VE VERGİLENDİRME Başkan Lula’nın Brezilya’da OECD ortalamalarının altında olmasına karşın uyguladığı yüksek vergi oranlarının ekonomide özellikle küçük yatırımcıyı ürküttüğü bilinmektedir. Kalkınmakta olan birçok ülkede yatırım ve maliyetler açısından sorun yaratan yüksek vergi oranı sorununu alt edebilen Çin, Rusya ve Meksika gibi devletlerde vergiler ortalama yüzde 20’lerin altındadır. Vergi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle