Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu Araştırmaları Masası cveliev@tusam.net İran’ın askeri ve dış politikasının önemli bir parçası C S TRATEJİ başlıca nedenleriydi. İsrailHizbullah Savaşı ile birlikte bu birliklerin İran güvenliği açısından önemi daha da arttı. Güvenliğine yönelik tehditleri sınırlarının ötesinde karşılayan İran, Hizbullah’ı kalkan olarak kullandı. Askeri açıdan yeterli olmayan İran, böylece asimetrik savaş taktiği uygulayarak kuvvetli düzenli orduya sahip ülkeler karşısında kendisini koruyordu. Günümüzde İran’ın bu örgütlerle ilişkileri ülkeye yönelik tehdit merkezlerine karşı caydırıcılık gücü katmaktadır. ABD ve İsrail’in direkt olarak İran’a askeri müdahalede bulunamamalarının nedenlerinden birinin de İran’ın devlet dışı askeri örgütlerle olan ilişkileri olduğu söylenebilir. Bu nedenle İsrail, ABD’nin de desteğini alarak Lübnan’da bulunan Hizbullah’ı ortadan kaldırmak istedi. Tesadüf değildir ki, birçok yorumcu da İsrail’in Hizbullah’ı yok etmek istemesindeki asıl hedefinin İran olduğu değerlendirmelerini yaptı. İran, sınırları ötesinde devlet dışı askeri birlikleri sadece Ortadoğu’da değil Balkanlar’da, Avrupa genelinde, Afganistan’da ve Orta Asya’da da destekledi. Diğer bölgelerden farklı olarak Ortadoğu’da bu gruplara bir yandan destek verirken diğer yandan faaliyetlerini kontrol altında tutmaya çalıştı. Devlet dışı askeri birliklerin İran sınırları içinde istikrasızlığa neden olmaması ve ayrılıkçı hareketlerin sınırları içine sıçramaması için de ülke içindeki kampları kontrol altında tuttu. Başka bir deyişle İran, bu gruplara destek verirken çok dikkatli davrandı. Filistin’de, İsrail’de, Irak’ta Körfez ülkelerindeki gruplarla sınırlı kalmayan İran, Balkanlar’da, Kafkasya ve Orta Asya’da farklı mezhep ve etnik temele dayanan örgütlerle de ilişkilerini geliştirdi. İ ran İslam Devrimi sonrası Ortadoğu’nun diğer büyük devletleri ordularını ABD yardımıyla güçlendirirken İran’ın konvansiyonel gücü oldukça zayıfladı. ABD’nin uyguladığı ambargo nedeniyle İran, ne Şah Dönemi’nden kalma askeri teknoloji siparişlerini ne de daha sonraki süreçte yeni silahlar alabildi. Askeri bütçesinin yetersizliği nedeniyle modernizasyonu da yürütemedi. Ve Irak Savaşı’ndan da askeri teknoloji anlamında yara alarak çıktı. Bu nedenle ucuz fakat daha etkili olan devlet dışı aktörlerle ilişki kurma yolunu seçti. İran’ın ilişki içinde olduğu devlet dışı aktörlerden en önemlileri devlet dışı silahlı birliklerdi (DDSB). DDSB’yle savaşmak düzenli orduya sahip devletler için kolay değildir. Belli bir üniformaları, savaş alanları olmadığından hava ve denizden yapılan saldırılarda hedeflerin tespitini yapmak zorlaşıyor. Buna bir de bu örgütler hakkında istihbarat toplamadaki zorluklar eklenince düzenli ordu açısından böyle bir hedefi yok etmek daha da olanaksızlaşıyor. İsrailHizbullah savaşında veya ABD’nin Irak içindeki silahlı birliklerle giriştiği savaşta düzenli orduların hedefleri yok etmekte yaşadığı sıkıntılar bunun en net örnekleridir. Bu grupların askeri üniforması olmadığı gibi, belli bir askeri kışlası da bulunmuyor. Sık sık eğitim kampları değişen bu gruplara bazen yasa dışı suç örgütleri de dahil olabiliyor. Günümüzde bu gruplaşmalar için farklı tanımlamalar yapılıyor. Örneğin bir örgütü ya da birliği çıkarlarına göre belli bir bölgede terörist örgüt olarak tanımlayan ve kararlı bir biçimde diskalifiye etmek isteyen devletler, başka bir bölgede benzeri birlikleri DDSB’yi desteklemek İran’ın dış politika kullanıyorlar. Bazı devletler ise devlet dışı birlikleri araçlarından en önemlisi oldu. İran’ın kendi toprakları özgürlük savaşçısı olarak tanımlamakta ve gerektiğinde dışında rejim muhaliflerini etkisizleştirme; Amerikalılar kendi çıkarları için kullanmaktadır. başta olmak üzere Batılı stratejik kişi ve kuruluşlara İran’la DDSB arasındaki bağların ne zaman gözdağı verme, Körfez ülkeleri, Türkiye, Irak, Suudi kurulduğu tam olarak bilinmese de Humeyni’nin Şii Arabistan gibi ülkeleri istikrarsızlaştırarak zayıf liderler ile olan ilişkileri 6070’li yıllarda başlamış ve düşürme ve rejim ihracı, (Sami OğuzRuşen Çakır: İran Devrimi sonrası İran İslam Cumhuriyeti ile tam Hatemi’nin İran’ı, 273) ve rakip Şii birlikleri ortadan anlamıyla ilişkiye dönüşmüştür. Humeyni’nin Şii kaldırma amaçları gütmesi, DDSB’yi desteklemesinin mezhebinin merkezi olan Necef’de bulunması da Şii liderle tanışlığını beraberinde getirmiştir ki, bu da Ahmedinecad İran’ın devlet dışı silahlı birliklerle ilişkisinin ve Meşal... gelişmesinde önemli etkenlerden olmuştur. Tahran, devlet dışı unsurlara yöneliyor Silahlı güçlerini ABD’nin engellemesiyle istediği boyuta taşıyamayan İran, bölgesel güvenliğini farklı yöntemlerle sağlamaya çalışıyor. Tahran yönetimi, DDSB TAKTİĞİ DEĞİŞTİ Hizbullah örneğinde olduğu gibi Haziran 2005’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devrim muhafızları kökenli devlet dışı unsurları kullanıyor. Ahmedinecad’ın iktidara gelmesiyle birlikte devlet İRANDDSB İLİŞKİLERİ Devrim’den sonra İran, devlet dışı askeri birliklerle olan ilişkilerini geliştirmeyi askeri stratejisinin bir parçası haline getirdi. Ortaya çıkmasında İran Devrimi’nin büyük rol oynadığı ve İran’ın öncelik tanıdığı Şii örgütler, İran silahlı birliklerinin adeta bir parçası oldu. Fakat İran bu önceliğe rağmen, DDSB’yle işbirliğinde mezhep farkı gözetmedi. İran, DDSB ilişkilerini ideolojiden uzak pragmatik ve milli çıkarları çerçevesinde geliştirdi. Tahran, devlet dışı silahlı birliklerle olan ilişkisini kültürel merkezler, direk dini lidere bağlı dernek ve vakıflar, büyükelçilikler, konsolosluklar, İran İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı (SAVAMA), Dışişleri Bakanlığı ve İran Devrim Muhafızları (Pasdaran) aracılığıyla devam ettirdi. Devrim Muhafızları ve özel bir birlik olan Kudüs Kolu, devlet dışı silahlı birliklerin desteklenmesinde önemli rol oynadı. Devrim Muhafızları silah, eğitim ve eğitim kampları gibi destekte bulundu, İran içinde olduğu gibi Filistin ve Lübnan’da da eğitim desteği sağladı. Söz konusu örgütler İran’dan silah, askeri eğitim ve finansal desteğin yanı sıra ideolojik destek de almıştır. dışı örgütlerle ilişkiler hükümet düzeyine de taşındı. İddialara göre İran bu süreçte sadece Lübnan’daki Hizbullah’a 25 milyon dolar yardımda bulundu. İran’dan doğrudan destek alan örgütler kendilerini bir Şii veya Sünni örgüt olarak değil "özgürlük savaşçıları" olarak tanımlamaya başladılar. Asıl hedefleri halk arasıdan popülaritelerini artırıp halktan siyasi destek almak. Bu nedenle örgütler kendi içlerinde dönüşüme uğrarken askeri ve siyasi kanatlar olmak üzere ikiye ayrılıyorlar. Ama her iki kanat tek lider tarafından yönetiliyor. Halk arasındaki güvenilirliğini artırmak için kültürel faaliyetler düzenliyor, ev, tıbbi, eğitim, yemek ve benzeri temel ihtiyaçların karşılanmasında önemli rol alıyorlar. Asıl hedef ise iktidar. 1990’lı yıllara kadar bu yolla komşu ülkelerde rejim değişikliği yapmayı hedefleyen İran günümüzde ise daha pragmatik bir yaklaşım sergilemekte ve İran’a müttefik olabilecek iktidarların oluşmasıyla yetinmektedir. Komşu devletlerde İran’a dost iktidarların varlığı Tahran’ın ABD karşısında elini daha kuvvetli kılacaktır. İran DDSB ilişkisinin gelişmesinden sadece ABD değil bölge ülkeleri de rahatsız oluyor. Bu birlikler İran’ın bölgedeki konumunu kuvvetlendirirken komşu ülkeler için terör tehdidi haline gelmiş durumda. Günümüzde bölgede imaj yenileme girişimlerinde bulunan İran halen bu birliklerin birçoğuyla ilişkisini sürdürüyor. Bu durum bölge devletlerinden İran’a yönelik endişeleri artırıyor. ABD birlikleri bölge devletlerinden çekilse de kısa ve orta dönemde İran’ın bu örgütlerle olan ilişkisini keseceği düşünülmüyor. İran’ın bu dönemde bir yandan birliklerin silahlı kollarının devamını sağlamaya çalışırken diğer yandan da örgütlerin siyasi kollarını iktidara taşımaya çalışacağı düşünülüyor. Söz konusu örgütler İran’ın bölgesel politikasının ve güvenliğinin inkar edilemez bir parçasıdır.