Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 p» kızıanlatmaküzereyolaçıkıyorum. Bu suçluluk duygusunu, yaşadığımız hayatın böy le oluşuna dair utancı pay laşmak istiyorum, amabir anlamda da istemcdcn dc olsa, mecburiyetten de olsa bütün bu yaşananlara ihanet edip bunu bir film formunda yani yeniden üretilmiş biçimde ortaya döküyorum. Bu ikisini bir arada düşündüğünüz zaman vicdanınız,ahlakınızsizibirsıkışmanınortasında bırakıyor. Bunu duyduğum sorumluluğun ifadesi olarak söylüyorum. Başansızlık pahasına, kamera kullanımımın, müzikten uzak duruşumun, verisiz oy uncu seçişimin, hikâycye çıplak bir gerçeklik duygusuyla ulaşma çabamın nedcni de bu. Ama bu yine de rahatlatmıyor sizi... Kesinlikle rahatlatmıyor. Bu utançtan, bu suçluluk duygusundan onlarca y ıl sonra kurtulacağımı,yaşadıklarımınbugününproblerrti olduğunu düşünüyorum. Ben biröyküyü anlatırken bunun bana popüler bir kimlik olarak dönmesinin ve önüme birtalum şeyler sunmasının yarattıgı sıkıntıyı, çelişkiyi üstlenmeyeçalışıyorum. Hikâyeye çıplak bir gerçeklikle ulaşabildinizmipeki? Bu hikâyeyi gözledim, hissetmeye çalıştım, üzerinde çok düşündüm, emek verdim. Okadarkeskindeğil,amakendihayatrmdan da izlertaşıyor, yani bir anlamda bana yabancı değil. Hiçbir zaman da yabancı olmadı, hâlâ sınırlarında geziyorum, ama bu gerçekliği anlatmak hiçbir zaman miimkün değil. Sinema bu konuda çok aciz kalan bir alan. Yapılan dabok çukurunun içine girmek değil, sadece onu koklamak, onu koklamaya çalışmak. Bütün y apabildiğimin bu olduğunu itiraf etmem gerekiyor. Filmleriniz birblrini izliyor, Masumiyet ve Üçüncii Sayfa'nın açılış sahneleri, mekâtılar... Evet, birkaç parça değişse de mekânlar aynı. Sonuçta, bunlar benim içimden çıkan filmlerse, ben kişilik olarak, duygu olarak bir bütünsem böyle olması çok doğal. Bu geçmişe sadakat olarak da algı lanabi lir. Hayat, son yaşadığımız günün, yeni ve başka bir kişilik ifadcetmesianlamınagelmez,son günümüz birönceki günümüzün devamıdır. Bunların toplamı da bizim anlamımızdır. O yüzden bu izlemelerin olmasına özellikle dikkatediyorum. Masumiyet, C Blok'u izliyor muydu? Farklı bir bakış açısından izliyordu, C Blok öyküsüz bir dünyanıninsanlannı, Masumiyet ise çok öykülü dünyanın insanlarını anlatıyordu, bu anlamda birbirleriyle çelişerekbirbağlarıvardı... Filmlerinizde kahramanlarınızla hep bir iktidarın karşısıııda tanışıyoruz... Evet, C Blok' un ilk sahnesi cinsel biriktidann, Masumiyet' in ilk sahnesi bir devlet iktidarının, Üçüncü Sayfa'nın ilk sahnesi ise bir sivi I iktidarın, bir çete iktıdarının önünde başlar. Bunlar çok kurgusal değil amadüşündüğüm zaman bana heyecan veren şeyler. Hayattan da sinemadan da, şikâyetim spesifikleşmcmiş ve kritersiz oluşudur. Bunun eleijtirisini de, daha spesifik, daha kriterli, yani tutarlılık ıçınde davranarak yapmaya çalışıyorum. Ev sahibinin masum yüzlü oglunun ihanetini filmin sonuııa bırakarak seyirciye kazık atıyorsunuz... Bence o kazığı ben değil, klişeler attı ınsanlara. Bugüne kadar ki sinema, roman öykü verileri, özellikle modern dönemdeki polisiyedcn beslcnen hikâyecilik bunun üzerine kuruludur. lnsanları derinlemesine, ruhuylaanlamakdururken,kategorileştirerek anlamaçabası benım sorunum değil. Benrm için insan; çelişkıleriyle, zaatlarıyla ınsandır, iy iliklerindcn, kötülüklerinden çok bunlannkaynaklanylailgilenmeye çalışıyorum. CUMHURİYtl DERGİ cılığıyla anlatmaya çalışıyor. Katil kim, şu kim diye sorulurken, yani beş K kuralıylahayat çözülmeye çalışı lırken siz ortaya en basitinden de olsa bir gerçeği koyduğunuzda ortaya hiç bilinmedik, şaşırtıcı bir polisiye durum çıkıyor. Bu benim değil, insanların örgütlediği bir şey, ben bunu ironik bir durum olarak değerlendiriyorum. Üçüncü Sayfa'da ironik durum nerede ortaya çıkıyor? Daha filmin ortasında çocuğun bir katil olduğunu unutturduğumu düşünüyorum, film bittiği zaman kimse bu adamı yasalarlayargılamayakalkmıyor. Bu adam bir cinayetişledi demiyor, sadece iyi birinsanın kendini öldürmesinin acısıyla yüzleşiyor... Ve seyirci, o verili hayat bilgisinden sınıfta kalıyor... Tabii ki, bunlan toplumun hayat bilgisiyle alay etmek için, onlara karşı büyük bir öfke duyduğumu, bu toplumsal hayat bilgisini çok dcğersiz bulduğumu ifade etmek için yaptım. Toplumsal hayat bilgisi derken, insanlann, yüzlerce yıldır, bunca kötü koşullararağmen.birlikteyaşayabilmelerinisağlayan değerlerden söz etmiyorum. KLapitalist anlamda oluşmuş, son yıllarda da giderek büyüyen hayat bilgisinden, oradaki yalandan sözediyorum... Artık bu ülkenin yalana ihtiyacı yok diyorsunuz... Yok, çünkü yalan gerçeğin yerinde... Bu noktada sizin y ükiimlülüğünüz ne? Bir film çekerken adapte olmam gereken bir yapı var ve bu adapte olmanın kriterleri benim kriterlerim değil. İçinde bulunduğum bu yapıyı tartışmak benim onurumla ilgili. Bu sadece sinemaya ait bir durum da değil, sincrnanın bütün bunların içinde zayıf, en kolay bölüm olduğunu düşünüyorum. Bununlayüzleşmekde benim yükümlülüğüm. Tıpkı filmdeki gibi, hukuk Isa için der ki, "Bu çocuk bir katil, nasıl ona karşı bir vicdan, acıma duygusu duyabilirsiniz?"Medya, "Figüran, hayat bana başrolü vermedi diye kendini öldürdü" der. Toplum belki de farketmez bile... Bunlar da birer hayat bi Igisidir ve bugün bu hayatı yaşamadaki tek referansımızbudur, başka hiçbir referansımızyok... Siz... Bu hayat bilgisininkarşısında benim yükümlülüğüm ne, benım insan olma, bir akla, bir kalbe sahip olmamın özgünlüğü nerede, ben bunu anlamaya çalışıyorum. Tarkovski'ninherkitabınıokuduğumda,herfilmini seyrettiğimde önce bir utanç, sonra da yükümlülük duygusunakapılıyorum. Adam, "Sinema ideale duyulan özlemdır" diyor. Bunu herhangi röportajın ya da bir kitabın ilginç bir cümlesi olarak da okuyabilirsiniz, büyük bir anlam vahası olarak da... Sol omuzumda bunlan taşımak, sağ omuzumda da sinemanın bugünkü verili yüklerini taşımak beni incitiyor. Neistiyorsunuz? Söylediklerimden ilk okumada umutsuz, kişilik sorunlan yaşayan bir insan portresi de çıkabılir, bunu da üstlenirim ama, bütün bunlar bir huzur arama ısteğı, çünkü huzursuzum, gerçekten huzursuzum. Çünkü, sinema yalanınınbirparçası olmak, ilkelerimi sinema gibi bir şeye feda etmek istemiyorum. Çünkü ben önce bir ınsanım,ilkelerimilkokulda da, öğretmen okulunda da, polis şubesinde de, hapiste de vardı. llkelerim sinemaya endeksli değil ve onlara adaletsiz davranmak istemiyorum... Büyuk bir sadakatlc kendime bağlı olduğumu düşünüyorum. Sadakatim sisteme uymuyorsa, bu yüzden acı çekiyorsam bence bunda bir problem yok. Nc mutlu ki ben film çckme, kendini ifade etme hakkına sahıp olmuş az ınsandan biriyim, yaptığım sadece bunun sorumluluğunu yerinegetirmek...^ Demirkubuz, ilkJUmi C Blok'ta bir de rol üstlendL. Dostoyevski 'yi bu kadar sık referans göstermemin nedeni de bu. Ev sahibinin oğlu filmin başında öyle masum, öyle her şcyden ilgisiz ki, ona neyin yükleneceği başlıbasına bir merak uyandırıyor... O çocuğıı başkahraman olarak önc alsaydık, eminim o çocuğa karşı hiç böyle şeyler duymayacaktık ya da Meryem'i biraz daha Isa'nın yanına çekseydik, belki de onun hikâyesini anlayacaktık. Filmde biraz polisiye unsurların olması da aslında bu eleştirimin, suçlamamınbirsonucu. Aynı saptamayı koca için de yapabilirim, koca ilk algida kötü bir adam, ama ben onu ön piana, diğer insanlan arka plana alsaydım koca da yakınlık kurabileceğimiz bir insan olacaktı.Seyircinin yazmaya çalıştığım karaktcrlcri vc öyküyü derinlemesine, gerçeklik duygusu içinde algılamasını istediğim için, bu kaba iyi ve kötü ayrımlanndan uzak durmaya çalışıyorum. Neden polisiye? Aslında gcrçeğı anlattığınız zaman en büyükpolisıyeyi kurmuşoluyorsunuz. Claudc Chabrol'un son filminde birparagraf vardır, bir ülkede, bir toplumda herkes yalan söy lüyorsa, o toplumda artık yalan yoktur, der. Şimdi bir ülke düşünün, toplumumuzu düşünün, bütün meselelerini filmlerin, medyanın, o düzenin oluşturduğu hayat bilgisi ara 'çüncü Sayfa"da toplumun bugünün değerleriyle edindiği hayat bilgisiyle alay ediliyor...