Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TOBB Başkan Yardımcısı Yavuz, tarımdaki beklentilerini anlattı… "Tarımda planlama şart !" A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Borsası (ATB) Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Faik Yavuz, tarımda planlamanın şart olduğunu söyledi. Yavuz, tarımda bugüne kadar yanlış ekonomi politikaları uyguladığına dikkat çekerek, "Tarımda planlama şarttır, piyasa ekonomisi, isteyenin istediğini yaptığı ekonomi değildir. Siyasiler oy uğruna, rant uğruna popülizm yapıyor. Gerekirse ‘5 sene sonra bir daha seçilmeyeceğiz’ demeleri lazım" diye konuştu. Faik Yavuz, Cumhuriyet’in sorularını Ankara Ticaret Borsası’ndaki makamında yanıtladı: Ülkemizde borsacılık nasıl yapılmaktadır. Sizce yapılan uygulamalar yeterli midir ? Bugün ülkemizde bildiğimiz anlamda borsacılık ne yazık ki yapılamamaktadır. Çağdaş borsacılığın gerekleri olan ürün ihtisas borsaları, lisaslı depoculuk ve vadeli işlem borsacılığın temelleri çok geç atılmıştır. Bunun en büyük nedeni uygulanan yanlış ekonomik politikadır. Bir kere borsacılığın olduğu yerde, muhakkak serbest pazar ekonomisi olmalıdır. Müdahaleci alımlar, taban fiyat uygulaması olmamalıdır. Çünkü çağdaş borsacılıkta arz ve talep dengesinin çakıştığı yerde fiyat oluşur. Fotoğraf: Necati SAVAŞ "Topraklarımızı toplulaştırmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız ve miras hukukunu muhakkak değiştirmeliyiz. Ortak makine kullanımını sağlamalıyız. Organize hayvancılık bölgeleri ve bitkisel üretimin yapılacağı ürün bazında havza projelerini zaman geçirmeden hayata geçirmeliyiz ." Siz ürün fiyatlarının serbest piyasada oluşması gerekli diyorsunuz ama yurtdışında oluşan fiyatlar serbest piyasada oluşmuyor. Biliyoruz ki, yurtdışında, özellikle en gelişmiş ülkelerde bile, tarım ürünleri çok farklı şekillerde destekleniyor. O fiyatları ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Rekabetçi bir ortam diyoruz, önümüzdeki dönem Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) aldığı kararlar var, bunların hepsi malın serbest dolaşımını sağlamak için. Dünyanın değişimi de buna yönelik zaten. Yeni dünya düzeninde ayakların biri serbest pazar ekonomisi. Burada fiyatlar dünya fiyatlarına paralel gider, çünkü ithalat serbestisi var. Fiyat dünya fiyatlarının üstüne çıkıyorsa, ithalat gündeme girer. Mesele burada üretim metodumuzu gözden geçirip üretim maliyet fiyatlarımızı rekabet edeceğimiz ülkelerin seviyesine getirmektir. Yani siz, fiyatlara değil de üretim maliyetlerine müdahale etmek gerekir diyorsunuz. Muhakkak, kesinlikle. 1933 yılından beri tarımı fiyat yoluyla, üreticinin ürününe yüksek fiyat vererek, üreticiyi kalite ve verimliliğe sevk etmeden destekliyoruz. Ancak serbest pazar ekonomisi dediğiniz zaman bunu yapamayacaksınız. Burada hükümetin yapacağı hem üretim, hem pazarlama metotlarını gözden geçirip, gelişmiş ülkelerde uygulanan politikaları uygulamaktır. Bunu da muhakkak bir yasal çerçeveye oturtmak gereklidir. İyi de, bunu yapacak kadrolar yeterli mi? Ülkemizde yetişmiş iyi kadrolar vardır. Ancak popülist Faik Yavuz politikalar bu kadroları değerlendirememişlerdir. Yetişmiş kadroların yerine konulan kadrolar yeterli olsaydı zaten bugüne kadar gerekli değişiklikler yapılırdı. Olması gerekenler çok çabuk, çok hızlı yapılabilir, yeter ki radikal kararlar alınsın. Sizce alınması gereken radikal kararlar nelerdir? İlk başta popülizm yapılmasın. "Ben ülkenin 5 sene sonrasını düşünüyorum" denilsin. Bu konudaki karar vericiler, bir yerde muhakkak siyasi ranta, oya dayalı düşüncelerini bir kenara bırakmalı. "Ben 5 sene sonra gerekirse seçilmeyeceğim" diyebilmeli. Bu ülkede tarımın AB ülkeleri ve gelişmiş diğer ülke ekonomilerinin düzeyine çıkartılması için daha önce de söylediğim gibi radikal kararlar zaman geçirilmeden alınmalıdır. Sayın Başkan pratik konuşalım. Onu yapmak bugüne kadar yaşadıklarımız dikkate alınırsa mümkün görülmüyor kanımca. O olmayacağına göre ne yapılmalı? Bu sadece Tarım Bakanlığını değil hükümetleri de ilgilendiren bir şey... Bu devlet politikası olmalı. Tarımla ilgili sorun ve çözümleri 40 sene önce neyse bu gün de aynı. Yapılacak çok önemli iki üç şey var. Tarım çerçeve yasası hala mecliste bekliyor. Ben yatırımcı olarak 510 sene sonrasını göremiyorsam tarıma nasıl yatırım yaparım. Ben Hükümetten bir bakanın, başbakanın ağzından çıkacak bir uygulamaya bir fiyat politikasına kaderimi nasıl bağlarım ? Tarıma yatırım yapacak işadamlarının önündeki en büyük handikap budur. Yasal çerçevenin oluşturulması yeterli mi? Elbetteki, yasal çerçevenin oluşturulması yeterli olmayacaktır.Yapılacak bir plan çerçevesinde stratejimizin belirlenmesi lazım. Benim nüfusumun yüzde 35'i kırsal bölgelerde, gelişmiş ülkelerde bu rakam yüzde 5 ila 8 arasında. Tarım sektöründeki nüfusumu nasıl gelişmiş ülkeler düzeyine düşüreceğim, bunları nereye aktaracağım bunu belirlemek gereklidir. Bu nüfusun ya hizmetler sektörüne , ya da sanayiye kanalize olması gerekecektir. Bununla ilgili tedbirlerin şimdiden alınması gereklidir. Türkiye’nin tarımsal gerçekleri içinde bu rakamları o seviyelere indirmek doğru mu? Bu 20 milyon kişinin daha göçe zorlanması, bunların büyük şehirlere gelmesi, büyük bir gelir dağılımı eşitsizliğinin açık biçimde ortaya çıkması, kapkaç, hırsızlık gibi güvenlik sorunlarının artması anlamına gelmez mi? Bizdeki seviye o kadar düşürülmemeli bir defa. Nüfusun yüzde 15’inin kırsal kesimde kalmasını hedeflemeliyiz. Bu takdirde 15 milyon kadar kişinin yer değiştirmesinden bahsedebiliriz. Ayrıca bu değişimi uzun bir süreye yaymalıyız. Ama bunun altyapısını şimdi oluşturmuş olmamız 16