Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
değerlendiriyor... C S TRATEJİ 13 çıkmazı (victory) bahsetmiyorlar. Zafer yerine "başarı" (success) kelimesini tercih ediyorlar. Başarının ölçüsü ise ölenlerin sayısındaki azalma. Bir ayda ölen sivil sayısının 3000’den 1500’e düşmesi başarı olarak gösteriliyor. Ölen sayısı azaldı ise başarılıyız diye düşünüyorlar. Bu tipik Amerikan düşünce biçimini yansıtıyor. Olay rakamlara indirgenince insani boyutu, çekilen acılar, kalıcı kişisel ve toplumsal travmalar göz ardı ediliyor. Oysa asıl sorun burada. Aslında ne takviye kuvvet gönderilmesi, ne de bu kuvvetlerin geri çekilmesi bir strateji değişikliği anlamına geliyor. Birlik sayısını 160 000’den 130 000’e indirmek %19’luk bir azalma demek. Bu ancak operatif düzeyde bir değişim olabilir. Stratejik bir karar kuvvetlerin büyük çoğunluğunu çekmek olabilirdi. Bu aşamada ABD’nin Irak’tan büyük kuvvetler çekmesi ise aşağıdaki sakıncaları ve riskleri doğuracaktır: ? Irak’ta kaos artar. İç savaş büyür. ? Bu güne kadar güçlükle kurulmuş olan IGK dağılır. ? Büyük ölçüde mülteci problemleri çıkar. ? Irak, teröristlerin ve aşırı grupların yuvası haline gelebilir, El Kaide burada üslenebilir. ? Bu gruplar dünya enerji arzının önemli noktalarını kontrol edebilirler. ? Doğacak boşluktan İran yararlanır. Nükleer İran Irak’ın Şii bölgelerini de kontrol ederse bu ABD için felaket olur. ? ABD büyük prestij kaybına uğrar. "Tek süper güç" masalı biter. ? Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) sona erer. ? Bölgede istikrarsızlık kalıcı hale gelir. Bu nedenlerle Irak’tan çekilemeyen Bush yönetimi, Irak ile ilgili olarak üç konuda tercih yapmakta zorlanmaktadır. ? Irak’ta kalıcı başarı, sorunların Iraklılar tarafından çözülebilecek duruma gelmesine bağlıdır. Bunun için Irak halkının mezhep ve etnik farklılıkları bir yana bırakıp istikrarlı bir yönetim kurmaları, bu yönetimin devamı için IGK’ni güçlendirmeleri gerekiyor. Ancak, ABD birlikleri Irak’ta kaldığı sürece Iraklılar buna yanaşmıyor. ABD ise yukarıdaki riskler nedeniyle çekilemiyor. ABD askerleri çözümün değil, sorunun bir parçası haline geldi. ABD’nin birinci çıkmazı bu. ? Bush yönetimi, Başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde, 4000’i ölü, 26000 zayiat ve 500 milyar dolara yakın maliyete rağmen Irak’ta bataklığa saplanması nedeniyle baskı altında. Kamuoyunda asker çekme baskısı büyüyor. Bu nedenle Bush geçici de olsa Amerikan halkına "başarı" göstermek zorunda. Önce beş tugay gönderip sonra başarı sağlandı diye bu tugayları geri çekmek bu düşüncenin ürünü. Kapsamlı kuvvet azaltamayan ABD yönetimi bu tür gösterilerle kamuoyunu tatmin etmeye çalışıyor. ? Üçüncü önemli çıkmaz ise, ABD Silahlı Kuvvetlerinin (ABDSK) içine düştüğü durum. ABDSK, aşağıda ayrıntılı olarak verileceği gibi Irak’a büyük ölçüde angaje olmuş ve yıpranmaktadır. ABD’nin, Irak dışındaki ulusal çıkarlarını askeri güç kullanarak sağlama yeteneği azalmıştır. Buna rağmen Bush yukarıdaki nedenlerle Irak’taki kuvvetlerini büyük ölçüde azaltıp ABDSK’ni toparlayamamaktadır. Bush ABD’NİN SİLAHLI KUVVETLERİNİN DURUMU: 1 400 000 askeri, 500 milyar dolardan fazla bütçesi ile dünyanın en modern ordusu olan ABDSK, askerlerinin üçte birini ülkesinin dışında kullanmaktadır. ABD’nin dünyanın 42 ülkesinde 702 üste (Irak ve Afganistan’daki üsler hariç) 442 000 askeri bulunmaktadır. Bunların 160 000’i Irak’ta 22 000’i Afganistan’dadır. Kara Kuvvetlerinin 44 tugayının ikisi Güney Kore’de, biri İtalya’da, biri de Almanya’dadır. Geriye kalan 40 tugayın ikisi Afganistan’da, 20si Irak’tadır. Irak ve Afganistan’daki askerler rotasyona tabi olduğundan bu rotasyon ABD’de kalan 18 tugay ile yapılabilmektedir. ABD tarihinde ilk kez askerlerin barışta ve eğitimde geçen zamanları savaşta geçen zamanlarından az duruma gelmiştir. Bu durum birliklerin eğitim, moral ve harbe hazırlık derecelerini olumsuz etkilemekte, askerler ve aileleri açısından büyük yük getirmektedir. Bu yük, Irak’tan çekilme baskılarının nedenini oluşturmaktadır. Savaştaki birlikler tam mevcutlu ve donanımlı olmakla birlikte, ABD ‘de kalan birlikler personel ve donanım bakımından zayıf durumdadırlar. ABD’nin dünyanın herhangi bir yerinde çıkabilecek krizlere müdahale edebilecek tam eğitimli ve donanımlı stratejik ihtiyatı kalmamıştır. Irak ve Afganistan’daki savaşın karakteri nedeniyle ABD ordusu klasik savaş (force to force) yeteneğini kaybetmektedir. Subay ve astsubayların çoğu savaş görevlerine birden fazla kez gönderilmişlerdir. Orta ve üst düzeyde subay astsubay istifaları artmıştır. Bu nedenle Başkan Bush, geçen Ocak ayında, 2012 yılına kadar Kara Kuvvetlerini 65 000, Deniz Piyadelerini 27 000 kişi artıracağını açıkladı. Profesyonel orduya sahip olan ABD’de orduya yazılanların sayıları azalmaktadır. Askerlerin büyük bir kısmı askerlikten kazandıkları para ile üniversite okumak isteyen fakir aile çocuklarıdır. 42 yaşındakiler dahi askere alınmakta ve savaşa gönderilmektedir. Açığı karşılamak üzere savaş alanı dahil bir çok hizmetler sivil müteahhit firmalara yaptırılmaktadır. Halen Irak’ta 128 000 firma personeli, lojistikten, güvenliğe kadar pek çok hizmetleri yürütmektedir. Bunlardan 20 000’i silahlı görev yapmaktadır. Blackwater şirketinin geçenlerde 11 Iraklı sivili öldürmesi gibi skandallar yaşanmaktadır. Her iki savaş alanında donanım büyük ölçüde yıpranmıştır. Stoklar azalmıştır. Gn. Mccafrey’in ifadesine göre Kara Kuvvetlerini donanım bakımından eski haline getirebilmek için 212 milyar dolar gerekmektedir. Sonuç olarak, ABD 21nci yüzyılda imparatorluğunu devam ettirebilmek maksadıyla ABD’nin Irak’tan az sayıda asker çekse de bu durum, stratejisini ileri derecede değiştirdiği anlamına gelmiyor. Buna karşın Türkiye’nin de kendini, Washington’un aniden asker çekmesine ya da ülkede az sayıda asker bırakmasına hazırlaması gerekiyor. Clausewitz’in yukarıda verilen deyiminin aksine sonunu göremediği bir savaşa girmiştir. Tarihte tüm imparatorlukların sonunu getiren "aşırı yayılma" tuzağına ABD de düşmüştür. Bu savaş sonucunda 1,2 milyon Irak’lı ölmüş, milyonlarca Irak’lı ise evlerini ve ülkelerini ter etmek zorunda kalmıştır. ABD’li, komutanların Kongre’deki sunumlarında slaytlarda gösterilen rakamlar emperyalizmin bu çirkin yüzünü yansıtmamaktadır. Irak savaşı Türkiye’nin ulusal güvenliğini de çok yakından ve olumsuz yönde etkilemektedir. Yukarıda değinilen gerçekler nedeniyle ABD bir gün mutlaka Irak’tan çekilmek zorunda kalacaktır. Böyle bir çekilmenin Türkiye açısından değerlendirilmesi başka bir yazı konusu olabilir. İlk akla gelen husus, ABD’nin çekilmesi ile desteğini kaybedecek olan Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık hayallerinin suya düşmesi, Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında Kuzey Irak’ta elinin daha rahatlaması olasılıklarıdır. Tabii bütün bunlar ABD’nin hangi koşullarda, ne kadar kuvvetle, nereden ve nasıl çekileceğine; kalacak kuvvetlerin yeri, büyüklüğü ve bu kuvvetlere verilecek görevlere bağlı olacaktır. Türkiye ABD’nin ırak’ta daha uzun süre kalmasının veya erken çekilmesinin sonuçlarına hazırlıklı olmalıdır.