Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
48 Cumhuriyetimizin 91. Yılı 29 EKİM 2014 Çarşamba Cumhuriyet ve “Tarihin Gösterdiği Vasıta” u Gazeteci Suphi Nuri Bey’in, “Bir gün inkılap yıkılmak tehlikesiyle karşılaşırsa ne olacak” anlamında sorduğu bir soruya Atatürk, “O zaman inkılabın temini için tarihin gösterdiği vasıtaya müracaat edeceğiz yanıtını vermişti. Bugün “o zaman”dır ve tarihin gösterdiği vasıta bugün “devrim”dir. o MUSTAFA KEMAL PALAOĞLU* anlamından başka hiçbir anlama gelmemektedir. Atatürk, “Millet, zulmet ve müphemiyet içinde tecelliyata muntazır” (Millet, karanlık ve belirsizlik içinde, acaba neler olacak diye bekliyor) demişti. (28 Aralık 1919). Bugün o durumdayız. Atatürk, “Mercîsiz, mütehayyir, mustarip millet” (Nereye, kime başvuracağını bilemeyen, acılar içinde millet) demişti. (TBMM, 24 Nisan 1920). Bugün o durumdayız. Devrim yıkıcılığının, kendi meşruiyet kaynağı olarak göstermek istediği sözde ve demagojik milli iradecilik: sandıkçılık. Sandık Farsçadır ve aslı “sanduk”tur. Sanduka buradan gelir: Cumhuriyetin sandukası yapılmak istenen sandıkçılık. Ve yarıaydınlar, yarımaydınlar. Karanlığın fotoğrafının yakıcı birkaç çizgisi bu. Ümitsizlik mi: Hayır. Öyleyse ümit nerede, çözüm nedir? Atatürk’ün İzmit Basın Konferansı’nda (1617 Ocak 1923) Halk Fırkası konusu tartışılırken, gazeteci Suphi Nuri Bey’in, “Bir gün inkılap yıkılmak tehlikesiyle karşılaşırsa ne olacak” anlamında sorduğu bir soruya Atatürk, “O zaman inkılabın temini için tarihin gösterdiği vasıtaya müracaat edeceğiz. Bu, sadece bugün ve bu nesil için değil, bütün zamanlar için ve bütün nesiller için böyle olacaktır” cevabını vermişti. Bugün “o zaman”dır ve tarihin gösterdiği vasıta bugün devrimdir: Yarı yolda bırakılmış olan tam bağımsızlık/ aydınlatma (aralarında “ve” bağı yok) devrimini, yeniden ve Kemalist bir kurucu irade ile tamamlayacak olan devrim. Devrim ve önder: Sorun budur. Unutmayalım: Ekranlar, sayfalar, sütunlar, yollar kapalı olabilir ama ufuklar açık. Ufkun ötesini, görmek istemek ve görebilmek şartıyla! *Eski CHP Sivas Milletvekili “B en aradığım büyük fikre pek genç yaşımda sahip oldum.” Bu söz Atatürk’ün. Atatürk Anadolu’ya işte o büyük fikri götürdü: Cumhuriyet. Vatanın ve milletin bütünlüğü üstünde yükselen, tam bağımsıztam bağımsızlıkçı, yani antiemperyalist, aydınlatmacı, laik; ulusun ulusalcı iradesinin gerçekten egemenliği demek olan kayıtsızkoşulsuz ulusal egemenlikçi, halkçıdevletçi ve sürekli devrimci Cumhuriyet. Bu, Kemalizmdir ve gerçek Atatürkçülük budur. Işık Kansu’nun güzel köşesinde de yazmıştım: TBMM’nin 29 Ekim 1923 günlü birleşimine başkanlık yapan Çorum Milletvekili İsmet (Eker) Bey, Cumhurbaşkanı seçimi sonucunu şu sözlerle açıkladı: “Oybirliğiyle Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretleri Cumhuriyet Reisliği’ne seçilmişlerdir.” Cumhuriyet Reisliği: Bu bir üslup ayrıntısı değil. Bugün hangi noktadayız: Devrim karşıtlığı demek olan karşı devrim, hep karşımızda zannettirildi. Oysa bugün, Missouri demokrasiciliğinin, gafletlerle, dalaletlerle ve hıyanetlerle döşediği yollardan geçerek gelen devrim karşıtlığı, Cumhuriyet yıkıcılığına dönüştü, yapılan, tersine yapısal ve kurumsal dönüşümlerle. Vatanın ve milletin bütünlüğü, açılım süreci denen ihanet süreci içinde tehlikede. Laik öğretimeğitim birliği parçalandı. Atatürk’ün “Kemali İstiklal” dediği tam bağımsızlık, Kelâmı istiklal’e, yani sözde bağımsızlığa dönüştü. Cumhurbaşkanı seçimi ile devlet başkanlığı, yoz bir siyaset kurumunun elbirliğiyle ve küresel bir oyunla, “Ben, Cumhurun başkanıyım” diyen zata verildi ki bu söz bence “ben o Cumhuriyetin başkanı değilim”