22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gökhan ERKUŞ CHP rapor hazırladı A NKARA CHP, ``Türkiye'de Tarım Gerçeği'' isimli bir rapor hazırlayarak, Türkiye'nin tarımda kendine yeten bir ülke olup olmadığı, Cumhuriyet'in Osmanlı'dan nasıl bir tarımsal yapı devraldığı ve tarımın neden piyasa koşullarına bırakılamayacağı gibi sorulara yanıt aradı. Raporda, AKP politikalarının yarattığı sorunlar ve olası CHP iktidarında tarım için neler yapılacağı anlatıldı. CHP Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu Tarım Çalışma Grubu tarafından hazırlanan ``Türkiye'de Tarım Gerçeği'' isimli rapor, Türk tarımının içinde bulunduğu genel duruma ışık tutuyor. Raporda, sorucevap tekniğiyle, Türk tarımının birçok soruna dikkat çekilirken, sorunların tespitine olduğu kadar çözüm önerilerine de yer veriliyor. Türkiye'nin tarımsal ürünler konusunda kendine yetebilen bir ülke olması, küreselleşmenin getirdiği adaletsizliklerden tarım sektöründeki yurttaşlarımızın korunması, vergilendirmede adaletin sağlanması gibi konularda yol gösterici bir nitelik taşıyan rapor, IMF teslimiyetçisi olarak tanımlanan AKP politikalarının da hatalarını gözler önüne seriyor. Raporda yer alan bazı sorular ve onlara verilen yanıtlar ise şöyle: Tarım neden Türkiye için çok önemlidir? Türk tarımı 73 milyonluk nüfusumuzu besliyor. Nüfusumuzun yüzde 35'i tarımın yapıldığı kırsal alanda yaşıyor. Tarım, kırsal alandaki yaklaşık 25 milyon insanın geçimini sağlıyor. Tarım, gayri safi ulusal gelirimize önemli bir katkı sağlıyor. Tarım, gıda sanayimize hammadde sağladığı gibi, en önemli dışsatım ürünümüz olan tekstil sanayi ürünlerinin de hammaddesini sağlıyor. Sayılan bu nedenlerle ve ülkemizde var olan ve daha iyi değerlendirmemiz gereken potansiyel olanaklarıyla tarım, Türkiyemiz için vazgeçilmez bir önem arz ediyor. Tarımda kendine yeten bir ülke miyiz? Tarımda kendine yeterlilik konusunda ülkemizde yıllardan beri kullanılan bir deyim vardır: `Dünyada kendine yeten 7 ülkeden biriyiz'. Aslında bu ifade çok doğru bir ifade değildir. Gıdada ya da tarımda yeterlilik yerine, tek tek tarımsal ürünlerde kendine yeterli olup olmama durumu söz konusudur. Bu şekilde değerlendirildiği zaman Türkiye, örneğin arpabuğdayda ve sebzemeyvede kendine yeterli kabul edilmelidir. Ette, sütte, bakliyatta, pirinçte, bitkisel yağlarda ve pamukta ise üretimimiz halkımızın tüketimine yetmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nden nasıl bir tarımsal yapı devraldı? Osmanlı'dan devralınan tarımsal yapının başlıca özellikleri, adaletsiz toprak dağılımı ve ikili tarım yapısıdır. Günümüzde de etkilerini gösteren ikili yapı, tarımda, bir yandan kapitalistleşme sürecine girilirken, diğer yandan feodal üretim ilişkileri temelinde yüz yıllardır süre giden ilkel üretim ilişkileri biçiminde ortaya çıkmaktadır. 191213 yıllarında yapılan ve 1 milyon aileyi kapsayan tarım sayımına göre, ailelerin yüzde 8'inin hiç toprağı bulunmuyordu. Tüm ailelerin yüzde 5'ini oluşturan büyük toprak sahibi niteliğindeki kesim tüm toprakların yüzde 65'ine sahipken; geriye kalan yüzde 87 aile toprakların ancak yüzde 35'ini kontrol edebiliyordu. Bu adaletsiz toprak dağılımı, Cumhuriyet'in sosyoekonomik yaşamında önemli bir sorun olarak uzun yıllar izlerini taşıdı. Tarım niçin serbest piyasa koşullarına bırakılamaz? Tarım sektörü, tarımsal üretim doğal koşullara bağlı olduğu için, arz esnekliğinin; insanların beslenme kapasiteleri sınırlı olduğu için, talep esnekliğinin katı olması gibi tarım sektörünü diğer sektörlerden ayıran evrensel özellikleri nedeniyle istikrarsızlık temeline dayalıdır. Serbest piyasa koşulları, bu istikrarsız yapıda Tarım, Türkiye’nin vazgeçilmezi üretici ve tüketici arasındaki olumlu dengeyi sağlayamamıştır, sağlayamaz. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) neden kapatılmak isteniyor? 1938 yılında kurulan, TMO, kuruluşundan günümüze, hububat sektörünü desteklemiş, çiftçinin kara gün dostu olmuştur. ancak 1999 yılının sonundan başlayarak, ``dünya fiyatları'' aldatmacası altında hububat destekleme fiyatları sürekli düşük tutulmuş, açıklanan fiyatlar bazı yörelerde maliyet fiyatının da altında kalmıştır. bu politikaların bir sonucu olarak Türk çiftçisi son birkaç yılda, çoğunluğu hububat ekim alanlarından oluşan 450 bin hektar alanı ekmekten vazgeçmiştir. Bunları değiştireceğini söyleyerek iktidara gelen AKP hükümeti, her alanda olduğu gibi bu alanda da geçmişi aratmıştır. 2004 yılı itibariyle, ekmeklik buğdaya, 370 bin TL destekleme fiyatı açıklanırken, hasat döneminde TMO'nun 150 alım merkezi kapatılmıştır. Bunun sonucu olarak buğdaşını satacak alım merkezi bulamayan üretici tüccara teslim olmuştur. Tüccar da üretici köylüyü adeta soymuştur. ``Neden Türkiye'de daha önce yeterli miktarda pamuk üretilirken bugün üretilmiyor?'' Pamuk, ülkemizin lokomotif sektörü olan tekstil sanayinin stratejik ham maddesi olup ülke ekonomisine sağladığı katma değerle sağladığı katma değer ile yaklaşık 6 milyon kişinin geçimini sağlayan bir endüstri bitkisidir. Tekstil sektörümüzün gelişmesine karşın, kalitesi dünyaca ünlü Türk pamuğunun üretiminin her yıl düşmesi düşündürücüdür. Ülkemiz pamuk çiftçisi, mazotu, gübreyi ve ilacı dünyadakilere oranla çok yüksek fiyatlarla almakta, pamuğunu elle topladığı için çok yüksek miktarda toplama maliyetine katlanmakta, ürettiği pamuğu dünyaya satma şansı bulamamakta ve maliyetinin yüksekliği nedeniyle, yeterli gelir elde edemediğinden pamuk ekmekten vazgeçmektedir. ``Ülkemizin fındık üretiminin dünyada oynadığı belirleyici rolü neden yitirmektedir?'' Son yıllarda IMF ve Dünya Bankası politikaları çerçevesinde, ekonomik sosyal ve siyasi sonuçlar dikkate alınmadan dünyada benzeri görülmeyen bir şekilde ve kısa zamanda uygulanmak istenen ve yalnızca oluşan stoklar ve bunun hazineye getirdiği yük açısından ele alınan fındık, geleneksel dış satım ürünlerimizin başında gelmektedir. Dünya fındık üretiminin ve dış satımının 4'te 3'ünü gerçekleştiren Türkiye'deki rekolteler, dünyadaki fındık fiyatlarını belirlemektedir. Dünya fındık gereksiniminin yüzde 70'ini Avrupa'nın ise yüzde 80'ini karşılayan Türkiye'nin tekelci konumu nedeniyle ülke ve üretici çıkarları lehine dünya pazarlarında fiyatı etkileme olanağına sahip olması gerekirken, AKP içindeki belli kişilerin danışmanlığında yürütülen tek yanlı ve amaçlı fındık politikaları sayesinde Avrupalı dışalımcılara ucuz fındık satılmakta, Karadenizli üretici açlığa mahkum edilmekte, Türkiye Fındıktaki belirleyici konumunu hızla yitirmektedir. ``Çay üretiminde ülkemizin durumu nedir?'' Doğu Karadeniz bölgesinde yaklaşık 1 milyon kişiyi ilgilendiren çay tarımı, çay işletmelerinin küçük olması, yaş çay fiyatının düşük tutulması gibi nedenlerle ekonomik faaliyet olmaktan çıkmak üzeredir. Çay tarımında ``yarıcı'' denen yaş çay alanlarını, mevsimlik kiralayanların, faaliyetleri giderek artmaktadır. Gerçek üretimi yaş çay üretimini terk etmeye başlamıştır. ``Çeltikte durum nedir?'' Türkiye'de 800 bin dekar alanda çeltik tarımı yapılmakta ve yılda yaklaşık 600 bin ton çeltik üretilmektedir. Üretilen çeltiğin pirinç olarak karşılığı ise 300 bin tondur. Türkiye'de kişi başına pirinç tüketimi ise 67 kg olup, pirinç üretimimiz iç tüketime yetmemektedir. Her yıl 120 bin ile 190 bin ton pirinç açığımız olmakta bu açığı karşılamak için de pirinç alımı yapılmaktadır. Tarımdaki gerileme zaman zaman çiftçi protestolarına neden oluyor. 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle