Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EKİM 2014 Çarşamba Cumhuriyetimizin 91. Yılı 25 sanat yapılanmasından yoksun 4700’ün üzerinde Halkevi, Halkodası açmıştı. Aradan geçen 90 yılda, icra sanatları bağlamında ancak Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Samsun illerimizde “Opera ve Bale Kurumu”; Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Eskişehir il merkezlerinde “Senfoni Orkestrası” kurulabilmiştir. “Devlet Tiyatrosu” 12 ise ilde yapılanmış durumdadır. Diğer bir söyleyişle 75 ilimiz opera, bale ve senfonik orkestradan, 69 ilimiz devlet tiyatrosundan yoksundur. İcra sanatlarında ulaşmamız gereken noktaya örnek mi istersiniz, yaklaşık aynı nüfusa sahip Almanya’nın 130’u aşkın opera, bale ve senfonik orkestrası var. Sanatçı yetiştiren kurumlar bağlamında konservatuvarlarımız çeşitli kentlerde kurulmaya çalışılsa da, tiyatrosu, orkestrası, opera ve balesi hatta sineması bile olmayan kentlerimizde eğitilmeye çalışılan sanatçı adaylarının neyle beslenebildikleri, yarışmaya dayalı bu uluslararası sanat alanında neyi, kimi örnek aldıkları ise bir soru işaretidir. Bugün: Başa dönelim, Atatürk’ün, “yeni harflere”, “ulusal tarihe”, “öz dile”, “sanat”, “bilim”, “teknik kurumlarına”, “kadını erkeği her hakta eşit topluma”, “çağdaşlaşmaya” ve “moderniteye” vurgu yaparak, Cumhuriyetin varlık nedeni saydığı kültür sanat siyasetinin bugününe gelelim. Yaşananlara bakmak yeterli: Cumhuriyete ve kurucularına yöneltilen saldırılar, her gün karalanan ve unutturulmaya çalışılan tarihimiz, yok edilen dil birliği, siyasallaştırılan din ve inanç anlayışı, medrese eğitimine dönüştürülen eğitim sistemi, böylece aklın ve bilimin öncülüğü yerine dogmatik toplum yaratma siyaseti, sanat kurumlarını ve sanatı ortadan kaldırmak için hazırlanan TÜSAK ve benzeri tasarılarla çok açıktır ki Cumhuriyet kültürü yok edilmektedir. Yürütülen bu yıkım siyaseti sonuca ulaştırılırsa, artık Cumhuriyetten de söz edemeyiz. Önüne geçilmezse çizilen yol ortaçağ toplumu olma yoludur! Biz, Türkiye’nin bunu aştığını, uygarlık ırmağının tersine akıtılamayacağını vurgulayarak yazıyı sonlandıralım. *Eski Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı u “Sanatçı yetiştiren kurumlar bağlamında konservatuvarlarımız çeşitli kentlerde kurulmaya çalışılsa da, tiyatrosu, orkestrası, opera ve balesi hatta sineması bile olmayan kentlerimizde eğitilmeye çalışılan sanatçı adaylarının neyle beslenebildikleri, yarışmaya dayalı bu uluslararası sanat alanında neyi, kimi örnek aldıkları bir soru işaretidir.”