17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Doç. Dr. Kamer KASIM Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü [email protected] Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu’ndaki Ermeni iddiaları… C S TRATEJİ Bildirgesi’nde Avrupa Parlamentosu’nun 15 Aralık 2004 tarihli kararına işaret etmesi Ermeni iddiaları bağlamında Konsey’in Avrupa Parlamentosu’nun çizgisinde olduğunu gösteriyor. Avrupa Parlamentosu 27 Eylül 2006 tarihinde kabul ettiği Türkiye raporunda ise "Ermeni Soykırımını tanımak resmen Kopenhag kriterleri arasında olmamasına rağmen üyelik yolundaki bir ülke geçmişini tanımalı" demekte ve Türk otoritelerin entelektüel ve akademisyenlere tarihi arşivlerini açması ve onlara her türlü dokümanı sağlaması istenmektedir. Yine aynı raporda Avrupa Parlamentosu’nun 19872005 yılları arasında aldığı kararlar, Katılım Ortaklığı ve Müzakere Çerçeve Belgesinin gereği olarak Türkiye’den gerekli adımları atması istenmekte ve ayrıca ön koşulsuz olarak Ermenistan’a uyguladığı ekonomik ablukayı kaldırması ve sınırı açması istenmektedir. A vrupa Birliği içerisinde Ermeni sorununa yönelik olarak alınan ilk önemli karar 18 Haziran 1987 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda alınan ve "Ermeni Sorununun Siyasi Çözümü" başlığını taşıyan tavsiye kararıdır. Bu kararın dikkat çekici yönü Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusunda bulunmasından üç ay sonra alınmış olmasıdır. Kararda 19151917 dönemindeki olaylar 1948 BM Sözleşmesi’ne göre soykırım olarak adlandırılıyor ve Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımamasının tam üyelik yolunda engel olduğu savunuluyor. Avrupa Parlamentosu’nun 1987 yılında aldığı karar henüz Soğuk Savaş döneminin sona ermediği bir uluslararası ortamda alınmıştı. Ancak Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun Batıya yönelik tehdidi azalmıştı. Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov Devlet Başkanı’dır. İspanya ve Portekiz’in Avrupa Topluluğu’na üyeliği bir yıl önce gerçekleşmişti. Türkiye’nin üyeliğine karşı bir atmosfer vardı. 1987 yılında Avrupa Parlamentosu’nun kararı alındığında henüz Sovyetler Birliği çözülmemişti ve Ermenistan faktörü devrede değildi. Burada Ermeni diasporasının faaliyetleri ve Avrupa Parlamentosu üzerindeki etkisi önemli bir rol oynamıştır. Rapor, Ermeni iddiaları taraftarı RAPORUN DEĞERLENDİRİLMESİ Avrupa Parlamentosu’nca Türkiye hakkında yayımlanan raporun Ermeni iddiaları bölümü, maddi yanlışlarla dolu. Rapor, Ermeni propagandalarını sayfalarına taşıyor. Ermeni diasporasının tarihsel olayları yasalar ve kararlarla düzenleme anlayışı onaylanıyor. ERMENİSTAN SONRASI SÜREÇ 1991 yılından sonra ise Ermeni sorununda diasporanın yanı sıra, Ermenistan faktörünün de devreye girdiğini görüyoruz. Avrupa Parlamentosu’nun 1987 yılındaki karardan sonra Türkiye’nin üyelik süreci bakımından en önemli karar 15 Aralık 2004 tarihli tavsiye kararıdır. 262 ret oyuna karşılık 407 kabul oyuyla kabul edilen kararda Avrupa Parlamentosu Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlatılmasını tavsiye etmekle birlikte Türk otoritelerin (Avrupa) Parlamentosu’nun 18 Haziran 1987 tarihli kararının gereğini yerine getirmediğini de ifade etmektedir. Yani Avrupa Parlamentosu Ermeni soykırım iddiaları konusunda 1987 yılındaki görüşünde ısrarcıdır. Konu Avrupa Komisyonu ilerleme raporunda da 6 Ekim 2004 tarihinde yer almıştı. Ancak orada soykırım sözcüğü kullanılmamakta trajik olaylar denmekteydi. Avrupa Konseyi de 17 Aralık 2004 tarihli Bürüksel Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nin 21. paragrafında Avrupa Parlamentosu tarafından alınan 15 Aralık 2004 tarihli karara işaret etmiştir. Zirve Sonuç Avrupa Parlamentosu’nun bu raporu da daha öncekiler gibi pek çok yanlış ve eksik bilgiyi içeriyor. Parlamento Ermeni iddiaları demiyor veya soykırım sözcüğünü tırnak içinde kullanmıyor. Yine Ermeni Soykırımının tanınması deniyor ancak bunun Kopenhag kriterleri arasında olmadığı gerçeğini vurguluyor. Fakat hemen ardından isteklerini de sıralıyor. Burada Türkiye’nin tasnif edilmiş arşiv belgelerinin herkesin kullanımına açık olduğu ve arşivlerin açıklığı konusunda Türkiye’nin konumunun örneğin İngiltere’den daha farklı olmadığı gerçeği göz ardı ediliyor. Yine Ermeni iddiaları ile ilgili olarak Ermeni tezlerinin doğru olmadığını ortaya koyan çalışmalar dikkate alınmıyor. Raporda TürkiyeErmenistan ilişkileri ve sınır kapısı konusunda da tek yanlı ve tüm resmi görmemizi engelleyen bir ifade bulunuyor. Ayrıca ekonomik abluka (economic blockade) terimi de Türkiye ile Ermenistan arasındaki mevcut durum dikkate alındığında hukuksal olarak doğru değildir. Raporda Türkiye’nin Ermenistan’a uyguladığı ablukanın bölgesel istikrarı tehdit ettiği belirtilirken nedense Ermenistan’ın bölgesel istikrara zarar veren işgal politikası ile ilgili bir ifade yok. Türkiye ile Ermenistan arasında kara sınırı kapalıdır. Ancak Ermenistan’ın abluka altına alınması gibi bir durum söz konusu değildir. Türkiye Ermenistan’ın bağımsızlığını tanımasına rağmen iki ülke arasında normal diplomatik ilişkiler kurulamamıştır. Bunun önünde üç engel bulunuyor. Bunlar; Ermenistan yönetiminin soykırım iddialarının uluslararası alanda tanınması için gösterdiği çabalar, Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ifadesini bulan ve bir kısım Türkiye topraklarını Batı Ermenistan olarak gösteren Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ve TürkiyeErmenistan sınırının Ermenistan tarafından tanınmaması anlamını taşıyan ifadeler ve Dağlık Karabağ sorunudur. ŞIMARTAN UNUTKANLIKLAR 23 Ağustos 1990 tarihinde yayınlanan Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesi "Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen 1915 soykırımının uluslararası düzeyde tanınması çabalarını destekleyecektir" deniyor. Bağımsızlık Bildirgesi’ne, Tartışmalı raporu hazırlayan Eurlings...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle