17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] Maraş’ın BM, Gazimağusa’nın AB eliyle Rumlara teslimi… C S TRATEJİ 9 egemenliğinden çıkarılmasını bir yandan da Türkiye limanlarının Rum yönetime açılmasını öneriyor. A B üyeliği yolundaki Türkiye için önemli bir dönüm noktası olan bu yılki İlerleme Raporu’nun açıklanma tarihi yaklaştıkça Türkiye’de de hareketlilik arttı. Türkiye için en sert ifadelerin Kasım ayında yayınlanması beklenen bu raporda yer alacağı uzmanlarca dile getirilirken özellikle Kıbrıs’ın ve reformlar konusunun öne çıkacağı da anlaşılıyor. Ankara, ani bir kararla ve aceleci bir tavırla ilerleme beklenen reform paketlerini bir bir meclisten geçirmeye çalışırken Kıbrıs konusunda ise farklı bir strateji izleme eğiliminde. Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonlar kaldırılmadıkça ve bir takım iyileştirilmeler yapılmadıkça Kıbrıs Rum bandıralı uçak ve gemilere limanların açılmayacağı mesajını veren Türk Hükümeti, İlerleme Raporu için geri sayımın başladığı bu günlerde köşeye sıkışmış durumda. Üstelik AB yetkililerinin Türkiye’nin Ek Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerinin şarta bağlı olarak düşünülemeyeceği yönündeki açık ifadeleri de Ankara’nın bir şekilde bu konuyu çözüme kavuşturması gerektiği anlamına geliyor. Bu durumda Ankara’daki mevcut hükümet tam da seçimler yaklaşırken ya iç kamuoyunu hiçe sayacak kimi kararlar alacak ya da "ambargoların kaldırıldığı" izlenimi yaratacak herhangi bir gelişmeyi kollayarak kısa yoldan AB sorununu çözücü adımı atacak. Kıbrıs için Finlandiya önerisi gösteriyor. Zaten AB için bu en son uygulanacak seçenek. Tam da böylesi sıkışık bir ortamda Finlandiya’nın çözüm vaadi içeren teklifi gündeme geliyor. AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten Finlandiya, "Türkiye ile AB arasında olası bir krizin önlenmesi" hedefiyle "Rumları da tatmin edecek bir planla Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların kaldırılması" şeklindeki önerisini taraflara iletti. Plan aslında Türkiye’nin "liman yasağı"nı kaldırması karşılığında, Kıbrıs’taki Gazimağusa Limanı’nın sınırlı bir şekilde AB, kapalı Maraş bölgesinin de BM denetiminde açılmasını öngörüyor. Bugün yeni bir keşif gibi "Finlandiya Önerisi" adı altında tartışılıyor olsa da Gazimağusa’nın AB denetiminde açılması ve Maraş’ın iadesi talepleri yeni değil. Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün gündemde olduğu dönemde de aynı istemler Rum yönetimi tarafından gündeme getirilmişti. Hatta GKRY henüz yeni AB üyesi olmuşken de "güven arttırıcı öneriler" adı altında bu yöndeki istemini AB’ye taşımıştı. Sanki bir "kazankazan" durumu varmış izlenimi yaratılsa da Finlandiya Rum isteklerini bir paket haline getirerek, bir yandan Maraş ve Gazimağusa’nın KKTC MUHATAP KKTC Türkiye’nin Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi için tanınan zamanın daralması, yeni ‘projeleri’de gündeme getiriyor. Son olarak Finlandiya tarafından getirilen öneriler Talat yönetimi tarafından dahi kabul edilemez bulunuyor. Ankara’nın öneriyi KKTC makamlarının değerlendirmesi gerektiğini öne sürerek kararının KKTC’den gelmesini beklediğini açıklaması, KKTC’deki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)–Demokrat Parti (DP) koalisyonunun sona erdirilmesi ve şaibeli görülen hükümet değişikliğine gidilmesi ile bağlantılandırıldı. Türkiye’nin dış politikası günlük çözümler üretecek şekilde hesapsızca yönlendiriliyor olsaydı ve dış politikanın yegane amacı AB üyeliği ihtimalini kuvvetlendirici önlemler almak olsaydı bu ilişkilendirme ve hükümet değişikliğinde AKP’nin payı olduğu savı doğru sayılabilirdi. Gerçekten de böylesi bir varsayımda KKTC’nin Finlandiya önerisini kabul etmesinin Ankara’nın sıkışmışlığına çare olacağı kesin. Önerileri kabul edenin KKTC yönetimi olması, AKP hükümetini izolasyonların kalktığı fikriyle Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini uygulama alanına geçirmeye yönlendirebilirdi. Halbuki Gazimağusa Limanı’nın AB eliyle, Maraş’ın da BM eliyle Rum yönetimine teslim edilmesi anlamına gelen önerilerin uzun, orta ve hatta kısa vadede KKTC lehine bir durum yaratmayacağı hem KKTC hem de Türkiye yönetimlerince biliniyor. AB için KKTC "Kıbrıs Hükümeti’nin etkili ve filli denetiminin bulunmadığı bölge" olarak tanımlandığı müddetçe KKTC denetiminden çıkan her bir unsur GKRY’ye teslim edilmiş olacaktır. KIBRIS ÖDEVİ Kıbrıs konusundaki beklentiler çeşitli defalar belge ve raporlara girdi. 3 Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi, 9 Kasım 2005 İlerleme Raporu, Avrupa Parlamentosu’nun 27 Eylül 2006 tarihli Türkiye Raporu gibi belgeler dikkate alındığında bu beklentiler: "Kıbrıs Cumhuriyeti" dâhil olmak üzere AB üyesi tüm ülkelerle ilişkilerin normalleştirilmesi, Ek Protokol’ün tüm AB üyelerine ayrım gözetilmeden ve eksiksiz olarak uygulanması ve GKRY’nin uluslararası örgütlere katılımının engellenmemesi şeklinde özetlenebilir. AB belgelerine bu şekilde giren taleplerden anlaşılması gerekenin de öncelikli olarak Ek Protokol’ün –deklarasyon hariç TBMM’den geçirilmesi,"limanların açılması", "tanıma", bundan sonra "Maraş’ı teslim etme", ardından "asker çekme", yerleşiklere Türkiye’de yer gösterme, geçmişin acılarını silmek için "tazminat ödeme" ve ek olarak da GKRY’nin NATO üyeliğini "veto etmeme" olduğu konusunda her hangi bir şüphe yok. Bu arada Türk Hükümeti’nin 29 Temmuz 2005’te imzaladığı Ek Protokole iliştirilen GKRY’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşru temsilcisi olarak tanınmadığını bildiren deklarasyonun bir geçerliliğinin bulunmaması da işin cabası. Bu nedenle de Ankara için tanımama ifadesini taşıyan bir deklarasyon eşliğinde limanların açılması bir alternatif oluşturmuyor. Dahası Angela Merkel’in ziyaretiyle iyice anlaşıldığı üzere Ankara’nın "limanları açmak" için herhangi bir koşul öne sürmek veya herhangi bir iyileştirme yapılmasını beklemek gibi bir lüksü de bulunmuyor. KKTC MASADA MEZE Maraş’ın BM eliyle yürütülmesi gereken "kapsamlı çözüm arayışlarının" bir parçası olması, Gazimağusa’nın da şu ana dek olan çözüm planlarında hep Türklere ait kabul edilmiş olması, Finlandiya’nın önerisinin KKTC’nin ve Türkiye’nin Kıbrıs duruşunda önemli bir kayba sebep olacağı anlamına geliyor. Talat’ın 912 Ekim tarihleri arasında Brüksel’de gerçekleştirdiği görüşmeler esnasında dile getirdiği Ercan Havaalanı’nın açılması talebi de esasen bu belirtilen sakıncaları bertaraf edemeyecektir. Yine Talat’ın pakete eklenmesi talebinde bulunduğu sportif ve kültürel alandaki izolasyonların kaldırılması, kayıpları telafi edebilecek bir etkiye sahip değil. Mağusa Limanı’nın Türk Barış Kuvvetleri’nin ikmal ve lojistik ihtiyaçları için kullanılabilir kalması yönündeki talebin ise hiç dikkate bile alınmayacağı da muhakkaktır. Geçmişte Talat’ın ambargoların kalkması durumunda Maraş’ın açılabileceğini çeşitli defalar dile getirmiş olsa da şimdi Kıbrıslı Türklerin "Türkiye’nin AB üyelik sürecinin bir mezesi" yapılmaya çalışıldığını ifade ederek öneri paketine olumlu yaklaşmayacağını ifade etmiş oldu. KKTC’deki yönetim anlayışının ve "devlet" kavramına yüklenen anlamın son birkaç yılda önemli derecede değiştiğini dikkate alsak bile böylesi bir öneri paketinin çok ciddi bir zorlama olmadığı takdirde Talat ve KKTC hükümeti tarafından kabul edilmesi ihtimal dahilinde değildir. Sadece KKTC açısından bakıldığında AB’nin referandum sürecinde "evet"i desteklemek için verdiği sözleri herhangi bir şart ileri sürmeksizin yerine getirmesi gerektiğini söylemek doğru bir ifade olacaktır. Bu anlamda izolasyonların kaldırılması yeni koşulların şartı değil; referandumdaki "evet"in ortaya çıkardığı bir haktır. Karşılığı ödenmiştir. Talat, Fin raporu hakkındaki görüşlerini Solana’ya anlattı. FİNLANDİYA ÖNERİSİ Olaya AB açısından baktığımızda Kıbrıs’ı asla feda etmeyeceğini biliyoruz. Ancak Türkiye’nin "kol mesafesinde tutulması"ndan vazgeçmek istemeyenlerin bulunduğu da bir gerçek. Bu da müzakerelerin durdurulması veya dondurulması gibi bir karar için AB’nin "oy birliği" sağlamasının güç olduğunu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle