17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çağlar KURÇ TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası Irak’taki kuralsız direniş hareketlerine karşı… C S TRATEJİ 21 bunların üstüne Irak’ın kuzeyinde peşmergelerin ABD’nin gizli desteği ile (en azından göz yumması ile) Türkmenleri ve Arapları köylerinden zorla çıkarması, Irak hapishanelerinde yapılan ve deyim yerindeyse "ayyuka çıkan" işkenceler halkın dışlanmışlık ve düşmanlık duygularını körükledi. Görünen o ki ABD, Irak’ta kendisine karşı oluşan direnişi kırmak adına gerçekleştireceği "karşı direniş operasyonları"nın ilk ve en önemli ayağı olan halk desteğinden yoksundur. Bu yoksunluğun tek sorumlusu ise yine ABD’nin ta kendisidir. K arşı direniş operasyonlarının planlanması ve yürütülmesi, hem teorik hem de pratik olarak çatışmanın doğası nedeniyle çeşitli zorluklarla doludur. Amerika’nın Irak’ta sürdürmekte olduğu karşı direniş operasyonlarında karşılaştığı zorluklar ve yaptığı hatalar bu bağlamda karşı direniş operasyonlarının doğasını anlamak için iyi bir örnektir. Bugün Irak’ta bu anlamda yaşananları anlayabilmek için direniş ve karşı direnişi çözmek değil belki ama bir nebze olsun tanımak gerekiyor. İşte bu nedenle direniş ve karşı direniş operasyonlarını büyüteç altına alıp, tüm boyutları ile incelemekte fayda var. Bu çerçevede öncelikle direnişin ve karşı direnişin doğasını kavramak ardından da destek noktalarını, her iki tarafın da kullandığı yöntem ve stratejileri irdelemek lazım. ‘KARŞI DİRENİŞ’İN TEORİSİ ABD’nin karşı direniş operasyonları Irak’ı kısa bir sürede işgal eden ABD’nin ülkede istediği ortamı oluşturamamasının nedenleri arasında direniş örgütleri başı çekiyor. Bu örgütlerin avantajlı konumları ve kullandıkları yöntemler, ABD’yi zorluyor. sağlar. Bu bağlamda düşük yoğunluklu çatışmaların asıl hedef kitlesi halktır ve yapılan eylemler halkın algılarına yöneliktir. Birçok direniş hareketinin ortaya çıkmasının temelinde ekonomik ve politik dışlanmışlık duygusu vardır. Karşı tarafın bu iki temel noktaya yönelik "karşı politikalar" geliştir(e)memesinin sonucunda ise direniş örgütlerinin eylemleri meşruluk ve kendileri de haliyle güç kazanıyorlar. Irak halkının Amerika ve müttefiklerine yaklaşımı, halkın beklediği eşitliğin sağlanmaması ve istikrarlı bir Irak ekonomisi kurulamamasından dolayı olumsuz yönde etkileniyor. Yıllardır baskı altında tutulan ve yoksulluk çekmekte olan Irak halkı, Saddam’ın devrilmesiyle "özgürleşeceği"ni ve ekonomik anlamda "refaha kavuşacağı"nı düşünüyordu. Ama Amerikan güçlerinin her iki konuda da hiçbir şey yapmaması bilakis yok olan alt yapıyı bile onaramaması halktaki soru işaretlerini artırdı. Bunun yanı sıra Amerika’nın Kürtlere, diğer etnik gruplardan daha fazla özen ve önem göstermesi halkın, özellikle Sünni ve Şii Arapların, Amerikan karşıtı duruşunu perçinledi. Tüm DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ Karşı direniş operasyonlarının en can alıcı noktası, tehdidin boyutlarının ve doğasının olabildiğince kısa süre içerisinde saptanmasıdır. Tehdidin doğasına özel olarak geliştirilecek askeri ve politik önlemler, düşman kuvvetlerinin en zayıf olduğu anda, yani kuruluş aşamasında, en etkili darbe indirilerek düşmanın çökmesi sağlanabilir. Gene de erken davranılmamış olması, yeterli istihbaratla, ilerleyen zamanlarda direnişin kırılamaması anlamına gelmez. Direnişin kırılması için karşı direniş operasyonuna başlayacak devletin çok etkili bir istihbarata ihtiyacı vardır. Özellikle günümüz örgütlerinin otonom hücre teşkilatlanması göz önünde bulundurulursa, insan bazlı istihbarat çalışmaları bu bağlamda yaşamsal derecede önem kazanıyor. IRAK DİRENİŞİ Irak direnişinin ortaya çıkmaya başladığı ilk zamanlarda, Amerikan ordusu az sayıdaki istihbarat elemanıyla insan bazlı istihbarat çalışmalarında yetersiz olduğundan, örgütler hakkında yeterli bilgi toplayamadı. Bunun sonucunda, direniş örgütlerinin tehlikesini önemsemedi, hatta yok saydı. Zaman içinde durumun önemini ve tehlikesini kabullenseler de, yetersiz istihbarat yüzünden yaptıkları analizler, direnişin gerçek doğasından çok uzak kaldı. Amerikalı yöneticiler, Irak direnişinin daha çok yabancı uyruklular ve Saddam’a sadık Baasçılar tarafından yürütüldüğünü düşünürken, gerçekte direnişin büyük kısmını Iraklılar, yani ABD’nin "kurtarmaya geldiği halk" oluşturuyordu. Hal böyle olunca, İrakta bir sorunun temeline yöneltilmiş politikaların eksikliğinden Irak direniş saldırı yeri... örgütleri gerekli altyapıyı oluşturacak zamana sahip oldu. Teşkilatlanmalarının kuruluş aşamasını rahat sayılabilecek bir şekilde geçiren örgütler, eylemlerini giderek arttırdılar. Karşı direniş operasyonlarının, politik hedefleri destekleyen en önemli askeri unsuru direnişçilerin askeri operasyonlarla saf dışı bırakılmasından çok, halkın güvenliğinin sağlanmasıdır. Irak direniş örgütleri halkın güvensizlik duygularını arttırmak üzere terör eylemleri yapıyorlar. Güvensiz ortamın oluşması ise yine direniş örgütleri tarafından Amerika’nın suçu olarak gösteriliyor. Halktaki genel algı da yine bu yöndedir. ABD’nin kendi eliyle oluşturduğu güvensizlik ortamını daha da derinleştirmek ise direniş örgütlerinin "en iyi" yaptığı işlerden biridir. Örneğin birçok Sünni Iraklının politik sürece katıl(a)mamasının ardında direniş örgütlerinden gelecek misilleme korkusu yatıyor. Ayrıca, terör eylemlerinin engellenememesi, bu "mücadeleyi" Amerika ve müttefiklerindense direniş örgütlerinin kazanacağı izlenimi uyandırıyor. Böylece halk direniş örgütlerine daha da çok yakın duruyor. Amerika ve müttefikleri halkın güvenliğini sağlamak adına, terör eylemlerinin sıkça gerçekleştiği bölgelerdeki askeri varlığını artırıyor. Fakat Amerika ve müttefiklerinin bu "çabaları" ne halkın algılarını değiştirebildi ne de güvenliği sağlayabildi. Örneğin, Bağdat’ta Amerikan güçlerinin artması güvenliğin sağlanması açısından etkili olmadı. Buna karşın Şiilerin Amerikan ve Irak güçlerinden çok Muktada Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’na güvenmesi, Amerika’nın ve müttefiklerinin istenilen hedefe ulaşamadığının bir diğer somut göstergesidir. SONUÇ YERİNE Her karşı direniş operasyonu benzersiz, her operasyonda izlenilmesi ve uygulanması gereken politikalar farklıdır. Fakat bütün karşı direniş operasyonlarında uygulanan politikaların dayanması gereken genel geçer ilkeler vardır. Bu önermenin doğruluğunu Amerika’nın Irak’ta sürdürmekte olduğu karşı direniş operasyonu da kanıtlıyor. Hiç kuşku yok ki ABD, Irak’ta "güvenilirliğini" çoktan yitirmiş durumda. Bugün Irak’ın büyük bir çoğunluğu için ABD bir kurtarıcı değil, işgalcidir. Üç buçuk yılı aşkın bir süredir Irak topraklarında bulunan ABD ve müttefikleri, her geçen gün kendi yarattıkları batağa biraz daha saplanıyorlar. ABD’nin başarısızlığının görünürdeki en önemli nedeni ise kuşkusuz direniş örgütleridir. ABD, elindeki teknoloji harikası askeri donanıma, en gelişmiş istihbarat ağına ve sınırsız sayılabilecek maddi güce rağmen direnişi kıramıyor, karşı direniş lafta kalıyor. Bu noktada düşünülmesi (özellikle ABD’nin düşünmesi) gerekense şudur: "Eğer ABD bir "kahraman", bir "Mesih", bir "Süpermen" sıfatı ile geldiyse Irak’a, aynı Irak’ta nasıl bu kadar çabuk "işkenceci" ve "işgalci" durumuna gelmiştir?" ABD bu sorunun yanıtını bulduğu gün direnişin neden bu kadar güçlü olduğunu da rahatça kavrayabilir. HALK DESTEĞİ Irak’ta yaşanan düşük yoğunluklu çatışmaların gidişatını ve sonucunu askeri yöntemlerden çok politik eylemler belirliyor. Politik başarı kazanmanın en önemli unsuru ise kuşkusuz yerel halkın desteğini kazanmaktır. Çünkü direniş örgütlerinin ihtiyacı olan gizliliği de, devlet güçleri için bu gizliliği ortadan kaldıracak istihbaratın önemli kısmını da halk
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle