Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gerçek fındık üreticileri desteklenmeli Prof. Dr. Zeki ACAR Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi Başkanı arih boyunca toplumların gelişim süreçleri incelendiğinde, en ağır bedeli hep en yoksul ve güçsüz kesimler ödemişlerdir. Cumhuriyet kurulduktan sonra milletin efendisi olan Türk çiftçisi, günümüzde toplumun en yoksul ve çaresiz kesimi durumundadır. Gelinen noktanın sorumluluğunu yüklemek adına çok sayıda neden sıralanabilir. Ancak, ana neden uygulanan yanlış, populist ve günü kurtarmaya yönelik politikalardır. Fındıkta yaşanan sorunların önemli bir kısmı, aynı zamanda Türk tarımının genel sorunlarıdır. Ancak, fındık tarımının kendine özgü olan bazı sorunları da bulunmaktadır. Konuyu sağlıklı değerlendirebilmek için, öncelikle bugünkü durumu ortaya koymak gereklidir. Türkiye yaklaşık 650 bin ha dikim alanı ve ortalama 600 – 650 bin ton kabuklu fındık üretimi ile dünya genelinde yüzde 70’in üzerinde bir paya sahiptir. Buna karşılık 70 – 80 bin ton iç pazarda ve 400 – 450 bin ton dış satım olmak üzere, yıllık 500 – 520 bin tonluk fındık satılabiliyor. Yıllık ortalama 100 bin tonun üzerinde bir üretim fazlası olduğu görülüyor. T Ülkemizde 13 ilde fındık tarımına izin verilmesine karşın, az veya çok 33 ilimizde fındık üretiliyor. Ancak, sırasıyla Ordu, Sakarya (Akçakoca), Giresun, Düzce, Samsun ve Trabzon illeri toplam üretimin yüzde 94’ünü sağlıyor. Fındık tarımına izin verilen 13 ilde birinci ve ikinci sınıf tarım arazileri ile eğimi yüzde 6’dan az olan 3. sınıf arazilerde yeni fındık bahçesi kurulması veya yenilenmesi yasaklanmasına karşın, bu kural uygulan(a)mıyor. Ovadan fındık sökümünü öngören alternatif ürün projesi başarılı olamadı. En çok fındık üretiminin yapıldığı Giresun, Ordu ve Düzce illerinde tarımsal gelirin yüzde 50’den fazlası (Giresun yüzde60+) fındıktan sağlanıyor. Ülke genelinde ortalama işletme büyüklüğü 60 dekar civarında olmasına karşın, fındık yetiştirilen alanlarda bu değer 17.4 dekar, her işletme ortalama 4.4 parçadan oluştuğu için, parsel büyüklüğü 7.14 dekardır. Yabancı ülkeler ile kıyaslandığında verim düşük, maliyetler ise yüksektir. Maliyetlerin yüzde 50’ye yakın kısmını işçilik oluşturuyor. Arazi yapısı ve doğal koşullar nedeniyle, birinci bölgede başta Ordu ve Giresun olmak üzere, fındığın yerini alacak başka bir ürün yoktur. Gerçek üreticilerin çoğunluğunun geçimi Kayısı yüz güldürmedi Şemsi BAYRAKTAR TZOB Genel Başkanı Ülkemiz dünya kayısı üretiminde ilk sırada yer almaktadır. Dünyada sınırlı sayıda ülkede kayısı üretimi yapılmakta olup, kuru kayısı üreten ülke sayısı da oldukça azdır. Dünya kuru kayısı üretim ve ihracatının yüzde 80’i ise ülkemiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Ülke ekonomisine olan katkısı bakımından son derece önemli olan bu ürünümüzün besin değeri de çok yüksektir. Nitekim kuru kayısı demir, potasyum magnezyum gibi içerdiği mineral maddeler ile vitaminler bakımından oldukça zengin bir ürünümüzdür. Gerek ülke ekonomisi gerekse insan sağlığı üzerindeki etkileri bakımından son derece önem taşıyan bu ürünü üreten üreticilerimiz son üç sezondur oldukça zor durumda kalmıştır. 2004 yılında yaşanan don felaketi nedeniyle mağdur olan üretici, 2005 yılında da artan rekolte nedeniyle pazarlama problemleri ile karşı karşıya kalmıştır. 2004 yılında 4,13 YTL/Kg olan kuru kayısı fiyatı 2005 yılında 1,50 YTL/Kg’a düşmüş, üreticiler maliyetin altında ürün satmak zorunda kalmıştır. Geçen sezonda canı yanan üreticinin yüzü 2006 sezonunda da gülmemiştir. Bu yılın nisan ayında yaşanan don olayı sonucu rekoltede yaklaşık yüzde 50 düşüş yaşanmıştır. Üretim miktarındaki azalmaya bağlı olarak kayısı fiyatlarının yükselmesi beklenirken, tüccar elinde geçen sezondan ürün bulunduğunu gerekçe göstererek daha az alım yapması sonucunda üretici bu sezonda da pazarlama problemi ile karşı karşıya kalmıştır. Üretici 3,25 YTL ’ye mal ettiği bir kilogram kuru kayısıyı 2,20 YTL ’lik bir fiyatla yine maliyetin altında satmak zorunda kalmıştır. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere geçen sezon yaşanan mağduriyet bu sezonda da devam etmiştir. Yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için çözüm arayışı içinde olan üreticinin sesine ise kulaklar tıkanmıştır. Maliyetlerin yüksekliği nedeniyle zaten zor şartlar altında üretim yapmaya çalışan üreticilerimizin durumu yaşanan pazarlama problemi ile birlikte içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Kayısı üreticilerimizin mağduriyetinin giderilmesi bakımından; Besin değeri bakımından son derece önemli olan bu ürünümüzün çeşitli tanıtım faaliyetleri ile iç tüketim artırılmalı, AB sürecinde üretici birliklerinin taşıdığı önem de dikkate alınarak, Kayısıbirlik finansman bakımından desteklenmeli, Birliğin daha aktif hale gelmesi sağlanmalı, Üretimde önemli kayıplara yol açan don zararından üreticilerimizin mağdur olmasının engellenmesi bakımından don riski Türkiye genelinde kapsama alınmalıdır.Üreticilerimizin emek ve alın terinin karşılığını alabilmesi bakımından için üreticinin sesine kulak verilmelidir. yalnızca fındığa bağlıdır. Başka işlerle uğraşıp, fındığı ek gelir olarak görenlerin sayısı oldukça fazladır. Yetiştiricilik ve ıslah konularında AR – GE çalışmaları çok yetersizdir. Yukarıda sıralanan verilerin ışığı altında çözüm için neler yapmalıyız? Değişen siyasi iktidarlara göre değişmeyecek kapsamlı ulusal bir politika oluşturulmalıdır. Bu çerçevede; Fındıkla ilgili, ekim alanı, üretim, tüketim gibi konularda sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Gerçek fındık üreticileri (asıl işi fındık tarımı olan) belirlenerek, yalnızca bunlar desteklenmelidir. Öncelikle fındık bahçelerinin parçalanmasını engelleyerek, büyütülmesi özendirilmelidir. Çevresel ve sosyal koşullara göre olması gereken en az işletme büyüklükleri saptanmalıdır. Fındığın kullanım alanlarını genişletip, tüketimini artıracak çalışmalar yapılmalıdır. Uygun alanlarda fındığın yerini alacak başka ürünlerin yetiştiriciliği özendirilmeli ve bu ürünlerle ilgili sorunlar çözülmelidir. Verim artırılıp maliyetler düşürülmelidir. Bu amaçla; Yüksek verimli ve dayanıklı çeşit ıslahı çalışmaları hızlandırılmalı Maliyetin yaklaşık yüzde 50’sini oluşturan işçiliği azaltmak için mekanizasyon geliştirilmeli, yetiştirme şekli ve diğer uygulamalar olabildiğince mekanizasyona uygun olarak düzenlenmelidir. Yaşlı ve uygun olmayan bahçelerin sökülerek, yerine yüksek verimli amaca uygun bahçelerin kurulması özendirilmelidir. Gerekli olan yerlerde sulama ve drenaj sistemleri kurulmalıdır. Bitki besleme, hastalık, zararlı ve yabancı otlardan koruma uygulamalarının zamanında ve gerektiği dozda yapılması sağlanmalıdır. Eğimin fazla ve toprağın yüzlek olduğu yerlerde teraslama gibi önlemler alınmalıdır. Olası zararlardan üreticiyi korumak için sigorta sistemi geliştirilmelidir. Fındık yerine kullanılabilecek ürünlerin dünya piyasalarındaki durumları yakından izlenerek, uygun bir hedef fiyat belirlenmeli, piyasada oluşan ile hedef fiyat arasındaki fark üreticiye ödenmelidir. Girdi maliyetlerini azaltacak önlemler alınmalıdır. Üreticilere, rekabet ettikleri ülkelerin üreticilerine sağlanan düzeyde bir maliyetle girdiler sağlanmalıdır. Kapsamlı kırsal kalkınma projeleri ile üreticiler bilinçlendirilmeli, sosyo – ekonomik ve kültürel düzeyleri yükseltilmelidir. Üreticilerin örgütlenmesi özendirilmeli, varolan örgütlerin idari ve mali özerklikleri güçlendirilerek etkin çalışmaları sağlanmalı, fındıkla ilgili uygulanacak politikalarda bu örgütler belirleyici olmalıdır. 22