Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 Cumhuriyetimizin 91. Yılı 29 EKİM 2014 Çarşamba Cumhuriyetin Kadınları o Feridun BÜYÜKYILDIZ* “Kadın tutsak ise herkes tutsaktır Erkek tutsaktır Çocuk tutsaktır Patron tutsaktır İşçi tutsaktır” evrimler, kadının ellerinde ise güçlüdür, anlamlıdır. Ve kadını siyaha boyayan her toplum karanlığa D u Devrimler, kadının ellerinde ise güçlüdür, anlamlıdır. Ve kadını siyaha boyayan her toplum karanlığa mahkumdur. Bozkırın ortasında serpilmeye başlayan genç Cumhuriyet’in çağdaş kadınları, toplumsal yaşamda yerlerini en kararlı ve en zarif şekli ile almışlardır. O kadınların tutsaklığı, tutsaklığımızdır. Birer ikişer yok oluşları ise yok oluşumuzdur. Pazar düzenlediği gezilere Atatürk Orman Çiftliği’nden Keçiören’e kadar at sırtında eşlik eder olmuşlardır. Atatürk’ün Herman Jansen’a yaptırdığı geniş caddelerle düzenlenmiş şehir planı, artık hayat bulmaya, patika yollar dönemin model araçlarının gezindiği, şık giyimli beyefendilerin kravatsız çıkmadıkları caddelere dönüşmüştür. Yenişehir derken semtin ismine, aslında Yeni Paris, Eski Paris gibi şehrin tarihi dokusuna dokunulmaması hedeflemiştir. Yeni semtler, yeni yaşam tarzları, yeni alışkanlıklar hedeflenirken eskinin orijinal yapısı korunmak istenmiştir. Hep sonbaharını sevdiğim Ankara’nın, baharda başlayan ve hanımefendilerin renkli şapkaları ile Hipodrom’u doldurduğu at koşularında kadının tutsaklığından eser kalmamıştır. Başkentin 60 yıl öncesinde Ulus semtinde Tenis Turnuvası’ndaki çekişmeli maçları, günümüz Ulus semti düşünüldüğünde insanın inanası gelmiyor. O yıllarda bayram yerlerindeki çocukların giysilerindeki özen, kadının toplumsal yaşamı şekillendirişinin en güzel örnekleri olmuştur. İki hanımefendinin şık şapkaları ile yağmurlu bir akşamüstü yürüdükleri cadde, Avrupa başkentlerinin birisininde değil, 1939 yılında Ulus’un Anafartalar Caddesi’dir. mahkumdur. Kara kazanlarda su kaynatıp Bentderesi kenarında çamaşır yıkayan kadınların, henüz dokuz yaşında kara çarşaflara sarılmak zorunda kalan genç kızların, özgürlüğe yürüyüşüdür Cumhuriyet. Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınlarımız, devrimlerin ve modern anlayışın yakın takipçileri olmuşlar, sofrada layık oldukları yerlerini Cumhuriyet devrimleriyle, genç Cumhuriyetin başkentinde ise Kızılay derneklerinde, Atlı Spor kulüplerinde tüm zarafetleriyle başköşedeki yerlerini almışlardır. Bentderesi’ne kurulan büyük kazanlarda çamaşır yıkadığı yılları geride bırakan Anadolu kadını, başkentlerinde Parisli kadınlardan hiç de geride değildir artık. Savaşta sırtında mermi taşıyan kadınlarımız, barışta o narin bileklerinde zarif çantalar taşıyan hanımefendilerimiz olmuşlar, 1940’lı yıllara gelindiğinde şehrin sosyal yaşamında birer zarafet örneğidirler. Cumhuriyetin zarif hanımefendileri Ankara Palas’ın pırıltılı avizeleri altında düzenlenen baloların müdavimleri, Kızılay Derneği’nin her yıl düzenlediği toplantılarda Viyana Operası’ndan ünlüleri Ankara’da ağırlar hale gelmişler, Atlı Spor Kulübü’nün her Ankaralının “yaza merhaba” dediği Hipodrom at yarışlarında 1940’lardaki hanımefendilerin şık şapkaları kendine olan güveninin ifadesidir. Ellerinden düşürmedikleri küçük çantaları ile şehir hayatının modern görüntüsünü tamamlamışlardır. Yaşamın her alanına kadınların becerikli elleri değmektedir. O yıllarda kutlanan ve sonraları unutulan “Toprak Bayramı”nda ağaç diken, Çocuk Esirgeme Kurumu’na havuz yaptıran, yüzme kursları verdiren aynı hanımefendilerdir. 60 yıl öncesi Ankara’nın ilk otobüs duraklarındaki hanımefendilerin zarafeti, nazik beylerinin muntazam sıraları başkentin alışkanlıklarındandı. Bozkırın ortasında serpilmeye başlayan genç Cumhuriyetin çağdaş kadınları, toplumsal yaşamda yerlerini en kararlı ve en zarif şekli ile almışlardır. O kadınların tutsaklığı, tutsaklığımızdır. Birer ikişer yok oluşları ise yok oluşumuzdur. *Araştırmacı Yazar