Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 Cumhuriyetimizin 91. Yılı 29 EKİM 2014 Çarşamba Laik olmayan bir siyasi parti laik Cumhuriyet hükümeti görevini yapıyor u Temel yasaların değiştirilmesiyle ortaya çıkan en can alıcı taraf, Cumhuriyetin hukuk devrimlerini ifade eden kimi yasaların artık yürürlükten kaldırılmış olmasıdır. C o ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU* umhuriyetle birlikte, egemenliğin ve buna bağlı olarak da hukukun kaynağı değişmiştir. Hukuk alanındaki adım, ancak bir hukuk devrimiyle atılabilmiştir ki, bu devrimin sonunda laiklikte kabul edilmiştir. Hukuk devrimleri çerçevesinde, yeni bir hukuk düzeni ortaya çıkmıştır. Anayasa ve kabul edilen temel yasalarla oluşan bu hukuk düzeni, laik sistem esasına dayanmıştır. Hukuk devrimleri bağlamında kabul edilen Türk Medeni Yasası, Türk Ceza Yasası, Ceza Yargılaması Yöntem Yasası gibi yasaların tamamı, AB uyum süreci gerekçesi adı altında 2000’li yıllarda yenileri ile değiştirilmiştir. Bu yeni temel yasalar, hazırlık çalışmaları uzun bir zaman dilimine de yayılmadan kabul edilmiş; yapılan bu hızlı değişiklikler ise, anılan yasaların her birinin kendi içinde bütünlük, yetersizlik, eksiklik, çelişki dahil birçok sorunu barındırdığını da ortaya çıkarmıştır. Cumhuriyetin hukuk devrimini ifade eden temel yasalar, AB uyum süreci gerekçe gösterilerek değiştirilirken, buna bir karşı duruş da olmamıştır. Bu yasaların, aradan geçen onca zaman karşısında güncellendikleri, hukuksal gelişmeler ve AB ilkeleri gözetilerek yenilendikleri gibi gerekçeler, olası tepkilerin ortaya çıkmasını engellemiştir. Kaldırılan bir temel yasanın yerine yenisinin kabulü, o yasa için benimsenen kapsam alanında, hiçbir boşluk bırakmadan ve hiçbir çelişki yaratmadan, ilmek ilmek yapılacak bir dokumaya dayalı çok titiz bir atölye çalışmasının sonucunda ancak mümkün olabilir. Bu nedenle temel yasalara ilişkin çalışmaların, çok aceleye getirilmeden ve sıkışıklık yaratılmadan, çok geniş kapsamlı ve uzun bir zaman dilimine yayılarak, uygulamacıların deneyimlerinden de yararlanılarak, uzmanlık çalışmalarına dayalı olarak gerçekleştirmesi gerekirken, bu yasaların yapımında iktidarın diğer yasalar sürecindeki gibi hareket etmesi, bu temel yasaların değiştirilme gerekçelerinin, görünürde gerekçeler olduğunu, daha işin en başında göstermiştir. Temel yasaların hızla değiştirilmesi iki sonucu ortaya çıkarmıştır. Yeni yapılan temel yasalarda, önceki temel yasalardaki kuramsal anlayış terk edilmiş, bu yasalar farklı kuramsal anlayışla hazırlanmıştır. Böylece Cumhuriyetten bu yana temel yasalar konusunda ortaya çıkan yargı pratikleri olan içtihatların tamamı, bir anda, bir çırpıda bu değişiklikler karşısında çöpe atılmış, yargı için yılların emeğini ifade eden bu içtihatlar artık referans olmaktan çıkarılmıştır. Bu nedenle konuya sadece bir yasa değişikliği boyutuyla bakmamak gerekmektedir. Yargının seksen yıllık emek ve birikimi yok edilmiştir. Bu durum, yargının tüm geçmişinin görmezden gelinmesi bir tarafa, atılan sonraki adımlarla konuyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde 2010 Anayasa değişikliği ile bambaşka bir yargı yaratılması hususu da gözetildiğinde, artık bu yeni temel yasaların, yaratılan bu yargının anlayışına göre ilmek ilmek biçimleneceği, böylece geçmişin bütünüyle görmezden gelineceğini de ifade etmektedir. Temel yasaların değiştirilmesiyle ortaya çıkan can alıcı taraf ise, Cumhuriyetin hukuk devrimlerini ifade eden bu yasaların tamamının artık yürürlükten kaldırılmış olmalarıdır. Böylece Cumhuriyet döneminden kalan, o dönemle bağlantıyı ortaya koyan ve sürdüren bir tane yasa bırakılmamıştır. Temel yasaların değiştirilmesi, bir zorunluluğun sonucu değil, Cumhuriyet dönemi ile olan hukuksal bağların ve referansların sona erdirilmesini amaçlayan, Cumhuriyet dönemine olan bakışı yansıtan bir tutumun sonucudur. İçinde bulunduğumuz on yıllık zaman diliminde, her bir temel yasada ortalama yirmi ayrı yasa ile oldukça fazla değişiklik yapıldığı da ortadadır ki, bunun anlamı bu süreçte iktidar, yeni temel yasaları, her canı istediğinde olmadı diyerek değiştirip bir daha yapmaktadır. Yani değiştirdiği maddeleri oturup tekrar değiştirmektedir. Bu ise temel yasaları kaldırıp yenilerini yapma yolunda en başında atılan adımdaki gerekliliği değil de aceleciliği ve keyfiliği açıkça ortaya koyan bir başka boyuttur. Uzun vadeye yayılan ve ciddi hazırlık sürecine dayanan çalışmalarla ortaya çıkması gereken temel yasaların, bu anlayışın aksine, apar topar hazırlanarak yürürlüğe sokulmaları karşısında, bu sonucun ortaya çıkması elbette kaçınılmazdır. İktidarın buradaki aceleciliği, temel yasaların bir an önce güncellenmesi gerekliliğinden değil, bu yasaların Cumhuriyet dönem ve devrimlerini ifade ve sembolize etmeleri gözetildiğinde, o döneme ve hukuk devrimlerine olan bakış ve yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Hele de laik ve demokratik Cumhuriyete aykırı niteliğe sahip olduğu, bağlayıcı bir mahkeme kararı ile saptanan ve bu niteliğinin ortadan kalktığı yolunda, zaman içinde yeni karar da almayan bir siyasi parti tarafından kullanılan hükümet gücü ve de bu partinin yasama organında sahip olduğu çoğunluk gücünden hareketle söz konusu değişikliklerin gerçekleştirilmesi, bu durumu ayrıca doğrulamaktadır. Laiklik ve demokrasinin, Cumhuriyetin değişmez niteliklerinden; yine siyasi partilerin de demokrasinin vazgeçilmezlerinden olmasına rağmen, laik olmayan bir siyasi parti laik Cumhuriyet hükümeti, yine demokrat olmayan aynı siyasi parti, demokrat Cumhuriyet hükümeti görevi yapar durumda bırakılmışsa, bu iktidarın da Cumhuriyet hukukuna bakışı daha başka nasıl olabilir ki… Günün koşulları, aradan geçen zaman, hukuksal gelişmeler gibi durumlar gözetildiğinde, bu temel yasaların kaldırılıp yeniden yapılmaları yerine, bu yasalardaki bazı değişikliklerle olası sorunlar rahatlıkla çözülebilecekken, bu yöntemden ısrarla uzak durulmuştur. Anılan temel yasaların bir çırpıda hem de farklı kuramsal anlayışla yeni baştan yapılarak alelacele değiştirilmesi, hukuk devrimlerini tarihin bir döneminde ve o dönemdeki sayfalarında bırakma, geleceğe taşınmama, o döneme yönelik bağlantı ve referansları da ortadan kaldırıp, yapılan bu yeni yasalar karşısında kendi izini taşıyan yeni bir sayfa açma istek ve adımını ortaya koymaktadır. Cumhuriyete ve Cumhuriyet hukukuna yönelen bu kararlı adımlara karşı Cumhuriyet hukuk düzeni içinde gereken elbette yapılacak, Cumhuriyet de hukukla yaşamaya devam edecektir. *Eski YARGISEN Başkanı