Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net Atina’da, Ankara’yı hedef alan yeni paranoya… C S TRATEJİ tarihi içine yerleştirerek saygınlığını arttırmaya çalışıyor. Avrupa kültürünün temelini GrekoRomen kültürünün teşkil ettiğine inanılması, Yunanistan’ın irredentist politikalarına vazgeçilemez bir güç sağlıyor. Bugün modern çağların getirisi olan "azınlık hakları" bahanesini Megali İdea hesabına ikiyüzlü politikalarının yürütülmesinde kullanan Yunanistan, kâh iddialarını dile getirecek uygun platformları bulmada kâh bunları uluslararası geçerliliği olan belgelere kaydetmede ve baskı yaratmada AB üyesi olmanın avantajından faydalanıyor. Yunanistan’ın Eurlings raporuyla bir kez daha gündeme getirmeye çalıştığı sözde Pontus soykırımını, Yahudi soykırımı ve Ermeni soykırımı iddiasıyla birlikte anılır hale getirmeye çalıştığı ve bunu da "Küçük Asya" soykırımı iddialarının izleyeceği biliniyor. Bunların arasına nerden çıkarıldığı bilinmeyen bir Süryani soykırımı iddiaları da ekleyen Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik saldırganlığı başka cephelerde de devam ediyor. Yunanistan’ın Gagavuz Türkleri üzerindeki iddiaları ve Gagavuzları Yunanlaştırma çabaları yeni değilse de Yunanistan’ın resmi kaynaklarınca yapıldığı ileri sürülen açıklamalar bu konuda da Türkiye’nin suçlanacağını gösteriyor. Yapılan habere göre, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı bir raporda Moldova’da yaşayan Gagavuzların etnik köken olarak Yunan oldukları ve Türk propagandası altında ezildikleri ifade ediliyor.(2) Aynı haber kaynağı, Yunanistan’ın 8 Kasım’da AB tarafından görüşülecek olan Türkiye İlerleme Raporu öncesinde Türkiye’nin Gagavuz Özerk Bölgesi’nde etnik baskı uyguladığı iddialarını AB gündemine taşıyacağını dile getiriyor. Yunanistan’ın "Gagavuzların derininde açık bir Yunanlılık görülür. Gagavuzlar, Bizans Dünyası ve Rumlukla tarihsel bağlarını yitirmemişlerdir" şeklindeki iddiaları bir yandan Balkanlarda oluşturmaya çalıştığı Ortodoks eksenine hizmet ederken bir yandan da Selanik yakınlarında bulunan ve Gagavuz kökenlilerin yaşadığı Orestiada kasabasının Yunanlaşmasını sağlamlaştırıyor. 2000’li yılların başından itibaren Moldova’daki Gagavuzlara ilişkin çabalarını açık bir şekilde yürütmeye başlayan Yunanistan, bölgede okul açma hedefine henüz ulaşamamışsa da çeşitli projeler aracılığıyla maddi yardım temin ederek, geziler düzenleyerek ve broşürler dağıtarak sempati yaratmaya çalışıyor. Kullandığı yöntemler her yerde aynı olduğu için bu bilgilerin doğruluğunu teyit ettiğimizde hiç de şaşırmıyoruz. Dağıtılan propaganda amaçlı broşürlerde Gagavuzların aslında Helen olduğu, Osmanlı zamanında Türkçe konuşmaya zorlandığı ifade edilerek isteyenlere Yunanca kursların açılacağı dile getiriliyor.(3) Aynı unanistan’ın "kesintisiz 3000 yıllık bir soy ve medeniyet sürekliliği" ile "antikHelen ile Bizans’ın devamı olmak"(1) iddialarıyla oluşturduğu milli kimlik tanımı bir Yunan ulusu oluşturmaktan başka bu ulusa gittikçe genişleyen bir vatan da vaat ediyor. Bir hayal ülkesi olan Yunanistan, hala "beş denizli iki kıtalı büyük Yunanistan"ı kurgulayan Megali İdea’yı canlı tutmaya çalışıyor. Asıl Yunanistan’ı bugünkü beş ana coğrafi bölgeden Mora Yarımadası ile çevresindeki adacıklar (Pelopones) oluştururken 1947 yılına gelinceye dek hediye ya da sınır düzenlemeleri adı altında dönemin büyük devletlerince Yunanistan üç misli büyütülmüştü. Yunanistan’da bir yandan vatandaşlarının etnik kökeninin reddedilmesi, bir yandan başka milletlerin Yunan kökenli ilan edilmesi, bir yandan da komşularının topraklarında "kurtarılamamış vatan parçaları" ilan edilmesi yollarıyla Yunan hezeyanı sürdürülüyor. Yunanistan’daki Arnavutların ve Makedonların azınlık olduğu reddedilerek Arnavutlar "Arnavutça konuşan Yunanlılar", Makedonlar da "Slavca konuşan Helenler" olarak tanımlanıyor. Tıpkı, Batı Trakya Türklerinin "Müslüman Yunanlılar" ilan edilmesi gibi. Ülkesindeki azınlıkların eğitim, din, kültürel ihtiyaçlarını görmezden gelip onları temel vatandaşlık haklarından dahi yoksun bırakan Yunanistan, komşularında Helen asıllı olduğunu iddia ettiği yeni azınlık grupları yaratma siyaseti güdüyor. Arnavutluk’taki yüzde iki oranındaki Yunan azınlığa, Papa Eftim bir aslında Yunanlı dinsel törende... oldukları iddiasıyla yüzde on oranındaki Ortodoks Arnavutları da eklemeye çalışıyor. Öte yandan Yunan anlayışına göre zaten Makedon diye bir millet olmadığı için nerede olurlarsa olsunlar Makedonlar, Helen’dir: Makedonya’dakiler Y ‘Türkiye, Gagavuzlara baskı yapıyor’ iddiası Yunanistan’ın yayılmacılık tutkusu sınır tanımıyor. Batı Trakya’daki Türkleri Müslüman Yunanlılar olarak dünyaya kabul ettirmek istemesi, AB’de Türkiye’nin önüne ‘Pontus, Süryani ve Küçük Asya soykırımlarını’ getirmesi Atina’ya yetmedi. Son olarak Moldova’daki Gagavuz Türkleri’nin ‘gerçek Helenler’ olduğunu savunuyorlar. de Bulgaristan’dakiler de. 2000’den bu yana Bulgaristan’ın güneyindeki Sarakatzani/Karakaçanlar da aslında Helen olduklarını unutmuş bir topluluktur. Yunanistan, Türkiye’de de kuşkusuz ki Megali İdea haritası ile örtüşen bazı bölgelere, halka Helen asıllı olduklarını hatırlatacak(!)/öğretecek misyonerler gönderiyor. YENİ PARANOYA Doğruluğu üzerine dünya çapında yapılan tartışmalar bir tarafa bırakılırsa Yunanistan’ın sahiplendiği tarih, ulusal kimliğin oluşturulmasını ve yine bu kimliği besleyecek biçimde komşularının topraklarında hak iddia etmesini kolaylaştırıyor. Dünya’nın bir kısmı kendi tarihine sahip çıkmayarak üzerinde yaşadığı topraklara ve milletine yabancılaşırken Yunanistan, sahiplendiği geçmişi Batı (Beserabya) bölgesinde, bayraklarını dalgalandırabilecekleri, dillerini özgürce konuşabilecekleri adlarını taşıyan bir toprağa kavuştular. Başkenti Komrat olan Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi, 14 Ocak 1995 tarihinden itibaren Bölgesel Özel Hukuki Statü ile yönetiliyor.(2) Özellikle bazı bölgelerdeki Gagavuzların Türkçeyi kusursuz konuşmalarında, Kürt isyanları gibi dertlerle uğraşırken bile Türkiye sınırları dışında kalmış Türk boylarını unutmayan Atatürk’ün gönderdiği öğretmenlerin ve trenlerle taşıttığı Türkçe kitapların etkisi büyük. Türkiye Türkçesine en yakın Türkçeyi konuşan Gagavuzlar, Göktürk bayrağını kullanıyor, eski Türk kültürünün bazı unsurlarını tüm canlılığıyla yaşatıyorlar. Orhun yazıtlarındaki yazılar günümüz Gagavuz dilinde mani, türkü, atasözü olarak tekrar karşımıza çıkıyor. Osmanlı Türkçesini Gagavuzlar Ortodoks Hıristiyan olup Türkçe konuşan, etnik kökenlerinin de Türk olduğunu beyan eden ve sayıları 300.000’i aşan Gagavuzlar, tarihi toprakları bugünkü Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna sınırlarına dek uzanır.(1) Kimilerince Gagoğuzlar, kimilerince Gökoğuzlar, Balkanlardaki asimilasyon politikalarından özellikle Bulgaristan (Varna, Balçık), Romanya (Dobruca) ve Yunanistan’da (Keserya) nasiplerine düşeni aldı ama çoğunlukla öz benliklerini, anadillerini koruyabildiler. Uzun zamandır süren sıkıntılar sona erdi; Moldova Cumhuriyeti içindeki Bucak etkisi altına alan Farsça ve Arapça sözcüklere Gagavuzca’da rastlanmaması ise Yunanistan’ın iddialarını yalanlayan bir gerçek. 1957’de kiril esaslı alfabe düzenlenmişse de 19951996 yıllarında BM Örgütü’nün (UNDP) bir projesiyle Latin harflerine geçilmiştir. Gagavuzların Türk milleti'nin bir parçası olduğunu ısrarla savunan Başpapaz Mihail Çakır’ın "Basarabyalı Gagavuzların İstoryası" adlı eserinde Göktürklere uzanan geçmiş ortaya konuluyor.(3) Dipnotlar: (1) KILIÇ, Ayten, Türkiye ve Gagoğuzlar, TİKA Avrasya Etüdleri, S.13, İlkbahar – 1998 s.4555 (2)Gagavuz Cumhuriyeti 10 Ağustos 1990’da kurulmuş ardından Moldova hükümetine karşı siyasi statü mücadelesi verilmişti. (3) Eserden parçalar için http://www.anasozu.com/history/?razdel=2&id=10