Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İthal tohumluklar, hastalıklara dayanıklı olmayabiliyor Mehmet BİÇİCİ, Yeşim AYSAN, Halis ADIOĞLU, Kazım ABAK, Nebahat SARI, M. A. YILMAZ, Özgül GÖRMÜŞ Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi S on yıllarda resmi ve özel kurum veya kişilerin başvuruları ile Fakültemize intikal eden bazı tohum, tohumluk patates yumrusu, fide ve fidanlarla ilgili olarak bitkisel üretimde Bölgemiz açısından hastalık, adaptasyon, ismine doğru olmama ve doğrudan çiftçiye dağıtım gibi nedenlerle ciddi sorunlar olduğu belirlenmiştir. Bu açıdan 2001 2002 yıllarında Adana Merkez ve Ceyhan ilçelerinde yetiştirilen Granola, Cosmos, Marfona, Satina gibi patates çeşitlerinde yüzde 25 90 düzeyinde tohumluk yumrularla taşınan yaprak kıvırcıklığı, mozaik, nekrozlaşma ve bodurluğa neden olan virüsler ve bunların yol açtığı yüzde 65’e varan ürün kaybı saptanmıştır. Ayrıca Granola ve Cosmos çeşitlerinde yumru kökenli Erwinia carotovora tarafından neden olunan 'kara bacak' hastalığına rastlanmıştır. 2001 yılında Karataş mısır alanlarında bazı mısır çeşitlerine ait tohumların ekildiği tarlalarda fidelerde yüzde 20 civarında kayba neden olan tohum kökenli Penicillium oxalicum 'çürüklüğü', Tarsus’da yetiştirilen aşılı sera domateslerinde ise tohum ve fide kökenli Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis’in neden olduğu bakteriyel 'kanser' hastalığı saptanmıştır. Yine Ceyhan’da İsrail menşeli Sivon pamuk çeşidi bölgenin alışılmış sulama, gübreleme ve benzeri kültürel faaliyetlerinin uygulanması sonucu aşırı vejetatif büyüme nedeniyle yaklaşık 2m’ye varan boylanma ve pembe kurt zararı yüzünden ürün kayıpları oluşmuştur. Benzer şekilde, yıllardır dışarıdan satın alınarak doğrudan çiftçiye dağıtılan buğday tohumluğunun yetiştirilmesiyle sarı pas (Puccinia striiformis) ve septoria (Septoria tritici) hastalık salgınlarına neden olunmaktadır. 20012003 yıllarında Dörtyol, Yumurtalık ve İncirlik soğan ekim alanlarına ismine doğru olmayan veya adaptasyon ve bölgede takip edilen kültürel pratikler dikkate alınmadan bazı soğan çeşitlerinin pazarlanarak ekilmiş oldukları gözlenmiştir. Bu gibi soğan çeşitlerine ait tohumluklardan gelişen soğanlar baş oluşturamama, çatallanma, çiçek sapı oluşumu, kalın boyunlu ve aşırı iri baş gelişimi gibi nedenlerle önemli ürün kayıplarına uğramışlardır. 2004 yılında İtalya’dan satın alınarak Çukurova'daki üretim alanlarına dikilen erik fidanları sökmeyi takiben geçen zamanın çok uzaması yüzünden dormansinin kırılması ve soğuk zararı gibi nedenlerle zayıflamış olduklarından dikimi takiben yüzde 25’lere varan kurumalar saptanmıştır. Aynı şekilde İtalya’dan ithal edilen kaysı fidanlarında Agrobacterium tumefaciens bulaşıklığı saptanarak bölgeye dikilmemesi için gerekli önerilerde bulunulmuştur. Tüm bu örnekler, Bölgemiz bitkisel üretiminde kullanılan üretim materyallerinin; bilimsellikten uzak bir şekilde, herhangi bir ticaret metaı gibi algılanarak yönetildiğini ortaya koymaktadır. , Ancak her tohum kökenli mikroorganizmanın tohumla taşınarak hastalık meydana getirmesi söz konusu değildir. Birçok hastalığın tohumla taşınabilme olasılığı nedeniyle karantina ve sertifikasyon işlemleri geliştirilmiştir. Dünyanın bir bölgesinden daha önce hiç görülmemiş olduğu diğer bir yöresine sokulan bir bitki hastalığının bu yeni yerinde çok yıkıcı olduğu ve büyük ekonomik ürün kayıplarına yol açtığı örneklerle sabittir. Bu açıdan belli bir yörede üretilen ve dünyanın diğer bölgelerine taşınmak istenen tohum, yumru, çiçek soğanı, fide, fidan ve tüketim için herhangi tarımsal bir ürünün ulusal ve uluslararası düzeyde hareketini düzenleyen karantina ve sertifika düzenlemelerine başvurulur. Ulusal ve uluslararası ticarette tarımsal ürünlerin biyolojik özelliklerini ve ayrıca sağlık durumlarıdağıtılmak suretiyle üretime verilmektedir. Bu şekilde yurt nı yansıtan çeşitli sertifikalar vardır. Bunlar ISTA’nın yetdışından ülkemize sokulan çeşitler, geliştirilmş oldukları kili kılmış olduğu ve dünyanın değişik ülkelerinde bulunan ülke koşullarında pas ve diğer önemli hastalıklara karşı dakurumlarca verilir. Ancak tohum ve üretim materyali gibi yanıklı olsalar da kendi ülke veya bölgemizdeki popülasbitkisel ürünlerin ticaretini düzenleyen bu sertifikalardan yonlara karşı dayanıklı olabilecekleri iddia edilemez. Nitebitki sağlığı sertifikası (FAO sertifikası) çok daha önemlikim iklim koşullarının çok uygun seyrettiği bazı yıllarda dir (Neergaard,1979). ekili alanlarda ciddi hastalık Çünkü sadece bitki sağ Tohumlardaki virüsler ürün kaybına yol açıyor. salgınları yaşanmaktadır. lığı sertifikası o ürünün Oysa iklim koşullarının sağlık durumunu yansıhastalığın gelişimi için uytan bilgilere sahiptir. gun olmadığı yıllarda aynı Ancak bu sertifika dahi çeşitlerin yöredeki patojen özellikle tohumluk popülasyonlarından etkilenürünlerin bazı tohumla meyerek hastalanmamaları taşınabilen bakteriyel ve uzman olmayanları bu çevirüs hastalıkları yönünşitlerin dayanıklı olduğu yaden temiz ve güvenli olnılgısına itmektedir. Çünkü duklarını yansıtmaz. orijin ülkedeki patojen poÇünkü hastalık etmeni pülasyonları ile kendi ülkemikroorganizmalar aynı mizdeki popülasyonlarının tür içerisinde bile bitkivirülenslik yönünden farklı leri hastalandırma yetenekleri açısından farklı olabilirler. olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle bu gibi tohumluk Bu durum dünya ölçeğinde olduğunda aynı hastalık etmeürünlerin üretim öncesi ekilecekleri yörede hüküm süren ni patojen popülasyonları içinde hastalandırma yeteneği patojen popülasyonlarına karşı reaksiyonlarının özel sıcakaçısından daha büyük farklılıkların olabileceği çok daha lık, nem ve ışık koşulları ile donatılmış iklim odalarında muhtemeldir. Bu açıklamalardan, geliştirildiği bölgede bir yürütülen saksı çalışmaları ile belirlenmesi gerekir. Ancak hastalığa yakalanmayan bir ürün çeşidinin, üretim yapılabu gibi ön çalışmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda cak bölgedeki aynı hastalığa karşı dayanıklı olabileceği yeni çeşitlerin çiftçiye dağıtılarak üretimine müsaade edilsöylenemez. Diğer yandan yetiştiricilik açısından da bir mesi doğru olacaktır. ürün çeşidi farklı bir ekolojide yetiştirilmeye başlanmadan Bu nedenle çiftçilere dağıtılmak üzere pazara sunulan önce agronomik özellikler yönünden ayrıca adaptasyon detohumluk ve diğer üretim materyalleri ekonominin diğer nemelerine tabi tutulur. dallarında kullanılan mallar gibi değerlendirilemez. Tohum Bitkisel üretimde bu gibi gerçeklere karşın, bölgemizve üretim materyali her şeyden önce canlı bir materyaldir, de her yıl çiftçilerce çeşitli ürün bitkilerine ait üretim maonların davranışı biyolojik olmayan bir materyalin uğraşılteryalleri uygun olmayan bir şekilde temin edilerek üretime masında olduğu gibi düşünülemez. Üretim materyallerinin geçildiğinde çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. bir ülkede veya bölgede üretim için çiftçilere dağıtımı, sakBölgemizde zaman zaman özel ve tüzel kişilerce yurt lanması, taşınması ve değerlendirilmesi özel bilgi ve dikkat dışından ithal edilen bazı tohumluklar doğrudan çiftçilere ister. Avrupalı çiftçilerden TBMM’ye mektup ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Tohum üretimini ve satışını özelleştireceği gerekçesiyle büyük tepki çeken Tohumculuk Yasası’na Avrupalı çiftçiler de karşı çıktı. Avrupalı Çiftçiler Koordinasyonu tarafından TBMM’ye gönderilen mektupta, "Bu yasa, çiftçilerin kendi tohumlarını ellerinden alacaktır" denildi. Mektupta, çiftçilerin tohumculuk yasasına benzer yasalarla tarımsal üretimlerinin her geçen gün çok uluslu şirketlere, bu şirketlerin tohumlarına ve tarım ilaçlarına bağımlı hale geldiği ifade edildi. Avrupa Birliği’nin tercih ettiği yoğunlaşmış tarım modelinin Avrupa’daki çiftçileri ağır sorunlarla yüz yüze getirdiğine işaret edilen mektupta, "Topraklarımızı harap ediyor, petrol kaynaklı gübreler ve tarım ilaçlarıyla sularımızı kirletiyor, sürekli olarak daha fazla yenilenemez maddeleri tüketiyor" görüşü dile getirildi. Avrupa Birliği’nin, milyonlarca küçük tarım işletmesi ve onlarla birlikte gelişebilen biyolojik çeşitliliğin yok oluşuna izin verdiği anımsatılan mektupta, binlerce bitki çeşidinin yitirildiği ve yüzlerce hayvan ırkının tarihe karıştığı ifade edildi. Mektupta, "bitki çeşitliliğinin ve hayvan ırkının devamı için siz aynı hatayı yapmayın" denildi. Türkiye’nin, "Avrupa’nın bütün küçük çiftçileri ve düşük kaliteli standardize edilmiş ürünlere boğulmuş tüketicileri için ümit yolunu açacağı" belirtilen mektupta, "Tohumculukta yeni bir yol açması için yakınımızda Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacımız var" ifadesi yer aldı. Mektupta, geniş küçük çiftçi nüfusu ve bioçeşitliliğindeki zenginliğiyle Türkiye’nin Avrupalı çiftçilere yardım etmek, tarımsal mirasını korumak ve güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmak zorunda olduğu vurgulandı. Mektupta, Avrupalı çiftçilerin tohumculuk yasası ile ilgili istekleri şöyle sıralandı: Bütün çiftçilerin kendi tohumlarını ve başka çiftçilerin tohumlarını ekme haklarını sürdürsün. Var olan bioçeşitlilik güvencede olmalıdır, böylelikle Türkiye’de çok olan küçük çiftçiler bundan yararlanabilir. Türkiye uzun tarım tarihi ile devasa bir biyolojik çeşitlilik deposudur. Bu korunması gereken bir hazinedir. Küçük çiftçiye hiç bir mali veya idari kısıtlama getirilmemelidir. Tarım ürünleriniz, Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar’dan (GDO) kaynaklı her türlü hastalıktan korunmalıdır. Türkiye’nin kendi nüfusunu besleyen ve hatta ihraç edebilmesini sağlayan küçük çiftçi kuşaklarının çabalarının tam değeri korunmalıdır. Ülkenizde yerel tohumlarını kullanan, geleneksel ve yerel çeşitleri korumak için çalışan bütün çiftçilere yardım edilmelidir. 9