Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kırmızı et denildiği kadar zararlı mı? B Aslında Avrupalıların bizi neden kıskanıp, başımıza bu söylerken zorlandığımız, anlamını tam bilemediğimiz kolesterol, hiper tansiyon, anjio (Veteriner Hekim) v.s. kelimelerini, hem dilimize hem içimize soktuklarını anlamak zor değil. u yazıyı karnım çok açken yazdım. Daha etkili olaBen takip ediyorum; en yüksek üst sıbilsin diye. Hani bazı oyuncular, film öncesi oynanır kolesterol değerlerini nedense hep yacağı karakteri, gerçek hayatta bir süre yaşarmış düşürüyorlar. Sizin kolesterolünüz önya. Ben de onlardan özendim ama sanırım işe yarıce normal çıksa bile, bu değerler düyor. Çünkü gözümün önünden yanan mangallar, şünce, otomatik olarak yükseliyor ve üzerinde kuzu pirzolalar, ciğer, böbrek geçiyor, mis gibi kokubirde bakmışsınız, kolesterolünüz olusu burnumda tütüyor. Sonra kendi kendime; köze sarımsağı veriyor. Haydiii et yeme, yumurta yetoplu halde atacaksın, yanına da çoban salata bol zeytinyağlıme, süt içme. Resmen öl diyorlar. Ama sından, yenmez, kıyamazsın diyorum. Olsa kim yemez. Sonra ölüm kolesterolden değil, açlıktan, düşünüyorum, bir an gözlerim parlıyor, çoğu yemez!. Neden? protein yoksunluğundan oluyor. ÖlmeÇünkü; Kolesterolünüz yükselir, kalbinize bir şey olur, damarseniz bile dışardan alınması zorunlu gılarınız sertleşir…Neme lazım. Daha çok seviniyorum, hepsi daları alamadığınız için sürünüyorsubana kalır diye. Sonra karnımın aç ama gözümün tok olduğu nuz. Başka hastalıklar başınıza musalgerçeği ile yüz yüze gelip, vermem gereken mesajı vermeliyim lat oluyor (kaçınılmaz olarak). Sonra diye düşünüyorum. bu değerleri araştırıp yayınlayanlarda İlk mesajım, bize et yemeyin kolesterol yapar diyenlere. biliyor, milletlere göre, insandan insaBizim 5 katımız et tüketiyorsunuz. Sorarım, sizin yediğiniz etna değiştiğini, herkesin vücut tepkisiler akıllı mı da size bir şey yapmıyor? Yoksa siz bizim bilmenin farklı olduğunu. Ama nedense ilaç diğimiz bir yöntemle etin zararlı dediğiniz özelliklerini yok satmak adına, ameliyat malzemesi satedip mi yiyorsunuz?. Sadece et değil, sütte de öyle, yumurtamak adına ve ince hesapladıkları geleda da öyle. Bize gelince doğum kontrolü, kendinize gelince ceğe yönelik çıkarları için bize yuttuçocuk başına dünyanın desteği. ruyorlar. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu Hadi siz söylersiniz. Bizim iyiliğimizi isteyecek değilsiniz "Doğada et yiyenlerin, ot yiyenlere kede, bizimkilere ne oluyor? (burası bizimkilere mesajım). Atasin, değişmez üstünlüğü vardır ve her larımızın, bir oturuşta bir kuzuyu tek başına yedikleri masal zaman ot yiyenler, et yiyenler tarafınmı? Anneannem 85 yaşında ve etin hep yağlı yerini seçip yer. dan yönetilir ve de yok edilir" demişti. Yeme, zararlıymış diyene de "Dişlerim basmıyor, burası yuŞöyle bir düşünün, doğal hayatı. Sonra dünya düzenini. Seymuşak" diye cevap verir. Çok şükür ne kolesterolü var ne kalrettiğiniz aslanın, kaplanın geyikleri ve bütün ot yiyenleri nabi. Oturduğunda kuzuyu, ardından bir kazan helvayı yiyen efsıl avladığını gösteren televizyon programlarını. Recep Yazıcısanevi atalarımız; "canın istediği, cana dermanmış" da deyip at oğlu haklı mı, değil mi karar verin. üstünde uzun yollar gitmişler. Ben de ona katılıyorum. Hem de gülmekten değil, bütün kalbimle. Ve ekliyorum, hatta ısrar ediyorum; "kırmızı et tüketin, balık BURSA (Cumhuriyet)Türkiye’nin en geliştüketin, süt ve yumurta miş illeri arasında gösterilen Bursa’nın dağ iltüketin". Hem de bol bol. çeleri, "az gelişmiş" sıralamasından kurtuluş Başta kuzu eti olmak için hayvancılığın gelişmesini bekliyor. üzere, balık, koyun, keçi, Orhaneli, Keles, Harmancık, Büyükorhan dana. Tavuk eti yemeyin Uludağ’ın yamaçlarında doğası ve tarihi ile demiyorum. Onu da yiyin. (Ama bilin ki; kırmıöne çıkan ama bir türlü "geliştirilmeyen" ilçezı etle, tavuk etinin koler konumunda. Bursa gibi bir gelişmişlik örlesterol açısından hiçbir neğinin ilçeleri olmalarına karşın Devlet Planfarkı yok). Sonra birileri lama Teşkilatı(DPT) tarafından açıklanan Gegibi yanlış anlaşılmak islişmişlik Sosyo Ekonomik Endeksi’nde 872 iltemem. Ama kırmızı etçe arasında sonlarda yer alıyorlar. Büyükorhan ten uzak durmayın diyo717, Keles 607, Harmancık 551, Orhaneli de rum. Hele siz yemiyorsu451. sırada bulunuyor. nuz, zararlı diye sofranızTürkiye’de yoksulluğu ortadan kaldırma öndan uzaklaştırıp çocuklalemleri yerine, "yoksulluğu yönetme" taktiklerirınızı yoksun bırakırsanin uygulamaya konulmasıyla birlikte bu yörede "Kırnız, onlara en büyük kösal Kalkınma Projesi" uygulamaya konuldu. Eski Bursa Valisi Oğuz Kağan Köksal’ın bütülüğü edersiniz. Hep iyi yük önem verdiği iyiniyetli çalışma kapsamında ilçelerde sınırlı sayıdaki aileye koyun daokullara gönderdim, ğıtıldı. Proje 3. yılına girerken, proje kapsamındaki koyunları alanlar bölgenin şanslıları elimden ne geldiyse yaparasında gösteriliyorlar. Koyunlar yavrulayıp küçük çaplı sürüye dönüştüler. Sistemin içitım ama bizim çocuk ünine girebilen aileler kendilerini şanslı sayarlarken, bölgenin hayvancılık potansiyelinin aiversite sınavında istediği le düzeyindeki projelendirmelerle değerlendirilemeyeceği de öne sürülüyor. puanı alamadı, diye çoBursa merkezinde kimi bölgelerde ulusal gelir yılda 15 bin dolar ortalamasını aşarcuğunuza kabahat bulken, bu ilçelerin köyleri de dikkate alındığında yıllık 300500 dolar arasındaki gelirle mayın. Et ve yumurta yegeçimlerini sürdürenler, zor koşullara inat bölgenin en sağlıklı hayvanlarını yetiştirmeye dirmezseniz, süt içirmezçalışıyorlar. Bölgenin ciddi şekilde ele alınması durumunda koyun ve keçi yetiştiriciliğinseniz, hem çocuklarınıde öne çıkabileceğini savunan uzmanlar, "Bursa Valiliği, iyiniyetle bir proje başlattı. Kırzın, hem de memleketisal Kalkınma Projesi, uzun yıllar aynı istekle sürdürülebilirse sonuç verebilir. Ama Türkimizin geleceğini yok ye’de bu işlerdeki başarı valilerin ilgileriyle doğru orantılı. Bölgenin koşullarında küçükedersiniz. baş hayvancılık gelişebilir. Proje kapsamında yem bitkileri teşviki de var ama yeterli deNe kolesterolde, ne ğil. Keles, Orhaneli, Harmancık ve Büyükorhan, "mezra" görüntüsünde. Burada devlet kalp hastalıklarında, ne olanaklarıyla yetiştiricilik gerçekleştirilmeli. Devlet konuya, yoksulluğu yönetme mantığı karaciğer yağlanmasında dışında, yoksulluğu ortadan kaldırma ilkesiyle yaklaşırsa bölgenin kaderi değişir."yorune de başka bir şeyde, munu yapıyorlar. etin hiç bir kabahati yok Dört ilçenin 20 köyünde 5’er işletmeye 10 koyun 1 koç verilmesiyle başlatılan proTek suçlu biziz. Çünkü jenin 4 yıl sonunda 245 işletmeye dönüşmesi bekleniyor. Aynı proje kapsamında 40 köye hiç hareket etmiyoruz. Akşama kadar oturup, de 5’er dekarlık alanlarda yem bitkisi ekilmesi desteği veriliyor. sabaha kadar yatıyoruz. H. Halis AKÇAY Bursa’nın dağ köyleri kalkınma bekliyor İçecek ayranımız yok (aslında var, kilo yapar diye içmiyoruz), ama bir yerlere gidecek tahtırevanımız var. Bedenen yapılan işler iyice azaldı. Köylerde bile traktör v.s. makineler bütün işi yapıyor. İki adım komşuya oturmaya bile arabayla gider olduk. Şehirlerde durum daha da vahim. Zeminden 1. kata bile asansörle çıkıyoruz. Bırakın vücudu çalıştırmayı, adım atmaktan imtina ediyoruz. Özetle; düzenli spor yapın, doğal beslenin ve yiyebildiğiniz kadar et yiyin. Demesi kolay, etin kilosu kaç para biliyor musun sen, dediğinizi duymadığımı sanmayın. Benden kaçmaz. Tamamen de haklısınız. Pahalı olmasının sebebi yetiştirenler değil. Zira onlar da para kazanmıyorlar. Hem pahalı, hem birileri zararlı diyor, yetiştiren zarar ediyor, bütün her şey üst üste olunca, benim de aklıma komplo teorileri geliyor. Etin faydalı ve yenmesi zorunlu olduğunu anlatmak kolay. Ama fiyatını halkın alabileceği seviyelere çekmek zor diyenlere de inanmayın. Geçenlerde Uruguay’a giden bir ağabeyim anlatıyor; "12,000 büyük, 12,000 küçük baş hayvan varlığı olan bir çiftlik gezdik. Arazisi 100,000 dönüm. Hayvanların otladığı yeri elektrikli telle çevirmişler, çevirdikleri yerin otu bitince telin ve hayvanların yerini değiştiriyorlar. Bol su var. Etin kilosunu bizim paramızla 3 YTL ye ihraç ediyorlar. Ne olacak ki, et hepten bedavaya geliyor, neye satarlarsa hep kazanç…". Bende geçtiğimiz ay, 6 ülkeyi kapsayan bir Avrupa turu yaptım. Dolaşırken nerde çiftlik varsa, nerde hayvan varsa, girdim sahipleriyle, işletenlerle konuştum, görmeyince inanmam diyenler için de kameraya çektim. Kaç hayvanınız var soruma 100’den az diyen olmadı. Ne yediriyorsunuz dediğime, yazın merada yayılıyorlar, kışın da kuru ot birazda silaj haricinde şunu yediriyorum diyene rastlamadım. Şimdi hayvancılığı böyle yaparsan, eti kaça mal edersin? Cevap; çok aza. Kazancınız? Çooook. Bu mesajım herkese; artık dünya eskisi gibi büyük değil. Herkesin her şeyden haberi var. O halde bizde neden hayvancılık bu şekilde yapılmaz anlamak imkansız. Kapalı ahırlara bir sürü para, yem zaten en büyük maliyet, girdiler çok yüksek, böyle nasıl para kazanacaksın? Ekilebilir arazileri arpa, buğday yada milletin kolayına ne gelirse onunla doldurmuşuz. Çiftçiye üretmene gerek yok, ben dışardan daha ucuza alırım demişiz. Meralarımız terkedilmiş, bozulmuş, hayvancılığımız bitmiş. Memleketimizin etrafı denizlerle çevrili olmasına rağmen, insanımıza (az) yedirdiğimiz balığı, aynı denize komşu ülkelerden döviz verip almışız. Geleceğin hesabını yapmamışız. Kısaca; dünyadan haberimiz yokmuş gibi davranmışız ve ne yazık ki, bunları da yapmaya devam ediyoruz. Bu da son mesajım, ülkemin insanlarına; size sesleniyorum; hatta var gücümle bağırıyorum, "Et, balık, yumurta yiyin, süt için, ama birazda hareket edin(lütfen, tamam mı?)" Ben de gidip şu mangalı yakayım… 14