Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ermenistan Anayasası’nda da atıf yapılıyor. Yine Ermenistan Parlamentosu’nda zaman zaman TürkiyeErmenistan sınırını düzenleyen 1921 Kars Antlaşması’nın tanınmaması gerektiği şeklinde konuşmalar yapılıyor. Ermenistan’ın 1992 yılında o zamanki adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği KonferansınaAGİK (1994 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği TeşkilatıAGİT olarak değiştirilmiştir.) üyeliği ile sınırların değişmezliğini kabul ettiği düşünüldüğünde Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki Batı Ermenistan ifadesi ve 1921 Kars Antlaşması’nın sorgulanması Ermenistan’ın uluslararası yükümlülükleriyle de çelişiyor. Ermenistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Türkiye ile iyi komşuluk ilişkileri, sınırların dokunulmazlığı ve toprak bütünlüğü gibi konuları kapsayan bir deklarasyonu imzalamayı reddetti. Bir ülkenin toprak bütünlüğünü tanımayan üstelik komşu bir ülkenin topraklarını işgal altında tutan bir ülkenin normal diplomatik ilişkiler kurmayı beklemesi gerçekçi değildir. AB’nin konu ile ilgili tutumu da rasyonel değildir. Eğer Bir AB üyesi ülke başka bir AB üyesi ülkeden, örneğin Fransa, İspanya’dan toprak talep etse ve bir kısım İspanya topraklarını Batı Fransa olarak adlandırsa ve yine Fransa ve onun desteklediği kuvvetler başka bir komşu ülkeyi işgal etse her halde İspanyaFransa ilişkileri bugünkü gibi olmazdı. C S TRATEJİ Oy kaygısını Ermenistan’a kadar taşıyan Chirac... 7 yapacağı çok şey bulunuyor. Gerek bu konudaki bilimsel yayınların geniş kitlelere ulaştırılması gerekse bizzat karar verme sürecinde olanların bilgilendirilmesi konusunda etkili olunabilmesi özellikle Ermeni lobisinin etkin olduğu ülkelerde işlevsel bir Türk lobisi oluşturulmasına bağlıdır. Soykırım iddiaları Ermeniler için bir kimlik unsuru olduğu ve Ermeni lobisinin ilgilendiği neredeyse tek konu olduğu ve Ermeni lobisinin bir soykırım endüstrisi oluşturarak sürekli gelir sağlamayı başarmış olmasından dolayı Avrupa kamuoylarında ve idarecilerinde Ermeni iddiaları doğrultusunda bir bakış açısı oluşmuş durumda. Bunun değiştirilebilmesi zaman alacaktır. Diasporada özellikle radikal unsurların soykırım iddiaları üzerine ve nefrete dayalı kimlik oluşturup bunları gelecek nesillere aktarma stratejisinin Ermeniler açısından da zararlı olduğu anlatılmaya çalışılmalıdır. Türkiye Ermeni iddiaları konusunda her türlü bilimsel çalışmaya açıktır. Keza Türkiye, arşivlerin açıklığı noktasında da İngiltere gibi Avrupa ülkeleriyle aynı durumdadır. Ermeni diasporası soykırım olmadığını ortaya koyan yayınların ve bu doğrultudaki görüşlerin açıkça ortaya konulup tartışılmasını istemiyor. Çünkü kendilerinin gerçek olarak kabul ettikleri bir kavramı tartışmaya açmak onun sorgulanmasına neden olacak ve soykırım iddialarını kabul eden çevrelerde acaba sorusunun sorulmasına yol açacaktır. Avrupa Parlamentosu’ndaki Parlamenterler ile Komisyon ve Konseyin Ermeni iddialarını desteklemeyen yayınlar ile bilgilendirilmeleri bu noktada Türkiye’nin AB süreci bakımdan önem taşıyor. Türkiye’den Ermenistan’a yönelik bir dizi açılım isteyen rapor, Erivan’ın yaklaşımını ve mevcut işgalci tutumunu göz ardı ediyor. Uluslararası yükümlülüğünü yerine getirmeyen Ermenistan, raporda korunuyor. belirtiyor. FRANSA’NIN CEZAYİR UTANCI Avrupa Parlamentosu’nun son Türkiye raporunda da görülen ve profesyonelce olmayan yaklaşıma AB üyesi ülkelerin Ermeni iddiaları ile ilgili tutumunda da rastlanıyor. Hollanda’da 22 Kasım 2006’da yapılacak olan Genel seçimler için aday olmak isteyen Hıristiyan Demokratlar Birliği’nden iki Türk ile Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nden bir Türk’ün adının Ermeni iddialarını kabul etmedikleri gerekçesiyle parti listelerinden çıkartılması Ermeni lobisinin baskısıyla AB üyesi ülkelerin demokratik değerlerden bile ödün verebilecekleri bir noktaya doğru gittiklerini gösteriyor. Fransa’da da yaklaşan seçimler öncesinde sözde soykırımı inkar edenlere yönelik cezanın gündeme taşınması ve Chirac’ın Ermenistan ziyareti sırasında Ermeni iddialarına destek veren açıklamaları konunun Avrupa ülkelerinin iç politikalarında bir malzeme haline geldiğinin kanıtıdır. Üstelik Chirac’ın Fransa’nın 1940 ile 1962 yılları arasında 1.5 milyon Cezayirliyi öldürdüğü ve soykırıma tabi tutuğu yolundaki görüşlere karşın tarihi yargılamanın tarihçilerin işi olduğunu ifade ettiği biliniyor. Burada tabi önemli bir nokta Hollanda’daki az sayıda Ermeni’nin etkin lobi çalışmalarında bulunmasına karşın bu ülkedeki Türklerin yeterince seslerini duyuramamalarıdır. Avrupa’da Ermenilerin en fazla sayıda bulunduğu Fransa için de aynı durum söz konusudur. Yaklaşık 400 bin Ermeni’nin yaşadığı Fransa’da da Türkler sayılarıyla orantılı bir güç oluşturamıyorlar. AMATÖRCE HATALAR AB kurumları ve özellikle de Avrupa Parlamentosu gerek Ermeni iddiaları gerekse TürkiyeErmenistan ilişkileri hakkında profesyonelce olmayan eksik ve yanlış bilgilere dayanan değerlendirmeler yapıyorlar. Üstelik bu sürekli yineleniyor. Bunun en bariz örneklerinden birisini Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu üyesi İsveçli Per Garhton’un hazırladığı "Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları Çerçevesinde AB’nin Güney Kafkasya İle ilişkileri" başlıklı 28 Şubat 2002 tarihinde kabul edilen rapordur. Raporun 15. maddesinde Avrupa Parlamentosu "Türkiye’den, Avrupa’ya katılmak amacıyla uyum halinde olarak, Ermenistan’a uyguladığı ablukayı sona erdirmeye yönelik uygun önlemleri almasını ister; bu konuda 1915 Ermeni soykırımını bir gerçek olarak tanıyan 1987 yılındaki kararındaki tutumunu teyit eder ve Türkiye’den de aynısını yapmasını talep eder" deniyor. Garhton’un raporundaki ilginç noktalardan birisi de bir dipnotta Atatürk’ün 10 Nisan 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada İttihat ve Terakki rejiminin Ermeni halkına karşı soykırımda bulunduğunu söylediğini iddia etmesidir. Oysa belirtilen tarihte Büyük Millet Meclisinde oturum düzenlenmediği tespit edilmiş durumda. Garhton raporunu yazarken Ermenistan’daki görüştüğü kişilerden etkilenerek taraflı tarihi gerçeklere uymayan ve hukuki açıdan da hatalı ifadeler taşıyan bir rapor kaleme almıştır. Nitekim Garhton yukarıda belirtilen Atatürk’e ait sözü, Erivan’daki "soykırım" anıtı yöneticisinin ve Ermenistan Parlamentosu Hukuk İşleri Başkanı’nın kendisine aktardığını ERMENİSTAN YÖNETİMİNİN ROLÜ TürkiyeErmenistan ilişkileri ve sınır kapısı konusunda da Ermenistan’ın atması gereken adımlar bulunuyor. Öncelikle Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan Batı Ermenistan ifadesinin değiştirilmesi, sınırların dokunulmazlığı, toprak bütünlüğüne saygı ve iyi komşuluk ilişkilerini içeren bir deklarasyonun imzalanması ve Karabağ sorununa çözümde de ilerleme sağlanması gerekir. Bunlar yapılmadan, Ermenistan herhangi bir adım atmadan Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve sınır kapısının açılması, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan ve soykırım iddialarını gündeme getirmekten kaçınmayan (Nitekim 2001 yılında Fransa parlamentosunda alınan kararda Koçaryan yönetiminin çabaları etkili olmuştur.) ve kendinden önceki TerPetrosyan iktidarı dönemine göre Türkiye’ye karşı radikal bir politika izleyen Koçaryan’a ve Ermenistan’daki radikal gruplara hizmet edecektir. Bu durumda Koçaryan ve onun destekçileri, TerPetrosyan’ın Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi amacına TerPetrosyan’ın tersine Türkiye’ye karşı sertlik yanlısı bir politika izleyerek ulaşmış olduklarını belirtip, bunu iç politikalarında da başarı olarak sunabileceklerdir. Ermenistan’ın Türkiye ile olan problemlerinin çözümü için adım atabilmesi için öncelikle diasporanın radikal kesimlerinin baskısından kurtulması gerekir. Ermenistan’da daha ılımlı bir yönetimin işbaşına gelmesi de TürkiyeErmenistan ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunacaktır. NEFRETE DAYALI ENDÜSTRİ Ermeni soykırım iddiaları Kopenhag kriterleri arasında yer almasa da özellikle Ermeni lobisinin güçlü olduğu Fransa gibi ülkelerin tutumu dolayısıyla Türkiye’nin AB üyelik süreci önünde engel olmaya devam edecektir. Avrupa kamuoylarının Ermeni iddialarına karşı bilgilendirilmesi konusunda hem Türkiye’nin hem de Avrupa’da yaşayan Türklerin