Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net ABD, Rusya ve AB’nin rolü… C S TRATEJİ sadece Kosova’daki Sırpların ve diğer azınlıkların Ahtisaari planında korunan haklarının güvencesini kaybetmesi demek olmuyor. Aynı zamanda çok kültürlü, çok kimlikli ve çok etnikli bir toplum yaratılması hedefiyle uluslararası temsilciler gözetiminde bir devlet oluşturulması kıstasının ortadan kalkması anlamına da geliyor. Nitekim Kosova’daki bir BM temsilcisi, "Kosova’yı yönetmek bir çocuğu giydirmek gibidir: ekonomi pantolonunu, eğitim gömleğini, demokrasi ceketini giydirirsiniz, artık çocuk koşmak ve dışarıda oynamak ister. Eğer buna izin verirsek, düşecektir, yaralanacaktır" derken aynı noktayı ince bir dille ele almış alıyor. Kosova parlamentosundan çıkacak bir bağımsızlık kararı, planın Kosova’nın yönetimini BM’den alarak AB’ye veren maddelerini de dışlayacaktır. Rusya ve ABD’nin restleşmesi ile Priştine ve Belgrad’ın uzlaşmazlığının sürmesi Troyka sürecinin hiçlikle sonuçlanacağını ve ardından tekrar sıcak bir gündemin oluşacağını gösteriyor. Dolayısıyla süreçten yeni ihtimallerin doğabilmesi için datalarda değişiklik yapma yolu deneniyor. Bu da Kosova’nın bölünmesinin imkan dahilinde olduğu söylemleriyle eski tartışmanın yeniden alevlenmesine sebep oluyor. osova’nın nihai statüsünün belirlenmesine dönük müzakereler yeni süreçler eşliğinde ağır aksak sürerken dünyanın algıladığı net bir mesaj vardı: "Kosova mutlaka bağımsız olacak!" İsteyerek ya da istemeyerek bütün dünya, öyle ya da böyle Kosova’nın bağımsızlığının kaçınılmaz olduğunu artık kabullendi. Çünkü hiç kimse bağımsız olmaması durumunda ne olacağı sorusunun cevabını veremiyor. Eski Yugoslavya’nın bütün cumhuriyetleri bugün ayrı birer devlet olmuşken Eski Yugoslavya’nın özerk bölgesi olan ve anayasal anlamda diğer cumhuriyetlerle benzer haklarla donatılan Kosova bölgesi neden Sırbistan’ın parçası olmayı sürdürmek zorunda olsun ki. Üstelik savaş döneminde yaşanan katliamların da dikkate alınması gerekiyor. Ne var ki Batı, en başta da bugün Kosova’nın bağımsızlığının sarsılmaz savunucusu ABD, NATO müdahalesine kadar ve hatta ardından 1244 sayılı karar BM’de alınırken de sorunu "iç savaş" dolayısıyla da Kosova’yı Sırbistan’ın bir parçası olarak görmeyi tercih etmişti. Bugün şartlar değişti; artık uluslararası toplum Arnavutların Sırbistan içerisinde yaşamasının olanaksız olduğunu düşünüyor. Şüphesiz ki bunda Kosova Arnavutlarının katı tutumunun etkisi oldukça büyük. Yoksa Boşnakları Uluslararası Adalet Divanı’nın deyimiyle Srebrenitsa’daki soykırımcısı ve Bosna’nın diğer bütün bölgelerindeki katliamcısı Sırplarla bir arada yaşamaya zorlayan uluslararası toplum, Kosova Arnavutlarının biletini de çoktan kesebilirdi. Kosova sorunu "iç savaş"tan "iki devlet arasındaki" sorun haline dönüşürken başka problem alanlarına temas etti. Bugün tartışılan da statüden çok statünün getireceği değişikliklerin dünyaya etkisi. Kosova’nın statüsü ne olmalı ki uluslararası dengeler büyük yaralar almadan konu kapatılabilsin? Sırbistan Kosovasızlığa razı olmaya nasıl ikna edilmeli ki dünyanın diğer sorun alanlarına örnek teşkil etmeyecek bir bölünme olsun? Nasıl bir model sunulmalı ki Rusya vetosunu çeksin? Kosova sorunu BM’den Temas Grubu’na (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya), Temas Grubu’ndan BM’ye, BM’den tekrar Temas Grubu’nun sadeleştirilmiş hali olan Troyka’ya (ABD, Rusya, AB) çözüm müzakereleri için aktarılırken yeni bir ihtimal gündeme getiriliyor: "Kosova bölünebilir mi?" K Kosova bölünecek mi? Temas Grubu Troykası eşliğinde 11 Ağustos’ta başlayan ek müzakere süreci 10 Aralık günü BM Genel Sekreteri Ban KiMoon’a sunulacak raporla sona erecek. Bundan sonra tam bir uluslararası diplomasi savaşı verilecek. 120 günle sınırlı tutulduğu anlamına geliyor. Bu tarihten sonrası ise son derece önemli ve kritik. Rusya 10 Aralık tarihinin müzakerelerin bittiği anlamına gelmediğini söylerken ABD bu tarihe kadar anlaşma sağlanamazsa Ahtisari’nin çözüm öneri paketini destekleyeceğini söylüyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns ile Troyka’nın Rusya temsilcisi Alexander BotsanKharchenko, devletlerinin farklı yaklaşımlarını açıklarken AB’nin tutumu netleşiyor. AB’nin tavrı Kosova’nın bağımsızlığının ertelenmesinin doğru olmayacağı ancak Kosova’nın tek başına alacağı bir bağımsızlık kararını da desteklenemez olduğu yönünde. Yani ABD’nin anlaşma B PLANI KUZEY KOSOVA OSCE’nin 2006 verilerine göre bölünmüş Mitroviçe kentinin kuzeyinde 17 bin, hemen yakınlarındaki Leposaviç, Zubin Potok ve Zivecen adlı üç yerleşim biriminde de 36 bin Sırp yaşıyor. Kosova’nın merkezinde ve güneyinde de Sırplar bulunmakla birlikte özellikle Sırbistan sınırının hemen dibinde olması nedeniyle Kosova’nın, Sırpların yaşadığı Mitroviça’nın kuzeyinden itibaren bölünmesi tartışılıyor. Kosova kadar küçük bir coğrafyada bile "kuzey Kosova" bir anlam taşıyor. Her ne kadar Priştine gibi Belgrad da Kosova’nın bölünmesine karşı olduğunu resmi ağızlardan açıklamışsa da Sırbistan’ın böylesi bir planı yedekte tuttuğunu düşünmemek mümkün değil. Başta Kosova’daki 17 Kasım seçimlerine katılmama çağrısı olmak üzere Kosovalı Sırpların Kosova kurumlarıyla herhangi bir konuda işbirliği yapmalarına engel olma çabaları "bugün için" değilse de "bir gün için" böylesi bir seçeneği mümkün kılmak adına halklar arasındaki birbirini dışlama eğiliminin canlı tutulmak istendiğini gösteriyor. Sırbistan bir önceki seçimlerde de Sırpları boykota çağırmış ve büyük ölçüde sonuç almıştı. Kosova Sırpları yönetime katılmadıkça bu bir yandan muhtemel bir entegrasyon ve bir arada yaşama kültürüne darbe vuruyor bir yandan da Kosova yönetiminin demokratik katılım şartlarını yeterince oluşturmadığına delalet ediyor. Nitekim Kosovalı Sırplar da Kosova’nın uluslararası toplumca oluşturulmaya çalışılan yerel yönetimini kabul BIRAKILAMAYACAK KADAR DENEYİMSİZ(!) Temas Grubu Troykası eşliğinde 11 Ağustos’ta başlayan ek müzakere süreci 10 Aralık günü BM Genel Sekreteri Ban KiMoon’a sunulacak raporla sona erecek. Bu, Rusya’nın itirazlarına rağmen ek sürenin olmadığı takdirde Kosova’nın bağımsızlığını tanıma yoluna gideceği yönündeki açıklamalarını en az Rusya kadar endişe verici buluyor. AB’nin en büyük endişesi zaten bağımsızlık sonrası gelişmelerin kontrol altında tutulamayacak olmasına ilişkindi. Kosova’nın tek taraflı bir bağımsızlık kararı alması ve bu bağımsızlığın dünya genelinde tanınması durumunda bu bağımsızlığın Ahtisaari planı temelli olmayacağı açık. Yani BM kararıyla oluşturulmamış bir bağımsızlık durumunda Ahtisari planının bağlayıcılığı ortadan kalkacaktır. Bu,