Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sebze meyvede haksız kazancın maliyeti 5 milyar dolar… İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Ü lkemiz, gerek sahip bulunduğu iklim koşulları, gerekse coğrafi yapısı dolayısıyla sebzemeyve üretimi açısından önemli avantajlara sahip. Ülkemizde üretilen yıllık sebzemeyve miktarı yıllık 43 ile 45 milyon ton arasında. Dünya ölçeğindeki üretim göz önüne alındığında, Türkiye, dünyadaki toplam sebze meyvenin yüzde 4 civarında bir bölümünü üretiyor. Ancak, Türkiye, önemli bir üretici olduğu bu sektörü bir türlü kayıt altına alamamış, üretilen ürünler üzerinde sağlıklı denetim mekanizmaları kuramamış ve bunun sonucunda, tüketicisine sağlıklı ve ucuz meyve sebze yedirmeyi başaramamış bulunuyor. *** Bunun sebeplerine baktığımızda şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz: Türkiye’de üretilen toplam 44 milyon ton sebze ve meyvenin yalnızca 9 milyon tonu, yani yüzde 20’si Hallere giriyor ve kayıt altına alınıyor. Geri kalan bölümü, değişik yollarla kayıt dışı işlem görüyor. Toptancı hallerde sebze ve meyvenin genel ortalama fiyatı 50 Ykr Perakende satış fiyatı ise 1 YTL olarak hesaplanıyor. Bu durumda kayıt dışı işlem gören 35 milyon ton sebzemeyvenin satış değeri 35 milyar YTL yapıyor (yaklaşık 26 milyar dolar). Bunun yaklaşık iki buçuk milyar dolarlık bir bölümünü ihraç rakamına sayarsak, bu rakam üzerinden tahsil edilemeyen KDV , stopaj, gelir ve kurumlar vergisi hesaplandığında Hazine’nin kaybı yaklaşık 5 milyar doları buluyor. Bu rakamdan fatura ve müstahsil belgesi ile tahsil edilen bir miktarı düşülebilir. Ancak, bu tahsilatın olması gerekenin çok altında kaldığı biliniyor. Yine, yol denetimlerinde çok sayıda sahte fatura, sevk irsaliyesi ve müstahsil belgesi kullanıldığı da bilinen bir gerçek. *** Tabii burada şu soru gündeme geliyor: Sebze ve meyvenin üreticiden çıkışı ile tüketiciye ulaşması arasında gerçekleşen bu spekülatif fiyat artışından kimler yararlanıyor ve bu haksız kazanç ile kayıt dışı ya da kaçak sebze meyve arasında nasıl bir ilişki var? İlk olarak Hallere giren ürünlerin fiyatlarını izleyelim: Toptancı hallerinde fiyatları belirleyen komisyoncuların yüzde 8 oranındaki kârları ile Devletin aldığı vergiler ile Bağ Kur primleridir. Bazı zamanlarda bu yüzde 8’lik oranın üzerine çıkıldığı bilinen bir gerçektir. Fiyatları artıran bir diğer unsur ise bir malın vergilerin azaltılması, komisyon oranlarının azaltılması, buna karşılık kayıt dışı dolaşımın kayıt altına alınmasıdır. Ancak bu yapılsa bile, halden çıkan ürünün fiyatının son satış noktasında yaklaşık dört kat artması kabul edilemez. Bu durum serbest piyasa adına da mazur gösterilemez. Bu tür artışlar, rekabetin de ortadan büyük ölçüde kalktığını gösteriyor. Rekabetin ortadan kalkmasında ise büyük marketler zincirinin son satış aşamasında kurduğu egemenlik önemli bir rol oynuyor. Bu noktada ya halden çıkan malın üzerine konacak kâr tıpkı komisyoncu kârlarının belirli bir orana bağlanması gibi belirlenmeli ya da üretici birliklerine yasalarda tanınan haklar kullanılabilir hale getirilmelidir. Ancak şurasını da belirtmek gerekir: Üretici birliklerinin çiftçinin ürününü pazarlayabilecek hale gelmesi mevcut durumda ve kısa zamanda mümkün değildir. Bu ancak, devletin destek ve katkılarıyla mümkün olabilir. *** Sorunun bir diğer boyutu ise kaçakçılıktır. Ülkemize sınır bölgelerimizden büyük ölçüde kaçak sebze meyve girmektedir. Kaçak girişin en fazla gerçekleştiği yer, İran sınırındaki giriş kapısıdır. Buradan her gün yaklaşık 4050 minibüs dolusu elma, armut, kivi, muz gibi meyve ile patlıcan, biber ve benzeri sebze girdiğine ilişkin bilgiler alınmaktadır. Yine önümüzdeki günlerde, geçen yıllarda olduğu gibi aynı bölgeden yoğun bir kaçak kavun karpuz girişinin başlaması beklenmektedir. Meyve, sebze kaçakçılığının toplam mali boyutu şu aşamada sınırlı kalsa bile üretici fiyatlarının düşürülmesinde önemli bir işlev görmektedir. *** Unutulmamalıdır ki, hem üretici, hem de tüketici mutlu edilemediği ve üretimden pazara kadar sağlıklı bir işleyiş kurulamadığı takdirde Türkiye’de sebze meyve sektörünün geleceği kurtarılamaz. İşe başlarken, kaçağı, kayıt dışı kanalları kapatmak ve buradan sağlanacak kamu fonlarını üretici birliklerinin geliştirilmesinde kullanmak, rasyonel bir ilk adım olabilir. bazen iki ya da üç halden geçmesidir. Bu takdirde örneğin Mersin halinde 2030 YKr olan portakalın Ankara Haline geldiğinde 2535 Ykr’a yükseldiğini görüyoruz. Ancak, daha sonrasında bu ürün marketlerde ve manavlarda 1.50 YTL ’ye satılıyor. Demek ki, Üreticinin elinden yaklaşık 20 YKr’a çıkan bir ürün Mersin halinden ve Ankara halinden geçtikten sonra en fazla 35 YKr olmuşken son satış noktasında yaklaşık dört kat fiyat artışı oluyor. Özellikle üreticiden ürünü bahçeden alan toptancı ve marketlerin son satış noktasındaki fiyatlar arasındaki farka bakarsak, bu artış 78 kat olabiliyor. *** Bu durumda yapılması gereken nedir? Yapılması gereken, kayıt içi ürünlerden alınan 14