22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tohum satış noktalarına teknik eleman bulunamıyor Hüseyin AKDEMİR Özlem ALAN Hikmet SOYA Ege Üniversitesi Ödemiş Meslek Yüksekokulu ‘Tohumluk İthalatının Serbest Bırakılması’ ve 1985 yılında çıkarılan ‘Tohumluk Teşvik Kararnamesi’ve bunları izleyen uygun politikaların yürürlüğe girmesi ile birlikte tohumculuk özel sektöre dayalı yeni bir yapılanma içine girmiştir.Kamu kuruluşları özel sektör için cazip olmayan buğday, arpa, pamuk ve yem bitkileri gibi kendine döllenen bitkilerde tohum üretimine ağırlık verirken özel sektör tohumculuk kuruluşları ise mısır, ayçiçeği patates ve sebzelerde hibrit tohum üretimine ağırlık vermektedirler. Tohum Pazarlamasında Görülen Bazı Aksaklıklar 9 Şubat 2002 tarihli 24666 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelikte tohumlukları perakende satacakların ‘ziraat yüksek mühendisi, ziraat teknisyeni veya tohumculuk konusunda ya da tarla ve bahçe bitkileri yetiştirme konusunda ders aldığını belgeleyen tekniker olma veya bu unvanları taşıyan mesul kişi istihdam etmek’ bendi bulunmaktadır. Ancak pratikte pek de böyle olmadığı görülmektedir. Tohum satış noktalarında çoğunlukla teknik elemanlara rastlanmamakta sadece diplomaları yer almaktadır. Yönetmeliğe göre havalandırması iyi, sıcaklık ve nemi iyi ayarlanmış çevresinde tohuma zarar verecek maddeler bulunmayan raflı kapalı mekanlarda tohumluk satışı yapılmalıdır. Ancak, ülkemizde böylesine pahalı olarak üretilen uzun yılların ürünü olan kıymetli bir genetik materyalin; baharatçılar, zahireciler, bakliyatçılar, çırçırcılar, yem satıcıları, sebze tüccarlarıkabzımallar, süt toplayıcıları, patates ve pamuk tüccarları, traktör, sulama motoru ve lastik bayileri, hortum, çuval ip T arımsal üretimde önemli bir girdi olan tohumun son yıllarda teknolojik bir ürün niteliği kazandığı görülmektedir. Kaliteli tohumun ayrıca bir ticari değer oluşturması, hem bu konudaki arge çalışmalarını teşvik etmekte, hem de bu alandaki yatırımların artmasına neden olmaktadır. Ancak, özellikli bir ürünün arge çıktısı şeklinde geliştirilmesi tarımsal bir ürün olarak çoğaltılıp işlenmesi ve ticari bir ürün olarak pazarlanması özel bilgi ve deneyim gerektiren bir uğraştır. Tohumculuk mevzuatının hem tohumluk üreticilerine hem de tüketicilerine yasal koruma sağlamak suretiyle tohumluk satışını düzenlenmesi beklenir. Tohumluk ticaretini denetim altında tutan düzenlemelerin bulunmadığı bir ülkede iyi işleyen, etkili ve başarılı bir tohumculuk endüstrisinin var olması mümkün değildir. Çünkü tohumluk veya bitkisel çoğaltım materyali satışı her zaman hile ve aldatmacalara son derece açıktır. Gıda güvenliğini sağlamaya yönelik faaliyetlerin en önemli bileşenlerinden biri etkili bir tohum pazarlama sisteminin oluşturulmasıdır. Türkiye'de tohumculuk üretim ve tedarik faaliyetleri 308 sayılı kanun çerçevesinde yürütülmektedir. 1982 yılında tohum fiyatlarının serbest bırakılması, 1984 yılında ve ambalaj malzemesi satanlar, bakkallar tarafından satıldığı da gözlemlenmiştir. Diğer yandan ülkemizin hemen her köşesinde çeşidi belirsiz, ambalajsız, etiketsiz ve sertifikasız tohumlukların açıkta ve kayıt dışı bir şekilde satıldığı da bilinen bir gerçektir. Tohumluk pazarlamasıyla ilgili saptamalara uygun çözüm önerilerini şöyle sıralanabilir: Çiftçi eğitimi: Kamu ve özel sektör kuruluşları her tohumun tohumluk olmadığını, satın alınacak tohumlukların ambalajlı, etiketli, sertifikalı olması gerektiğini bilgi olarak çiftçiye aktarmalı, sertifikalı tohumluk ve hibrit varyetelerin kullanımı özendirilmelidir. Bayii eğitimi: Milli çeşit listesine dahil edilen varyeteler ile üretim izinli ve ticari çeşit kaydı alan varyetelerin teknik özelliklerini tanıtmak amacıyla hem kamu, hem de özel sektör, bayi eğitimine ağırlık vermelidir. Yönetmelikte belirtilen 3 yılda bir bayi eğitim çalışması yapılır yerine, her yıl yapılmalıdır. Ayrıca, ziraat fakültelerinin tarla bitkileri ve bahçe bitkileri bölümünden mezun veya tohumculukla ile ilgili ders alan bölümlerinden mezun olan ziraat mühendisleri ile MYO’ların tohumculuk programından mezun olan teknikerlere bayilik izni verilmelidir. Denetim: Açıkta, sertifikasız, etiketsiz, ambalajsız vb. tohumlukların satışının engellenmesi, tohum bayi olmayan kişi ve kuruluşlar tarafından tohumlukların pazarlanması ve mesul müdür olarak istihdam edilen teknik elemanların çalıştığı işyerinde devamlılığının sağlanması amacıyla Tarım Bakanlığının il ve ilçe teşkilatları tarafından bayi denetimi yoğun bir şekilde yapılmalıdır. Ayrıca, semt pazarlarında yapılan tohumluk satışları nedeniyle söz konusu denetimler mesai dışında ki saatlerde ve hafta sonlarında da yapılmalıdır. Ceza Uygulaması: Tohumlukların perakende satış yönetmeliğine aykırı davrananlara işyeri kapatma ve parasal cezalar etkinleştirilmelidir. Çetin YİĞENOĞLU İşte bu tansıklardır, yaklaşık beş bini endemik on üç bin bitki türüyle eşi benzeri olmayan bu dünyayı cennetmekân yapan...Bu, pek akılsır ermez tansıklardan biri de ardıç tohumunun hayat serüvenidir...Ardıç tohumu, bir yerde çimlenip filizlenerek kök salabilmek için ardıçkuşunu beklemek zorundadır. Bu bekleyiş bazen sonsuza dek sürebilir... Onca benzerin arasından seçilerek yarışı kazanma, toprağın rahminde kanlanıp canlanma umudunun gerçekleşmesi ardıçkuşuna kavuşmasına bağlıdır hep... Ardıç tohumu, eğer bir gün ardıçkuşunun menüsünde tatlı olarak yer alırsa bekleyiş sona erer ve tehlikelerle dolu, gizemli bir yolculuk başlar... Bu, öyle bir yolculuktur ki, ışıktan eser bulunmayan, kapkaranlık, uzun bir tünelde yapılır. Yol, baştan sona öldürücü, çürütücü asitler, kimyasal maddelerle doludur. Zavallı ardıç tohumu, sonsuz ışığa ulaşmak uğruna ya bu karanlık ve tehlikeli yolda yaşam sınavına çıkar ya dalında ya da daldan düştüğü yerde çürümeye mahkum olur... Nohut büyüklüğündeki ardıç tohumunun hayat yolundaki tek şansı tatlı kabuğudur... Bu dolgun tatlı kabuk, ardıçkuşunu şekerli leblebi gibi çeker. "Kan şekerinin düştüğü", enerjiye gereksindiği anda gelir ve ardıç tohumunu yutar. Yutmasına yutar da, kolay eritemez. Taşlığına türlü asitli salgılar bırakmasına, o kadar uğraşmasına, evirip çevirmesine karşın, tohumu saran şeker deposu etli kabuğu eriterek sindirebilir sadece. Yorulur sonunda. Kimbilir, diyaframının yüreğine baskısından rahatsız olur, belki de... Biraz taşikardi ya da kalp çarpıntısının ardından kabullenir yenilgiyi... O kadar uğraşmasına karşın eritemediği, zorlu savaşta bir türlü yenemediği ardıç tohumunu biraz da aşağılayarak dışkısıyla birlikte fırlatıp atar doğaya... Bu aşamada, hükmü evrensel yasalar verir... Ardıçkuşunun pisliği, ardıç tohumuna yaşamsal nitelikte bir besin kaynağı olur. Bu kaynaktan A DANA Anadolu tansıklarla dolu bir dünya... Ardıçkuşunu öldürürseniz beslenen ardıç tohumu, ilk yağmurun ardından filizini güneşe uzatır... Böylesine büyük bir serüvenle yaşam yolculuğuna başlayan ardıç tohumunun çimlendirilmesi insan eliyle kolay başarılamaz... Şekerli kabuğu ne kadar özenle soyulsa, çekirdeği usulünce örselense de, bir türlü çimlenmesi sağlanamaz... Çünkü, ardıç tohumu "çimlenme engelli"dir. Çimlenmesi için olmazsa olmazı ardıçkuşunun kursağında başlayan serüveni yaşamasıdır. O zorunlu yolculuğu yapacak, ardıçkuşunun barsaklarında salgılanmış asitlerle çimlenme engelinden kurtulacak ve ancak ondan sonra... Belki... Ardıç tohumundan başka, siklamen ya da tavşankulağının bir kayanın yarığında çimlenme serüveni de bir tansık gibi gelir bana... Dağların süsü siklamen, genelde halkın yer ekmeği dediği yumrularından üreyip boy vererek açar, al, ak ve yavru ağzı rengindeki çiçeklerini. Arada bir, belki de milyonda bir, tohumdan kök salarak filiz verir... Tam olgunlaştığı sıra, sürüklenen bir çalının etkisiyle düşen siklamen tohumu, rüzgârın, fırtınanın soluğunda uça, sürüklene bir kayanın yarığına yuvarlanır... Gün gelir, devran döner, bir göçmen kuş sürüsü tüner siklamen tohumunun düştüğü kayanın üzerine. Bir süre sonra kaya yarığından sızarak siklamen tohumuna ulaşan göçmen kuş dışkıları yeni bir yaşam ortamının oluşmasına katkıda bulunur... Sonra, bir yağmurla gelen nem ortamı ve güneş derken, o kayanın yarığından göreni şaşkına çevirecek güzellikte siklamenler, tavşankulakları çıkar ortaya. İşte, siklamenler ve tavşankulakları, sonsuza dek yurt edindikleri kaya yarıklarında bazen böyle kurarlar kolonilerini... Yaklaşık iki ay kadar önce çıkarılan şu 5553 sayılı yasanın adındaki "tohum" sözcüğü, nedense ardıç, tavşankulağı ve siklamen tohumlarının serüvenlerini anımsattı bana. Bu yaşlı topraklarda tarımı, her birisi ardıç tohumununkine benzer bir serüvenle, sınaya yanıla binlerce yıllık bir kalıtın izlerini taşıyan emekle elde edilmiş tohumları, karakılçık buğdayı düşündürdü. Sonra avuçları nasırlı çiftçiler geldi gözlerimin önüne... Küçük çiftçiler... Ardıç tohumu gibi şekeri sömürülen topraksız çiftçiler... ... Siklamen tohumu gibi bir kayadan öbürüne savrulan marabalar... Düştüler, düşürüldüler, emeklemek zorunda bırakıldılar ellerinin, dizlerinin üzerinde; fırlatılıp atıldılar, süründüler, her yanlarıyla pisliğe bulandılar, ama bir ardıç tohumu gibi yine de yitirmediler özlerini... İlk yağmurda yundular, aklandılar ve her zaman başlarını ışığa uzattılar... Tohumlar hep ışığı yakalamak ister, çünkü... Önemli olan tohumdur... Tohum toprağını bulunca çimlenir... Tohum hep toprağını arar... Toprağını bulunca da sonsuz bir evrim sürecine başlar... Toprağını arayan bir polen güneyden bir bulutun kanatlarında giderek Karadeniz'de, Trakya'da, Ege'de, Doğu Anadolu'da bir çiçeği atmıklar... Belki böylece bir endemik bitki daha boy verir... Fırtınayla sürüklenen bir ardıçkuşunun kursağındaki ardıç tohumuyla, kanat tüylerine sıkışmış bir siklamen tohumu da çimlenir bu yaşlı ülkenin orasında burasında... Yeter ki dayatmasalar...yeter ki rahat bıraksalar... Ardıçkuşlarını, küçük çiftçi tarımcılığını, küçük çiftçileri öldürmeseler... Hormonlarını, antibiyotiklerini, kimyasal ilaçlarını, genetiği değiştirilmiş tohumlarını alıp gitseler... Rahat bıraksalar, ardıç tohumlarını, siklamenleri, karakılçıkları... Bir yandan organik tarım söylemleriyle uluslararasıemperyalist sermayenin dev şirketlerince kurulan dev çiftliklerin önünü açarken binlerce yıllık bir insanlık kalıtı olan Anadolu tarımının geniyle oynamasalar, doğal olan her şeyi yok etmeseler... Belki, üstün teknolojiyle donanımlı seralarda kaya yarıklarındakilere benzer güzel çiçekler üretecekler... Ama, hiçbir zaman kaya yarıklarında filizlenen ayı gülünün güzelliğinde bir güzelliği üretemeyecekleri gibi, ürettikleri yapay çiçekler ayı gülünden daha kötü kokacaklar... Bir gün evrensel gerçeği öğrenecekler öğrenmesine de, o zaman çok geç olacak. 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle