Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14JCASIM 1999. SAYI 712 büy ük kentlerde çal ışırlardı. Yıllarbirbirinikovalayıpgidiyordu. Ablalarım cvlcnip gitmişlerdi. Böylece tarlada çalışmanın yanında, evin ömür törpüleyen ağırişlerideanncmckalmıştı.Ağabeylerim deevlenipmetropollereyerleşmişlcrdi.Evde çocuk olarak bir ben kalmıştim. Yazın ağanın tarlalarında çalışırken, kışın da okuyordum. tlkokulu bitirdiğimde on dört yaşındaydım. Çünkü okula gcç başlamıştım. Babam çok istediği haldc ortaokula göndcrcmcdi beni. Okumak istediğimi söylediğimde, bana yalvarmayla dolu gözlerle bakıp karşımda kcdcrle boynunu büküşünü şimdi bile hatırlamaya dayanamıyorum. Devrimcilerle o yıl tanıştım. Çok geçmeden ... hareketiyle organik ilişki kurdum. Köy leri dolaşıp tarlalarda çalışıyor, yaprak kesiyorduk. Aynca köprü ay aklarına ve yol kenarianna yazı yazmak gibi çalışmalar da yapıyorduk.Bütünbuçalışmalar...ningerilla faaliyetlerini de oluşturuyordu. 1980,12 Eylül darbesi tüm devrimci hareketleri olduğu gibi, bizi de biçti. Ben örgüt içinde fazla tanınmadığım için, darbenin pençesi yakama yapışmadı. 1981 82' ye gelindiğinde örgüt dağılmıştı. Kadrolarçoğunluklatutuklanmıştı.Geriye kalanlar da askere gitmişti. Ben de bu boşluğu 1983 yılında evlenerek doldurdum. KöDerken askerlik bitti. Parasızdım. Buhalimlc cvime gidemezdim. Biraz para kazanmalıydım. Izmir Aliağa'da bir demirçelik fabrikasındaışbulup.çalışmayabaşladım. Yıl 1987, üçüncü kızım dünyaya gelmişti. Askerlik bittikten ancak üç ay sonra köyüme gidcbildim. îşyerimden izinalmıştım. örgütüy le bu dcmirçelik fabrikasında çalışırken tanıştım. Dergimizin ilk sayısını dinmeyenbirsusuzluklaokumuştum. Yıllar sonra devrimcilerle yeniden karşılaşmak vc yepyeni birörgütle tanışmakbenim için tarif edilmcz müthiş bir duyguydu. Bir yandan fabrikada çalışıyor, bir yandan da siyasal dostluklarkuruyordum.Tümbcnliğimdevrim ateşiyle yanıp tutuşuyordu. O çok sevdiğim köyüm aklımabile gelmiyordu artık. 1988 baharındahayvanlarımızı satıp, baba ocağını terk ettik. Aliağa Helvacı Köyü'neyerleşmiştik.Buradaarkadaşlanmın yardımıyla yaptığım iki gözlü bir gecekonduda yaşamaya başladık. Örgütsel faaliyetlerim hızla sürüyordu. Bu arada bir de oğl um olmuştu. 1991 29Nisan'ındaörgütekarşıbaşlatılan bir operasyonda evim basılarak gözaltına alındım. On beş günlük sıkı bir işkenccden sonra tutuklanarak Buca Cezaevi 'ne konuldum. Cezaevine konuluşum, karım ve çocuklanm için tastamam bir yoksulluk demekti. Ailedeçalışabilccekkişilervarsa, örgütten ekonomik yardım almamak şekl indeki karar nedeniyle kanm bir yemekhanedeişbulupçalışmayabaşladı. Cezaevi bitip tükenmeyen açlık grevleriylekarşılamıştıbizleri.Birçokkısa süreli.dönüşümlüaçıkgrevinegirdik. Eskişehir Cezaevi'nin açılışı, ilk uzun süreli açlık grevi deneyimimin de başlangıcı oldu. Kırk beş gün sürmüştü. Barikatlar, direnişler derken biryıl Buca Cezaevi'nde kaldım. Bir yıl içinde sadecebirkezziyaretçigörüşüyapabildim. Çünkü otuz ay sürecek olan mektup ve görüş yasağı cezası almıştım. Mahkemebiryıl sonra Terörle Mücadele Yasası'na göre üç yıl hapis ve 83 milyon lira da para cezası verdi bana. ArkasındanUrlaCczaevi'nesevkedildim. Buradaüç ay kaldıktan sonra, "adli mahkumları isyanateşvikedipörgütlemekten" Kemalpaşa Cezaevi 'ne sürgün edildim. Her gittiğim cezaevinde mektup ve görüş yasağı da arkamdan geliyordu. Hapis cezasını burada doldurdum. Geriyebana verilen 83 milyonlukpara cezası kalmıştı.Buparayıdevleteödediğimde serbest kalacaktım. Böylece ya parayı ödeyecektim ya da hapiste kalmaya devam edecektım.Düzcninönümüzekoyduğukötü bir terc i hti bu. Neyse k ı çok kafa yormam gereknıedi. Parayı ödemedim. Cezanın meşruluğunu kabul etmiş olacaktım yoksa. Para cezası hapis cezasınaçevrildi.On bir ay 20 gün daha yatacaktım. Kazdığımız 35 metrelikbirtünelledörtkişi, 19Mayıs 1993 şafağında özgürlüğe koştuk. On ay "cezam" kalmıştı firar ettiğimde. Benim için firar, üç yıldan beri görmediğim kanmı ve çocuklanmı daha yıllarcagörmemekanlamınada geliyordu. Hcr zaman söylüyorum, hiç unutmadığıın veanlatmaktagüçlükçektiğimiki anı var hayatımda: Birincisi, yıllar sürcn uzunca birörgütsüzlükten sonra 87 Kkim'inde örgütüyletanıştıgımanınduygulandır. Ikincisiise.tüncldençıktığımdayüzünıe vuran ilk yel ile özgürlüğe atılan o ilk adımdır. Vctünelinucunakadar gelip degendönen birarkadaşın ahmaklığı... Firar ettıktcn sonra ilk faaliyet alamtn Adana oldu. Soluk soluğa geçen sekiz ayın sonunda bir randevuya gıderken pusuya düştüm ve yakalandım. Bir ay önce yakalanan iki genç yoldaş. ımız işkenceye dayanamayıp, randevu yerini vermek zorunda kalmışlardı. Üzerimde onlarcabildiri ve afişin yanı sıra şifreli telefon numaraları ve adresler vardı. Burada Habip Gül sahte kimliğiyle yakalanmıştım.Enıniyetegötürüldüktenkısabir zaman sonra birpolis gelip yüzüme uzun uzun baktı,"Benbunubiryerdentanıyorum. lzmır Kemalpaşa Cezaevi'nden firar edenlerden bırinın gazetede çıkan fotoğrafına çok benziyor, iyicearaştınn!"dedı. Habip Gül'le aynı memleketli (Maraşlı) olduğu için de sırtıma iyi bir hemşeri tekmesi vurarak çıkıp gittı. Bu umulmadık rastlantı işimi epeyce zora sokacaktı. Dört gün süren soluksuz işkencenin ağırlığı, kimliğimin sahteliği üzerineydi. Üzerimden çıkan telefonlarla adreslerin şifrelerini de gizli tutmam gerekiyordu. Kimlikteki sahte Habip Gül ismine de sımsıkı sarılmalıydım. Sonuna kadar direndim. Direnmekten başka seçeneğim de yoktu. Bir gün Tim Şefi beni odasına götürdü. Tabii ayakta duramadığım için sürükleyerek götürüyorlar. "Bomban patladı, boşuna direnme, kimliğin sahtedir" dedi gözlerinde zaferkazanmışinsanlarınpanltısıyla. "Ben Habip Gül'üm! Aksiniispatlamaksizinişiniz"diyedirettimsoğukkanlılıkla. lşkenceci çok sinirlenmişti. Yanındakine, "Gelen faksı getir, bu o çocuğu tanıyacak mı bakalım?"diyebağırdı.FakstagösterilecekşeyinHabipGürcaıtbilgilerolduğunutahmın etmekte gecikmedim. Işin kötüsü, ben daha önce ne HabipGül'ü,nedc fotoğrafını görmüştüm. Neysegözlerımaçıldı. Işkencecı, katlanmış bir faks kâğıdında bir fotoğraf göstererek "Kim bu lan" diye öfkey le sordu. Fotoğraftaki Habip Gül hafif bir sırıtmayla bize bakıyordu. Olupbitcnlere gülüyor gibiydi. Bengayetsakınce,"Benım!"dcdim. Deliyedönmüştü."Ulansanabenzemiyor!" diye köpürdü. Yay gibi gerilmişti, sinirinden tirtirtitriyordu. Azönce faks kâğıdında fotoğrafını bana gösterdiği Habip Gül'e ait renklibirfotoğrafı başka fotoğraflarlakarıştırarak, "Madem öyle, bunlann ıçinden kendini (Habip Gül' ü) bul!" dedi. Bana bıraz önce faks kâğıdında gösterilen siyahbeyaz fotoğrafı kafamda canlandırarak, renklisini elimle koymuş gibi buldum. "Ben buyum" dedim. Yani Allah var, fotoğraftaki adam bana hiç benzemiyordu. Bir defa gözleri siyahtı onun. Benimki mavi. lşkenceciler şaşkınlık içindeydiler. "Nasıl olur lan, bu sana hiç benzemiyor!" diye çaresizce debelenip duruyorlardı. Ama kabul etmekten başka şanslan da yoktu. Çünkü ağzımdan başka bir söz alamayacaklarını artık onlardabilıyorlardı. On dört gün süren işkenceden sonra bir gece alıp beni dağa götürdüler. Burada öldürüp cesedimi toprağa gömeceklerini söy lcyc^" İ' ' y J Y B MÎV 1 J• r1 ' İİ •ür' yümüzün önünden sakinlikle akan Peri nehrinin karşı kıy ısındaki köyden Hanım adındaki bir kızla cvlcndim. Daha önce birbirimizi tanımıyorduk. Ortak birtanıdığımızın aracılığıylaevlendik. Hvlcnmek,büyükbir borçyükününaltınagirmekdemekti.Başlık parası, düğün masrafı derken epey borçlanmıştım. Alacaklılarkapıyadayanmadanpara ka7anmaya başlamalıydım. Birkaç ay çalışmak iizere Izmir'e, ağabcylerimin yanına gittim. llk inşaat işçiliğim Çeşmc ilçesinde başladı.Devgibiyükselenbirinşaattaçalışıyordum.Binaheranüstümeyıkılıp,benialtina alacakmış gibi bir duygu uyandırırdı bende.Kışboyutek bir günümü bile boşgeçirmeden para birıktirmcyc çalıştım. Omzumdaki borç baskısi yüzünden bazen boğazımdakickmektenbilekısmakzorundakalıyordum. Borçlarımı karşılayacak kadarpara biriktırdiktcn sonra, ya/ın köye döndüm. llk kız çocuğumu? o yaz dünyaya gcldi. Kışın "gurbet", yazın da köyde ekin derken, kapıya askerlik gelip dayandı. Bir yıl kaçak dolaştıktan sonra askere gittim. Iki ayl ık askerken ikinci kızım doğdu. Askerliğim sürerken aldığım bir mektupla babamın öldüğünü haberaldım. ü gün ve sonraki birkaç günde tarifsizacılarçekmıştim. Amazamanınşifalı merhcmi içimdeki baba acısını çok geçmedendindirmişti.