Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
broşürlerde Gagavuzların Türkiye’yi tercih düğün töreni... edenleri çok ağır çalışma koşullarının beklediği ve dinlerinden ötürü hiçbir zaman sevilmeyecekleri zorla Müslüman yapılacakları belirtiliyor. Yunanistan’ın en büyük vaadi ise ekonomik sıkıntılar yaşayan bölge halkına vatandaşlık yolunu açarak AB vatandaşlığı ayrıcalığı tanımak. Dünya Gagavuzlarına açılmayı planlayan Yunanistan’ın Gagavuz Yeri Başkenti Komrat’da 20–21 Temmuz 2006’da düzenlenen "Dünya Gagavuzları Kongresine" Yunanistan Gagavuzları’nın katılmalarını engellemeye çalışması ise oldukça manidardı.(4) Yunanistan’da Dedeağaç yakınlarında 30 civarında köy ve kasabada yaşayan 160 bin Gagavuz’a etkinliğe katılmaları halinde TürkMüslüman ilan edilecekleri telkininde bulunan Yunan makamlarının "daha sonra da azınlık statüsü verileceği" ifadesini bir tehdit anlamında kullanmaları Yunanistan’ın azınlık anlayışındaki çifte standardı sergilemesi bakımından önemliydi. Megali İdea hayalini gerçekleştirmek için en ufak ihtimali bile değerlendiren Yunanistan’ın çevreleyici dış politikası ve kışkırtıcılığı karşısında TürkYunan dostluk masalının en azından siyasi alanda sürdürülemeyeceği görülüyor. Haziran 2006’da gerçekleştirilen bir dizi resmi görüşmede Gagavuz Özerk Bölgesi Kurucu Başbakanı Mihail Kendigelen’in dile getirdiği talepler doğrultusunda Türkiye’nin buraya verdiği desteği sürdürmesi önemli. Türk dünyasının zenginliğini oluşturan Gagavuzların din yoluyla bir kez daha asimilasyona uğratılmak istenmesine karşı Türkiye’nin etkili politikalar geliştirmesi gerektiği de oldukça açık. Dipnotlar (1) ROUMETOF , Victor, Nationalism and Identity Politics in the Balkans: Greece and the Macedonian Question, Journal of Modern Greek Studies, C.14, N.2, 1996, s. 273275 (2)Dilek Gedik’in özel haberi, Akşam Gazetesi, 25.09.2006 (3)http://www.gagauzturkleri.org (4) Global Yorum İnternet Dergisi C S TRATEJİ 9 Sürgündeki Ortodoks Türkler B ‘Hıristiyan Türkler, Anadolu’nun yerlisi!’ Konuyla ilgili olarak yaptığımız söyleşi de Noel Baba Barış Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Karabulut, Yunanistan’ın amacı, sözde Pontus soykırımının yanına bir de "Gagavuz Soykırımı" eklemek olduğunu söyledi. Karabulut, şu değerlendirmeyi yaptı: "Anadolu’nun yerlisi Hıristiyan Türklerdir. Dünya tarihinin ilk yapay ulus devleti olan Yunanistan’ın bu türden iddialarda bulunmasının nedeni, Türk bilincinin gelişmesini engellemek istemeleridir. Bu tür iddialarla Türklerin Anadolu’daki varlığını, Alparslan’ın 1071’deki Malazgirt Savaşı’na çeken "işgalci tarih kuramları"nı güçlendiriyorlar. Malazgirt tarih saptamasıyla Türk varlığı İslamiyet ile özdeşleştirildi. Zamanla bu propagandanın etkisinde kalan Türkler varlıklarını İslamiyet’in dışında ifade edemez duruma geldi ve yaşadıkları Anadolu topraklarına yabancılaştılar… Sorumlusu ise kendisine Türk Tarihçisiyim diyenlerle Türk Milli Eğitim Bakanlığı’dır. 1918 yılında Anadolu’yu Yunanlılaştırmak isteyen bugünkü emperyalistlerin maşası olan Yunanistan ve Fener Rum Patrikhanesi, Anadolu’daki tarihi Roma ile başlatıp Doğu Roma ile devam ettirdiler. Bu tarihe göre Türkler 1071 yılında Asya’dan gelerek Anadolu’yu işgal ettiler. Yaktılar, yıktılar. Halbuki, 1071 yılının Türklerin Anadolu’ya ilk değil, toplu olarak son gelişleri olduğunu çok daha gerilere gitmeden Yunan resmi tezlerinin bir kesiti ile ortaya koymak mümkündür: "Doğu Roma’nın, Bulgar Türklerini 530 yılında savaşarak bozguna uğratması sonucu Bulgar Türklerinin bir kısmı Trabzon havalisi ile Çoruh ve Yukarı Fırat bölgelerine yerleşmişlerdir…" Daha 530 yılında Balkanlarda varlığı kabul edilen Türklerin Anadolu’ya 1071’de geldikleri yönündeki tezin hiçbir inandırıcılığı bulunmamaktadır. Sadece bu örnekteki Bulgar Türkleri bile Anadolu’da yüzyıllardır Hıristiyan olarak yaşamışlar, konuşma dillerini de aynen Türkçe olarak korumuşlardır. Anadolu’da kimin misafir, kimin işgalci olduğuna karar vermek hiç de zor değil. Anadolu’daki dengelerin bozulması, "Yunanistan ve patrikhanenin ortaklaşa yürüttükleri politikayla, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Anadolu’daki diğer Ortodoksları Yunanlaştırma çabası" ile olmuştur. Bu çaba, Roma’nın emperyalist politikasının ilk önce patrikhaneye daha sonra da Yunanistan’a mirasıdır. Patrikhane ve Yunanistan Anadolu tarihini bu nedenle sahiplenmektedirler. Emperyalist düşünce baskın olma karakterinden dolayı tarihin bu gerçeklerinin bilinmesini istemedi. Bilinmesi durumunda "Türk Milleti" olma bilinci güçlenecekti. Bu bilince karşı Cumhuriyet döneminde sürekli gündemde kalan, Türkİslam sentezi gibi siyasi amaçlı kullanılan dayatmalar, emperyalist sömürü düzeninin bu yüzünün görülmesini engelledi. Karabulut ağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Anadolu’dan Ortodoks Türklerin sürgününü şöyle anlattı:"Orta Anadolu ve Karaman bölgesi Türkleri ile Doğu Karadeniz Türkleri henüz İslamiyet gelmemişken Hıristiyanlığı seçmiş Türk boylarıdır. Konya, Niğde, Nevşehir, Antalya, İçel Yozgat, Kayseri, Ankara civarları ve kısmen de İstanbul, İzmir, Trabzon Hıristiyan Karaman Türklerinin yaşadığı yerler. Grek harfleriyle ama Türkçe dini ve edebi eserler veren, isimleri Türk olan Türk Ortodokslar, Yunan işgaline kadar Anadolu’daki varlıklarını koruyabildiler. Vatan işgal altındayken düzenledikleri bir kongreyle milli mücadelenin yanında yer aldıklarını açıkladılar. Rumlarla karıştırılma endişesi ile daha 1870’lerde ayrı bir milli kilise kurma talebinde bulunmuşlardı. Kurtuluş Savaşı sırasında da Fener Rum Patrikliğinin etkisini kırmak için Ankara Hükümeti’ne bağımsız kilise taleplerini ilettiler. Nihayetinde Ankara’nın izniyle Papa Eftim önderliğinde 21 Eylül 1922’de Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi kuruldu. Türk Ortodoks Patrikhanesi, Anadolu’nun Fener Rum Patrikhanesi ve Yunanistan tarafından işgali sırasında Anadolu’nun öz Türk evlatları tarafından kurulmuş ve vatan topraklarının düşman tarafından ele geçirilmesini engellemek için mücadele vermiştir. Atatürk "Papa Eftim Kurtuluş Savaşı’na bir ordu kadar hizmet etti" demiştir. Dengeler Lozan Antlaşması ile bozulmuştur. Lozan görüşmelerinin başlamasından 69 gün sonra 1.400.000 kişinin mübadelesine karar verildi. Sistemli bir oyunla önce Ermeniler, sonra Rum ve Türk Ortodokslar vatandan gönderildi. Kayseri, Karaman, Trabzon, Konya, Sivas, Yozgat ve Ankara’da toplanan Hıristiyan Türkler trenlerle Anadolu’dan göç ettirildi. Lozan’la Anadolu’nun öz Türk evlatları İstiklal için mücadele verdikleri Yunanlıların yanlarına gönderildi. Ancak Papa Eftim Atatürk’ün isteği doğrultusunda Bakanlar Kurulu Kararı ile mübadeleden muaf tutularak ailesi ile birlikte İstanbul’da iskân edildi. Papa Eftim İstanbul’a geldiğinde daha önceden buraya yerleşmiş olan Karaman Türkleri kendisinden başlarına geçmesini istediler ve böylece Türk Ortodoks Patrikhanesi 1924’de İstanbul’da Meryem Ana Kilisesi’nde yeniden canlandırıldı. 1964 yılına gelindiğinde Anadolu’da Türk kökenli Ortodoks kalmamıştı ancak mübadeleden uzak tutulan İstanbul’da Türk kökenli Ortodoksların sayısı oldukça fazlaydı. Yunanistan’ın Kıbrıs’ta başlattığı kanlı olaylara misilleme yapmak isteyen İsmet İnönü, 64 Kararnamesiyle İstanbul’daki Yunan uyruklulukların sınır dışı edilmesini gündeme getirdi. Cumhuriyet döneminde iyi ilişkiler kapsamında yapılan ticaret anlaşmaları sayesinde İstanbul’a sonradan yerleşmiş olan ve Yunanistan vatandaşlığını koruyanların gönderilmesi hedeflenmişse de evlilikler yoluyla kurdukları ilişkiler nedeniyle başkaları da tehcirden etkilendi. Papa Eftim’in engelleme çabaları yeterli olmadı ve Lozan’da olduğu gibi Türklüklerine bakılmaksızın Ortodokslar sınır dışı edildi. Selçuk Erenerol’un dediği gibi sınır dışı edilen insan sayısı 86 bin olup 15–20 bini hariç hepsi Türk’tü. Yunanistan’da horlanan Türklerin birçoğu daha sonraları Avrupa ülkelerine dağılmak zorunda kaldı."