Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avrupa Adalet Divanı’ndan pamukçuluk dersi Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı amukçuluk Türkiye için stratejik öneme sahip tarımsal sektörlerden biri. Ülkemiz sadece dünyanın önde gelen pamuk üreticilerinden değil, aynı zamanda pamuğu ham madde olarak kullanan ve petrol fiyatlarının artması nedeniyle suni elyaftan tekrar bu ürüne dönen tekstil sektöründe de önemli bir ihracatçı. Kısacası pamukçuluk dolaylı/dolaysız yüz binlerce ailenin geçim kaynağı. Bu nedenle Tarımsal Yeniden Yapılanma Uygulama Projesi kapsamında doğrudan gelir desteğine (DGD) geçilmesine karşın pamuk üretimi prim sistemiyle teşvik ediliyor. Nisan 2006’da kabul edilen 5488 sayılı Tarım Kanunu da teşviklerin fark ödemesi düzenlemesiyle sürdürülmesini hükme bağlıyor. Ancak pamukçular verilen primlerin ve diğer tarımsal desteklerin seviyesinden memnun değil, pamuğa olan ilginin canlanmasına karşılık birçok üreticinin maliyetleri karşılayamadığı ve üzüm gibi başka ürünlere kaydığı ifade ediliyor. Eylül 2006’da Avrupa Birliği’nin (AB) yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı tarafından verilen bir karar bu bağlamda büyük önem taşıyor. Zira Adalet Divanı pamukçuluğun nasıl desteklenmesi gerektiğini ortaya koyan bir içtihat oluşturmuş durumda. Bu kararı incelemeden önce AB’nin pamukçuluk düzenlemelerini kısaca gözden geçirmek gerekiyor. P üzerinden hesaplanan sabit bir ödeme yapılacak, buna karşılık çapraz uyum ilkesi altında iyi tarım uygulamaları ve ilgili standartlara göre üretim yapmaları gerekecektir. Yani AB bir çeşit DGD uygulamasını benimsemiştir. 2004’te pamuk ve diğer Akdeniz ürünleri de reform kapsamına alınmıştır. 2000 ila 2002 yılları referans dönemi olarak alınarak pamukçuluk destekleme bütçesi yaklaşık 700 milyon olarak saptanmıştır. Ancak pamukçulukta ciddi bir gerileme yaşanabileceği endişesiyle bu bütçenin tamamı değil, % 65’i bağlantısız ödemelere ayrılmış, geri kalanının hektar başına spesifik yardım olarak dağıtılmasına karar verilmiştir. Yardım verilecek azami elverişli arazi 455.360 hektar olarak belirlenmiştir. Elverişli hektarlar ise pamuk ekilen ve ürünün normal zirai koşullar altında en azından koza açılım devresine kadar muhafaza edildiği araziler olarak tanımlanmıştır. İspanya’nın İtirazı ve Mahkemenin Kararı İspanya AB Bakanlar Konseyi’nde yapılan görüşmelerde yeni pamuk destekleme sistemine ret oyu vermiş, yeni düzenlemeler buna rağmen kabul edilince de Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nda Konsey aleyhinde dava açmıştır. İspanyollar pamuk için verilecek spesifik yardımların seviyesinin ve elverişli hektarların sadece ürünün koza açılım devresine kadar muhafaza edilmesine bağlı olarak tespit edilmesinin pamukçuluğun yoğun olarak yapıldığı bölgelerde sektörün ayakta kalmasına ve pamuk yerine başka ürünler ekilmesinin önünün alınmasına yeterli olmadığını iddia etmiştir. Buna göre hukukta orantısallık etkisi çiğnenmektedir. Adalet Divanı C310/04 sayılı bu davada kabul edilen düzenlemelerin pamukçuluk sektöründe Ortak Tarım Politikası’nın hedeflerine ulaşılması için münasip olup olmadığını incelemiş, yani yerindeliğe bakmıştır. Buna göre yetkili makamların aldıkları kararın düzenlenen konuyla ilgili tüm etken ve koşulları dikkate aldığını gösterebilmesi gerekmektedir. Ancak Adalet Divanı spesifik yardımın tutarı belirlenirken sabit işgücü maliyetlerinin dikkate alınmadığını saptamıştır. Bu maliyetlerin hesaba katılmadığı durumda pamukçular için adil bir gelirin temin edilmesi ve dolayısıyla pamuğun yerini başka ürünlerin almamasının garanti altına alınamadığı belirlenmiştir. Konsey mahkemenin önünde bunun aksini kanıtlayamamıştır. Ayrıca reformun çırçırcıların ekonomik durumuna potansiyel etkisinin incelenmediği, oysa pamuk üretiminin yakın çevrede çırçırcı olmaması durumunda ekonomik olmadığı, dolayısıyla böyle bir değerlendirme yapılmaksızın pamukçuluk için gerekli destekleme seviyesinin saptanamayacağı da ortaya konulmuştur. Sonuç olarak Adalet Divanı Eylül 2006’da orantısallık ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiş ve yeni pamuk destekleme sistemini feshetmiştir. Ancak bir hukuksal boşluk oluşmasına müsaade vermemek amacıyla fesih kararını yeni bir düzenleme kabul edilene kadar askıya almıştır. AB’de alınan bu karar Türkiye’yi bağlamıyor tabi ki. Ancak hem pamukçuluğa verilecek desteklerin ne kadar titizlikle saptanması gerektiğini hem de yetkili makamların aldıkları kararların ortaya koydukları hedeflere uygunluğunu kanıtlamak zorunda olduğunu göstermesi açısından önemli bir emsal oluşturuyor. Bu nedenle pamukçuluk sektörümüz ve kamu kurumları tarafından dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Avrupa Birliği’nde Pamuk Düzenlemeleri AB’nin kurulduğu yıllarda pamuk üreticisi bir üyesi bulunmuyordu. Bu durum 1981’de Yunanistan’ın üyeliğiyle değişti. Yunanistan’ın Katılım Antlaşması’nın Dört Nolu Protokolü pamuğun tarımsal üreticiler için adil bir gelirin temin edilmesi ve verimliliğin arttırılmasını hedefleyen Ortak Tarım Politikası kapsamına alınmasını sağlıyordu. 1986’da İspanya ve Portekiz üye olduğunda ilgili düzenlemeler bu ülkeleri de kapsayacak hale getirildi. Söz konusu düzenlemeler kütlü pamuğun tonuna 1995/96 sezonundan itibaren 1.063 seviyesinde dondurulan bir rehber fiyat ile dünya fiyatları arasındaki fark kadar üretim yardımı verilmesini öngörmekteydi. Yani 5488 sayılı Tarım Kanunu’nda yer alan fark ödemesi düzenlemesine benziyordu. Ancak yardım tutarı üretici ülkeler için saptanan ulusal garantilenmiş miktarlara tabiydi ve doğrudan üreticilere değil, asgari bir fiyat üzerinden alım yapan çırçırcılara verilmekteydi. Ortak Tarım Politikası 2003 yılında yarattığı bütçe sıkıntıları, çevreye verdiği zarar ve uluslararası ticaret müzakerelerini olumsuz etkilemesi gibi nedenlerden dolayı kapsamlı bir reforma tabi tutulmuştur. Bu reformun ana unsuru desteklemenin üretimden bağlantısız hale getirilmesidir. Buna göre Avrupalı çiftçilere bundan böyle tarihsel referans dönemleri BCP: Çiftçi gözden çıkarıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Bağımsız Cumhuriyet Partisi, tarım ile ilgili son durumu irdeleyen basın açıklamasında, "Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda kan –can veren, bağımsız Cumhuriyetin ekonomik alım gücü olan Türk çiftçisi IMF, AB ve küresel şirketler istiyor diye gözden çıkarıldı" denildi. Üretim maliyetlerini karşılayamayan tarım kesiminin can çekiştiği vurgulanan BCP açıklamasında şu görüşlere yer verildi: "Çiftçimiz üretme isteği ve heyecanını yitirmiş durumda.. Sadece ayakta kalabilmek için çaresizce çırpınıyor. Topraklarını terk edip kent varoşlarına yığılıyor. Önce Cumhuriyetin kamu eliyle oluşturduğu tarımsal örgütlenme çökertildi. Artık tarımsal sanayimizin temel direkleri, Sümer bank, SEK, Et Balık, Zirai Donatım vs.....yok. TMO, Devlet Üretim Çiftlikleri, Tarımsal Kooperatif ve Birlikler ise var ama yok.... Yani artık devlet, tarımsal üretimde, planlamasında ve desteklemelerinde yok.. Öyle ki Tarım Bakanlığı kaldırılsa çiftçimiz aylarca bu durumun farkında b le olmayacaktır. Sonuç kendi kendini besler durumdan çıkmış Türkiye’dir. Artık yurdumuz insanını, ABD ve AB’nin küresel şirketleri besler durumdadır. Şekerimiz Cargill'den, sütümüz, yoğurdumuz, Danone ve Nestle’den dir. Sigaramız da Philip Morris’den, Japon tütün şirketindendir... Devamı, fındıkta, pamukta, buğdayda, ette hatta meyve ve sebzededir. Küresel şirketler engel tanımıyor. İsteyip çıkarttıkları yeni yasalarla etkinliklerini sürekli artırıyorlar. Son olarak çıkarılan tohumculuk yasasıyla, GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizmalı) tohumlarına yer açtılar. Toprağı Koruma ve Arazi Kullanım yasasında Bush’un ricası yerine getirilip Cargill’in Bursa Orhangazi'deki 1. sınıf tarım arazisini kullanabilmesinin önündeki engeller kaldırıldı. Çare, yeniden kamu öncülüğünde özel sektörün dinamizmini de harekete geçirecek bir planlı kalkınmadır. Çare, kırsal kalkınma ve tarımsal üretimi, çiftçimizin insan ve yurttaş olduğu gerçeğini birlikte ele alan bütüncül bir planlama anlayışını egemen kılmaktır. Çare, Türk çiftçisini küresel piyasanın vahşi kollarında yalnız bırakmamaktır. Çare, yeniden EtBalık, TMO, SEK, Sümer bank, Ziraat Bankası, Zirai Donatım, Devlet tarım ve üretme çiftlikleridir. Çare yeniden halkçı, devrimci Cumhuriyettir." 26