13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net C S TRATEJİ 5 sürecini, daha önce olduğu gibi, dirayet, beceri ve kararlılıkla devam ettireceğini söyleyerek AB ile ilişkilerde bizleri oldukça hareketli günlerin beklediğine işaret etti. Bundan böyle, hükümet AB katılım sürecini, Nisan 2007’de hazırlanan yedi yıllık Müktesebata Uyum Programı’nın yanı sıra üçer aylık dönemler halinde hazırlanan programlarla yürütecek. Bu yönde atılan ilk adım ise Avrupa Birliği genel Sekreterliği’nde düzenlenen toplantıdan yalnızca bir gün sonra, 18 Eylül’de Reform İzleme Grubu’nun yaptığı toplantı oldu. Babacan’ın, AB reform sürecine ilişkin öngörülen mevzuat çalışmaları ile idari kapasitenin güçlendirilmesine yönelik reformlar için kolları sıvama zamanının geldiğini duyurduğu sırada, 18 Eylül’de, AB Dönem Başkanı Portekiz’in evi Lizbon’da AB Troikası toplantısı düzenlendi. Yine aynı tarihte Ankara’da, Portekiz Büyükelçiliği’nde AB büyükelçileri bir araya geldi. Amaç ise herkesin merak ettiği Türkiye’de reform sürecinin hangi hızla devam edeceği sorusuna yanıt vermek idi. AB, Lizbon ve Ankara’da, daha önce 301.maddenin değiştirilmesi gerektiğine ilişkin iradelerini açıkça ortaya koyduklarını ifade eden AKP iktidarının bu konuda bir an önce adım atmasını istedi. Türkiye ise ABTürkiye Karma Parlamentoları Eşbaşkanı, Joost Lagendijk’in "önümüzdeki iki yılın en önemli projesi" olarak nitelendirdiği anayasa çalışmaları hakkında AB’yi bilgilendirdi. Anayasa tartışmalarının tam ortasında AB’nin istediği ise her ne olursa olsun Türkiye’nin kısa dönemde yapması gereken reformları gerçekleştirmesi. Zira Mehmet Ali Birand’ın Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn ile yaptığı söyleşinin ardından yaptığı yoruma göre, AB, Türkiye’de yasalarda değişiklik yapmaktan ziyade uygulamanın daha zor olduğunu anlamış. Anlaşılan, AB, bugün, Türkiye’de AB ile işler tam da AB’nin istediği şekilde yoluna koyulmak üzereyken Türkiye’yi gücendirip kendinden uzaklaştırmak istemiyor. Tabii anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye ile müzakerelerin sekiz başlıkta askıya alındığını, açılan diğer başlıkların ise Türkiye’ye yükümlülüklerini yerine getirene kadar kapanamayacağını akılda tutmak gerekir. Bakalım, gelecek bize neler gösterecek? AB süreci yeniden... B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis’te 60. Hükümet programını açıklamak üzere yaptığı konuşmada, AKP iktidarının, "ülkemizde refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan Avrupa Birliği’ne katılım sürecini başlatarak Türkiye’yi uzun vadede ‘öngörülebilir’ bir ülke haline getirdiğini ve AB hedefinin, "ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı" olduğunu ifade etti. Erdoğan’ın sözlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, AB, Türkiye için bir çıpa olarak görülmeye devam ediyor. Çok değil bir yıldan daha az bir zaman önce, Aralık 2006’da, AB Dışişleri Bakanları Konseyi’nin Türkiye ile sekiz başlıkta müzakereleri askıya alma kararı ile AB ile ilişkilerde büyük hayal kırıklığına uğramış, doğrusu oldukça gücenmiştik. Oysa şimdi AB ile yeniden bir aradayız. AB Komisyonu’nun İlerleme Raporu’nun yayımlamasına bir kala Hollandalı raportör Ria OomenRuijten tarafından hazırlanan karar taslağı Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda görüşüldü. 13 Eylül’de Dış İlişkiler Komisyonu’ndaki Türkiye tartışmasını izleyen TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış’ın sözlerine bakılırsa AB’de Türkiye ile ilgili hava oldukça olumlu… Brüksel sevdası alevleniyor AB ile müzakerelerde 8 başlığı tamamen askıya alınan Türkiye, Kasım ayında yayımlanması planlanan İlerleme Raporu’na hazırlanıyor. Ancak raporun yine pek de iç açıcı olacağı tahmin edilmiyor. Taslakta ayrıca Türkiye’den Ortaklık Anlaşması ve Ek Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesini yani deniz ve hava limanlarını Kıbrıs Rum Kesimi’ne açması isteniyor. Türkiye’nin reform sürecine ilişkin olarak ise Türkiye’den süreci hızlandırması isteniyor. En fazla dikkat çeken konu ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasal sürece müdahalesi meselesi. OomenRuijten TSK’nın siyasal sürece "tekrar tekrar" müdahalesinden endişe duyulduğunu bu nedenle "ordu üzerinde sivillerin tam kontrolü" için "ulusal güvenlik stratejisinin belirlenmesi ve uygulanmasının sivil yetkililerin sorumluluğunda olması" ile birlikte "ordu ve savunma politikasının meclisin tam denetimine açılması"nı istiyor. OomenRuijten, karar taslağında, daha önceki yıllarda hazırlanan taslak raporlara benzer şekilde, TCK 301.maddenin değiştirilmesi, Vakıflar Yasası’nın onaylanması taleplerinin yanı sıra Güneydoğu Anadolu’nun sosyoekonomik kalkınması için kapsamlı bir stratejinin hazırlanmasını talep ediyor. Ayrıca, taslak, 2006 yılında alınan karar uyarınca, AB’nin yargıda reform, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı, kadın hakları ve azınlık ve kültürel haklar konularında da Türkiye’den reform beklentisi içinde olduklarını yineliyor. AVRUPA PARLAMENTOSU TÜRKİYE KARAR TASLAĞI’NI GÖRÜŞÜYOR AP, Dış İlişkiler Komisyonu adına Hristiyan Demokrat Ria OomenRuijten tarafından kaleme alınan Türkiye’ye ilişkin karar taslağını, yapılan değişiklik önergelerinin ardından, yalnızca iki gün sonra, 3 Ekim’de, AP Genel Kurulu’nda oylayacak. 13 Eylül’de Dış İlişkiler Komisyonu’nda görüşülen karar taslağı, 2006 yılında bir diğer Hollandalı Hristiyan Demokrat Camiel Eurlings tarafından hazırlanan karar taslağı ile karşılaştırıldığında, oldukça yumuşak bir üslupla kaleme alınmış. Karar taslağı, daha önceki yıllara kıyasla, karşıt görüşler arasında dengenin daha fazla arandığı bir metin. Zira Raportör OomenRuijten, her raportörün kendine özgü bir dili olduğunu ancak kendisinin kaleme aldığı raporun "yeni bir yaklaşımın ürünü" olduğunu söylüyor. OomenRuijten’in raporu, AP’deki aşırı sağcı Kimlik, Gelenek ve Egemenlik grubu dışındaki tüm grupların milletvekillerinin yanı sıra AB Komisyonu tarafından oldukça dengeli ve başarılı bir metin olarak değerlendiriliyor. İlerleme Raporu’nun yazımına başlayan AB Komisyonu’nun, raporun yazımında AP’de hazırlanan raporu dikkate almasını isteyen OomenRuijten, bu nedenle, verilen değişiklik önergeleri sonrasında da raporun aşırı uçlardan uzak, dengenin korunduğu bir metin olarak kalması konusunda ısrarlı. Bu yüzden OomenRuijten, karar taslağına, mümkünse değişiklik önergesi verilmemesini, verilmesi halinde ise kendisine önceden danışılmasını istiyor. Taslak raporun, AB Komisyonu tarafından kaleme alınacak İlerleme Raporu’na etki edeceğini varsayarak Türkiye’nin AB ile "barışmak" üzere olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Zira OomenRuijten’in karar taslağı, daha önceki yıllara ait raporların aksine, sözde Ermeni soykırımının tanınmasının üyelik için bir önkoşul olmasını öngören ya da Pontus Rumlarına soykırım yapıldığının tanınması ya da Ermenilerin yanı sıra Süryani ve Pontus Rum gibi diğer azınlıklarla ilişkilerin geliştirilmesini öngören ifadeler içermiyor. Bunun yerine, Türkiye’ye "Irak’ın toprak bütünlüğünü ihlal edecek tek yanlı adımlardan kaçınması" çağrısında bulunan taslak, Türkiye’nin Irak’tan uzak durmasını talep ediyor. BABACAN, AB’YE HAZIRLANIYOR İlerleme Raporu’nun yayımlanmasına oldukça az bir süre kala Türkiye AB için hazırlıklara başladı. Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, 17 Eylül’de, tüm bakanlık ve kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri ile AB ile ilişkilerin değerlendirildiği bir toplantı yaptı. Toplantıda , seçim sonuçlarının kendilerine daha da önemli görevler yüklediğini AKP iktidarının AB reform Olli Rehn
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle