17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası Türkiyesiz Ortadoğu yaklaşımları… C S TRATEJİ konusunda Türkiye’ye yaklaşmak zorunda kaldı. FEDERALİZM YASASI Türkiye’nin Irak konusundaki politikasını destekler görünmeye başlayan ABD, Türkiye’nin baştan beri Irak için en iyi çözüm olarak ileri sürdüğü Irak’ta Bağdat merkezi hükümetine bağlı olacak federatif bir yapı kurulması projesini de destekler gibiydi. Bağdat ile Kerkük’ün özel statüde kalmasını da aynı şekilde destekler göründü. Ne var ki Irak parlamentosunda 10 Ekim 2006’da kabul edilen federalizm yasası işlerin göründüğü gibi olmadığını gösterdi. Türkiye’nin desteklediği on sekiz eyaletli ve merkeze sıkı bağlarla bağlanmış bir federal yapı iken Irak parlamentosundan geçen federal yapı, merkeze gevşek bağlarla bağlanmış üç eyaletli bu nedenle de açıkça etnisite ve mezhep ayrımını ön plana çıkaran bir oluşum oldu. 18 ay sonra yürürlüğe girecek olan kanun olumsuz yanlarını ve etkilerini de 18 ay sonra gösterecektir. Düzenlemenin en tehlikeli yanı herhangi bir şehirde federe devletlerden birine katılmanın halkoylamasına sunulur hale getirilmiş olmasıdır. Üstelik eskiden referandum sonucunu oyların üçte ikisi belirleyecekken bu kez oran ciddi biçimde düşürülmüş ve yüzde 51’lik kabul yeterli görülmüştür. Buradan anlaşılması gereken sonuç: Türkiye’nin boynunun borcu olan Türkmen şehri Kerkük, referandum ile hemen kuzeyindeki Kürt oluşumuna dahil edilebilecektir. Uzun zamandır demografisi ile oynanan Kerkük’te Türkmenlere yönelik baskının son derece arttığını söylemeye ise gerek bile yok. Köy görünüyor. Anlaşılıyor ki ABD Türkiye’nin tezlerini kabul etmiş gibi davranırken bildiğini okumaya devam ediyor. Bugün ektiklerinin semeresini de muhtemelen yukarıda değindiğimiz gibi İran’ın daha da güçlenmesi ile alacak. Bu arada Türkiye de oyalanmaya çalışılıyor. Ancak şüphe yok ki Iraklı Sünni, Şii ve Türkmenler ile kötü ilişkiler içerisinde olan ABD, Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürt kökenli Irak vatandaşları ile olan iyi ilişkisini bozmak niyetinde değil. Başka bir deyişle ABD, 1991 sonrasında Irak’ın kuzeyinde ABD başta olmak üzere batılı devletlerin oluşturdukları yarı bağımsız bir Kürt oluşumunu açıkça desteklemeye devam ediyor. Dahası, KDP ve KYB ile iyi ilişki içerisinde olan PKK terör örgütünün Irak’ın kuzeyinde gerek varlığına gerekse faaliyetlerine müdahale etmiyor. Bu bağlamda, Türkiye PKK sorununu, Kandil Dağı’nda eli silah tutan yedi bin PKK terör örgütüne lojistik destek sağlayan KDP ve KYP ile değil, direkt ABD ile çözmelidir. Terörün çözümü, terörün kaynağının kurutulmasıyla sağlanır. Türkiye, ilk başta Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapan siyasi gruplara ekonomik çıkar sağlayan kaynakları kurutmalıdır. Öte yandan Irak’taki gelişmelere bakıldığında, karanlık Irak tüneline giren ABD’nin tek çıkış yolunun Türkiye’nin yanından geçtiği görülüyor. Yani Türkiye’nin desteğini almadan ABD yolunu doğrultamayacaktır. Dolayısıyla Türkiye, Irak’ın kuzeyinde ortaya çıkan ve bölgeyi tehdit eden istikrarsızlık kaynaklarını Amerika ile birlikte çözmelidir. Aksi takdirde, ne ABD Irak tünelinden çıkış yolu bulacak ne de bölgeye yayılan istikrarsızlığın sonu gelecektir. Türkiye’nin kozunu daha iyi oynaması ve istenen desteği tehditleri savmak karşılığında değil, taleplerini yerine getirtmek karşılığında vereceğini göstermesi gerekir. A BD tarafından önce Ortadoğu Projesi adıyla ortaya atılan ve daha sonra Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne dönüştürülen tasarı çerçevesinde, Kuzey Afrika’nın yeraltı kaynaklarıyla zengin olan ülkeleri, Ortadoğu bölgesi ülkeleri ve Afganistan’ı kapsayan coğrafya içerisinde yer alan bağımsız ülkelerin parçalara bölünmesi hedefleniyordu. Söz konusu ülkelerin bölünmesini hedefleyen projenin gerçekleştirilmesi için önce Ortadoğu’da yer alan kilit ülkelerin yani Filistin, Irak, Suriye ve Lübnan’ın parçalara bölünmesi gerekiyor. Çünkü bahse konu olan bu ülkelerin parçalanması, bölgenin bölünmesi anlamına geliyor. Bu bağlamda, işgal çerçevesinde Iraklı Sünni ve Türkmenlere karşı Irak’ta yürütülen saldırıların benzeri Gazze ve Lübnan’da da gerçekleştirildi. Irak’taki Sünni ve Türkmenlerin ülkenin bölünmesine karşı birleştirici unsur olması gibi Suriye, Lübnan ve Filistin de Ortadoğu’nun birleştirici unsur olma potansiyeline sahip ülkelerdir. Dolayısıyla İsrail, ABD’nin sonsuz desteğini alarak Filistin ve Lübnan’a karşı orantısız askeri harekât düzenledi. İsrail’in harekâtı sürerken Irak’taki Sünni ve Türkmenlerin (Diyala, Tikrit, Musul, Telafer ve Ramadi kentleri) yaşadığı bölgelere ABD saldırılarının yoğunlaşması da bir tesadüf değildi. Gelişmelere paralel olarak, Türkiye’nin tamamını, Ermenistan ve sözde büyük Kürdistan devletleri lehine bölünmüş gösteren bir haritanın "Türkiye’nin yeni haritası" adı altında Amerika tarafından ortaya atıldığı görüldü. Söz konusu harita, Pentagon tarafından çıkarılan bir dergide yayınlanmasından kısa bir süre sonra, Celal Talabani önderliğindeki KYB egemen olduğu Kerkük İl Meclisi’nin duvarlarında yer almaya başladı. Dahası, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini tehdit eden demeçler Celal Talabani tarafından bu dönemde gündeme getirildi. ABD’nin planı zorda ABD’nin Irak’ta desteklediği federalizm yaklaşımı, kuzeyde desteklediği Kürt gruplara yararken, güneyde Şiilerin İran’la yakınlaşmasını sağlıyor. Bu da ABD’nin Ortadoğu planlarını bitiriyor. Çıkış yolu Türkiye ile ortaklıkta… olaylar ABD planlarını alt üst etti. Yani, Irak’ta ABD’nin tahmin edemediği bir direniş ortaya çıktı ve hesaba katamadığı bir şekilde Irak’ın kuzeyinde sebebiyet verilen herhangi bir bağımsız oluşuma paralel olarak ülkenin güneyinde de aynı türden bir oluşum kendiliğinden ortaya çıktı. ABD bunu engelleyemedi. ABD’nin hesapsızlığı, Irak’ın güneyinde yer alan ve ülkenin toplam on sekiz kentinden dokuzunu kapsayan bir şekilde İran destekli Şii ağırlıklı bir oluşumun bağımsızlığa gitmesini ve bu oluşumun gelecekte de İran ile birleşme ihtimalini gündeme getirecektir. Bu durum, ABD’nin Ortadoğu merkezli Genişletilmiş Ortadoğu hayallerini alt üst ederek tüm planlarını gözden geçirmesini gerektiriyor. Yani ABD, sadece Irak’ta değil tüm Körfez Ülkeleri’ndeki Amerikan çıkarlarını ve ABD varlığını ortadan kaldıracak tablonun oluşumundan kaçınarak, Irak YANLIŞ HESAP İki haftada Irak’ı işgal eden ABD, büyük bir askeri zafer kazandığı ve yenilemez bir askeri güç potansiyeline sahip olduğu hayallerine kapıldı. Bu aldatıcı gururla ABD, altmış yıllık müttefiki olan Türkiye başta olmak üzere Irak’a komşu olan ülkelere karşı Irak konusunda düşmanca tavrı sergiledi ve kimi zaman da bu ülkelerden kimilerine üstü kapalı tehditler savurdu. Irak’ın işgal edilmesinin ardından ülkenin bölünmesi ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan oluşumuna gidilmesi hedefler arasında yer alıyordu. Başka bir ifadeyle, Kürt kökenli Irak vatandaşlarının İrak’lı yoğun olduğu Irak’ın kuzey bölgesinde bir "bağımsız Kürt tutuklular... devleti" oluşturarak kendi çıkarları doğrultusunda başta Türkiye olmak üzere Irak’a komşu olan ülkelere karşı bu yeni oluşumu bir baskı unsuru olarak kullanmayı planlıyordu. Bu nedenle de ABD, işgalini izleyen dönemde Irak’ın toprak bütünlüğünü korumaya çalışan gerek Sünni ve Türkmenlere karşı gerekse Irak’a komşu olan Türkiye ve Suriye’ye karşı sıkıştırma politikaları izledi. Irak’ı bölmeye çalışan ABD, Irak’ı kontrol altında tutmanın işgal etmek kadar kolay olamadığını kısa sürede anladı. Bir başka deyişle, Irak’ta işgal sonrası gelişen gerek askeri gerekse siyasi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle