Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
azalmasına, ithalatın ise patlama yapmasına neden oluyor. Tüm bu politikalar, IMF reçetelerinin uygulanmasıyla hayata geçiriliyorlar. Bu durum, Atatürk’ün daha 1922 yılında söylediği "Hangi istikbal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir" şeklindeki sözlerin günümüzde ne kadar geçerli olduğunu ve büyük önderin uzak görüşlülüğünü bir kez daha kanıtlıyor. Bizim bir an önce ulusal ekonomi için kurtuluş ve zenginleşme politikasına kavuşmamız lazım. İşe de IMF politikalarını uygulamaktan vazgeçerek başlamalıyız. Bankacılığın, finans kesiminin, borsanın baş aktörleri yabancılardan oluşurken ve giderek artan biçimde orta ölçekli şirketler bile yabancılaşırken, el değiştirirken, ulusal bir ekonomi politikasını daha fazla erteleyemeyiz. Ne zaman ulusal ekonomiden söz açılsa, Batı bağımlısı, liberal kesimler ulusal kaynaklarımızın yeterli olmadığını söylerler. Bu görüş doğru mu? Bizim kaynaklarımızın yetersiz olduğu görüşü doğru değil. Temel sorun kaynaklarımızın doğru ve planlı kullanılmamasından kaynaklanıyor. Ulusal ekonomiyi yapılandırma ve ulusun zenginleşmesi projesi hazırlanırsa görülecektir ki, ülkemizin temel meselesi doğru, planlı ve hızlı hareket edememesi, ulusal kaynaklarını da doğru ve verimli kullanamamasıdır. Bu konuda Rusya Federasyonu’nun yaşadıklarından ders çıkarmamız gerekir. 1998 yılında moratoryum ilan eden Rusya, 2005 yılında, hem de vadesinden de 3 yıl önce IMF’ye olan tüm borçlarını kapattı. Yani 2008’de kapatacağı borcunu, ulusal politikalar uygulayarak 2005 yılında kapattı. Şimdi diyecekler ki, Rusya’nın petrolü ve doğal gazı var. Doğru. Ama bunlar 1998 yılından önce de vardı. 19911998 yılları arasında SSCB’den kalan tüm birikimi yağmalanan bir ülke, nasıl oldu da toparlandı ve hızla güçlenmeye başladı? Bu sorunun yanıtı uygulanan akılcı ve ulusal politikalarda, kaynakların doğru kullanılmasında aranmalıdır. İşadamları olarak en çok hangi alanda sıkıntı çekiyorsunuz? İş dünyasının yaşadığı büyük sıkıntıların başında kayıt dışı ekonomi ve bunun yarattığı haksız rekabet ortamı geliyor. Bu durum, iç piyasadaki dengeleri de bozuyor. Aşırı değerli Türk Lirası’nın yol açtığı ithalat çılgınlığı, üretim ve istihdamı olumsuz etkiliyor. İhracata çalışan yerli üreticilerimizin yurt dışındaki rekabet şansını da azaltıyor. USİAD olarak Avrasya coğrafyasına özel bir önem verdiğinizi, Rusya Federasyonu ve Orta Asya ile yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu coğrafyalardaki açılımlarınız neler? Genelde Avrasya coğrafyasındaki, özelde Rusya Federasyonu ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ndeki ekonomik kuruluşlarla, işadamı örgütleriyle ilişkilerimizi sıcak tutmaya, geliştirmeye çalışıyoruz. Bu ülkelerdeki işadamı örgütleriyle bir dizi üyelerarası işbirliği ve geliştirme anlaşması imzaladık. Bu çabalarımız sadece dernek üyelerimiz için değil elbette. Bilgimizi, birikimimizi, deneyimlerimizi, bağlantılarımızı, ilişkilerimizi ülkemizde üretime ve istihdama katkıda bulunan, bu coğrafyalarda çalışmak isteyen tüm iş adamlarımızla paylaşmaya açığız. Şüphe yok ki ABD ve AB ile de iktisadi ilişkileri çok önemsiyoruz ama Türkiye’nin komşularımızla ve diğer Avrasya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri yeterince geliştiremediğini düşünüyoruz. Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, bizim dışımızdaki ülkeler bu coğrafya ile ilişkilerini en üst noktalara taşırken, Türkiye olarak bu konuda geri kaldığımıza inanıyoruz. Komşularımızla, Rusya Federasyonu ile, Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin özel olarak ele alınması, ekonomide hızla yükselen bu ülkelere özel önem verilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ekonomik ilişkilerin yanında kültürel C S TRATEJİ 7 arasında da çok sayıda KOBİ var. Avrasya KOBİ’ler için ne gibi avantajlara sahip? Avrasya bölgesinde KOBİ’ler müthiş bir gelişme içindeler. Türk KOBİ’leri de, tüm bilgi ve birikimlerini kendi aralarında oluşturacakları bir güçbirliği yoluyla Avrasya’ya taşıyabilirler. Rusya başta olmak üzere bölgedeki tüm ülkelerde KOBİ’leri geliştirme programları uygulanıyor. Madenden tekstile, gıdadan temizlik ürünlerine dek her sektörde KOBİ’lere teşvikler uygulanıyor. KOBİ’ler önemli ölçüde destekleniyor, özendiriliyorlar. Elektrik Enerjisi, Bölgelerarası Gelişmişlik Farkları Açısından Türkiye Raporlarınızın ardından, son olarak USİAD Su Raporu’nu yayınladınız? Bu rapor sonrasında aldığınız tepkiler nasıl oldu? İki ayda bir çıkan USİAD Bildiren adlı dergimizin yanında hazırladığımız raporlarla da ülke sorunlarına çözüm arıyoruz. Daha önce "Enerji" ve "Bölgelerarası Gelişmişlik Farkı" başlıklı raporları kamuoyuna sunmuştuk. Topyekün gelişme ve kalkınma süreci içerisinde çözülebilecek olan bölgesel gelişmişlik farkı sorunu özellikle ilgilendiğimiz bir alan. Ulusal ve bölgesel alanda kalkınmayı da engelleyen bir çatışma ve terör ortamı yaratılarak çözümsüz duruma getirilmeye çalışılan bu sorun, sadece ekonomik değil, ülkemizin toplumsal, idari ve siyasal yapısı açısından da çok temel bir mesele. O raporu hazırladığımız zaman, meseleyi tüm boyutlarıyla ele almaya çalışmıştık. Sorunun çözümü için ulusal bilim ve teknoloji politikaları ekseninde bir kalkınma programının gerekliliğine dikkat çekmiştik. Son olarak da ülkemizin su politikaları alanındaki en yetkin uzmanlarından olan Dursun Yıldız tarafından hazırlanan Su Raporu’nu yayınladık. Bu konudaki görüşlerimizi kamuoyu ile paylaştık. Raporda suyun ülkemiz için çok önemli bir stratejik doğal kaynak olduğu vurgusunu yaptık. Raporumuz o denli yoğun ilgi gördü ki birkaç gün önce ikinci baskısını yaptık. Raporun ulaştığı tüm kesimlerden, yazılı ve görsel basından çok olumlu değerlendirmeler aldık. Su raporumuzun da diğer raporlarımız gibi, ülkemizin bol olmayan su kaynaklarının en verimli şekilde geliştirilmesine ve yönetilmesine yönelik ulusal politikalar oluşturulmasında çok yararlı olacağını umuyoruz. Ülkemizin stratejik proje ve sektörlerinde ulusal politikalar oluşturulmasına yönelik görüş ve önerilerimizin yer alacağı "sektörel araştırma ve inceleme raporları" hazırlamayı sürdüreceğiz. USİAD olarak ülkemizin doğal kaynaklarının, insan kaynaklarının ve finans kaynaklarının yine ülkemizin kalkınma ve gelişmesine yönelik olarak kullanılmasının her alanda savunucusu ve takipçisiyiz. ‘Şüphe yok ki ABD ve AB ile de iktisadi ilişkileri çok önemsiyoruz ama Türkiye’nin komşularımızla ve diğer Avrasya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri yeterince geliştiremediğini düşünüyoruz. Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, bizim dışımızdaki ülkeler bu coğrafya ile ilişkilerini en üst noktalara taşırken, Türkiye olarak bu konuda geri kaldığımıza inanıyoruz.’ ilişkilerin geliştirilmesi, Türk Cumhuriyetleri ile dil birliğini sağlamaya yönelik çalışmalar yapılması da gerekiyor. Türkiye çok fazla üzerinde durmasa da, gerek ülkemizde, gerekse Avrasya coğrafyasında önemli bir KOBİ gerçeği var. USİAD üyeleri