17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Bahadır Selim DİLEK Barış umudu hayal oldu, direnişe, dini ve etnik çatışmalar ekleniyor… C S TRATEJİ anlayabilmek için ABD politikalarının tutarsızlığını ve ülkenin etnik ve dini yapısını, bu yapıyla şekillenen siyasi hesapları, küresel oyuncuların ‘gizli gündemlerini’ mercek altına almakta yarar var. A BD’nin, "demokrasi ve insan haklarını egemen kılma" gerekçesiyle gerçekleştirdiği işgal operasyonun ardından geçen sürede Irak kelimenin tam anlamıyla bir "şiddet sarmalı" içine girdi. 2006 yılı Ekim ayı itibarıyla ortaya çıkan tablo, ABD’li NeoCon’ların Irak’ta hemen hiçbir hesabının tutmadığı ortaya koyarken, ABD’nin şekillendirdiği siyasi yapı, dini ve etnik çatışmaları da beraberinde getirdi. 2006 yılı yaz ayları başına kadar direnişten kaynaklanan şiddet sarmalının niteliği de değişmeye başladı. Ülkede şimdi adı konulmamış bir iç savaş yaşanıyor. Bu iç savaşın ülkeyi adım adım parçalanmaya götürdüğü artık net olarak görülebiliyor. ABD’nin Irak’ta bire bir biçimlendirdiği siyasi tablo ülkedeki istikrarsızlığın temel unsurlarından biri oldu. Uluslararası bağımsız kuruluşların verileri son iki ay içinde Irak’taki şiddet nedeniyle yaşamını yitiren insan sayısının günlük ortalamasının 70’in üzerine çıktığını gösterdi. Bir başka deyişle, Irak’ta yaşanan bombalama, intihar saldırısı, gasp ve benzeri şiddet nedeniyle her gün 70 insan yaşamını yitiriyor. Birleşmiş Milletler’e bağlı Irak’a Yardım Misyonu, Eylül ayında yayınladığı raporunda ülkede yaşanan şiddet sarmalını rakamlarla net biçimde ortaya koydu ve Irak’ta ölüm timleri, direnişçiler ve milislerin işlediği cinayetlerin daha önce görülmedik düzeye ulaştığını açıkladı. Irak’a Yardım Misyonu son insan hakları raporunda, Irak'ta sadece 2006 Temmuz ayında en az 3 bin 590 sivilin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Rapora göre bu rakam, Ağustos ayında da 3 bin 9 oldu. Bunun yanı sıra rapora yansıyan ‘Irak’taki gözaltı merkezlerinde, işkencenin hala çok sık görülen bir sorun olduğu’ bilgisi de, ülkenin içinde bulunduğu şiddet sarmalının bir başka yönüne de işaret ediyor. Yani Irak’ta şiddet Irak’taki işgalin başından bu yana ABD’nin hem bölgede hem de bu ülkede hiçbir hesabı tutmadı. Bunun yanı sıra gelecekte daha şiddetli çatışmaların temeli de şimdiden atılıyor. Etnik ve dinsel gruplar kendi hizipleri arasında bile çatışıyor. ABD’nin hiçbir hesabı tutmadı ŞİDDET NİTELİK DEĞİŞTİRDİ Yaz ayları başında uluslararası haber ajanslarının Irak’tan geçtiği bir haber, ülkenin geleceğine ilişkin umutlarını korumak isteyen çevrelerce sevinçle karşılanmıştı. Haber, ABD askerlerinin düzenlediği bir operasyonla El Kaide Örgütü’nün Irak’taki lideri Ebu Musab El Zerkavi’nin öldürüldüğünü duyuruyordu. El Kaide’nin yapılanmasını çok yakından bilmeyenler için bu durum, örgütün lidersiz kalacağı, etkinliğini yitireceği ve şiddet olaylarında azalma olacağı, dolasıyıla da terör sorunun çözüme kavuşacağı beklentisini de beraberinde getirdi. Ancak beklenen olmadı. Hücre yapılanması nedeniyle El Kaide, liderini yitirmiş basit bir terör örgütünün durumuna düşmedi. Her biri ayrı hareket eden hücreler saldırılarını sürdürürdü. Hatta saldırıların dozunda önemli artış oldu. Zerkavi’nin ardından El Kaide’nin gücünü koruması, Irak’taki diğer örgütler için de önemli bir örnek oldu. Şiddet geometrik olarak artış gösterdi. Ülkenin siyasi anlamda istikrara kavuşması konusunda ise, İbrahim Caferi’nin yerine Nuri El Maliki’nin başbakan olması ve yeni bir kabine kurması, umut ışığı oldu. Ancak, gerek Anayasa gerekse Nuri El Maliki’nin açıkladığı hükümet programı, bu umutları yeşermeden söndürdü. ABD’nin yakın müttefiki olan Kürt grupların hemen hemen bütün taleplerinin Maliki’nin hükümet programında yer alıyor olması, kendilerini eski yönetimin mirasçıları kabul eden Sünnilerin dışlandıklarını tek taraflı olmadığı gibi, işgal güçlerinin ölçüsüz düşünmeleri, yıllarca Bağdat yönetimine düşman güç kullanma eğilimi, savaş hukukunun dışında olmuş Kürt lider Celal Talabani’nin tutumları, direnişin çok daha sert olmasına zemin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması, Irak’taki hazırlıyor. şiddeti daha da körükledi. Bu durum, etnik ve dini Irak’ta artık ‘günlük yaşam rutini’ olarak gruplar arasındaki siyasi çekişmelerin şiddet saralgılanmaya başlanan şiddetin nedenlerini daha iyi malı içine girmesine neden oldu. Daha önce, şiddet eylemleri direnişçilerin, El Kaide gibi örgütlerin ve çeşitli ülkelerden gelen Arap militanların eylemleri ile sınırlıyken, siyasi alanda ortaya çıkan tablo dini ve etnik gruplar arasındaki çatışmaları beraberinde getirdi. İşgal güçlerine yönelik direniş hareketine, soygun, gasp ve adam kaçırma olaylarına, dini ve etnik gerekçeli çatışmaların eklenmesi, Irak’taki şiddet sarmalarını çok daha ileri boyutlara taşıdı. Siyasi olarak taleplerinin karşılanmaması, milis gücü olan bütün dini ve etnik grupları, taleplerini silah zoruyla kabul ettirme yoluna yöneltti. Sünniler, Şiileri ve Kürtleri hedef almaya başladı. Şiiler, Sünnilerin güç kazanmasının önüne geçme çabası içine girdi. Karşılıklı saldırılar, provokasyonlar önemli oranda artış gösterdi. 2005 yılının Şubat ayında dini ve etnik gerekçelerle beş şiddet olayı meydana gelip, bu olaylarda yaklaşık 500 kişi yaşamını yitirirken, 2006 yılı ortasında bu rakamlarda büyük bir artış oldu. Olay sayısı neredeyse 100’e katlandı. Bu dönemde, ağırlık olarak sivil kayıpların verildiği, bin 900 kişinin yaşamını yitirdiği 500’den fazla şiddet olayı yaşandı. ABD Kongresi’nin raporlarına yansıyan resmi verilere göre 1 ABD yaklaşımı, Irak’ta Ocak31 Mart 2004 tarihleri arasında Irak’ta şiddeti önleyemedi... haftada ortalama 197 şiddet olayı meydana
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle