Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14KASIM 1999. SAYI 712 19 PAZARIN PENCERESINDEN Dünyada çocuk ve gençlik yayınlarının kaliteslnl yükseltmeyl amaçlayan BİB'in düzenledlğl bienallerden biridaha Bratislava'da yapıldı... Bienalln bu yılkl konusu, yayınlarda yer alan şlddettl. Türkiye llk kez bir eklple katıldı bu blanale... Dunja Zupançiç (Slovenya). 20 'de sırasıyla Kültür Bakanı, vali, belediye reisi ve jüri başkanının verdiği yemekler. 10 Eylül 'de, çeşitli ülkelerden gelen davetlilerin katıldığıdahakalabalıkaktivitelerbaşladı: Saat 10'da Uluslararası Basın Konferansı, saat 13 'te Uluslararası Komite Toplantısı ki hazır72milletbirarayagelmişken,deprernle ilgili birteşekkürkonuşması yaptım. Üç Yunanlı üye, gözleri dolu dolu, sarılıp öptüler beni ardından bir bale gösterisi ve saat 20.de yemekli büyük resepsiyon. 11 Eylül günü sempozyumda bildirimi sundum. Ve bukezfarklıbirtopluluğadepremteşekkürünü yineledim. Yine alkışlar. 12 Eylül'de FeritAvcı.dialarlazenginleştirdiği "Türkiye'de Çocuk Kitaplannın Resimlenmesi" başlıklı bildirisini sundu. 13 Eylül'de, yalnızca dört konuk için düzenlenmiş ve 12 saat süren bir gezinin konuğuydum. Işte kısacık birfaaliyetraporu...^ Kuledibi'nde Yidiş... Sadece roman kişilerinin değil kendimin de ruh çözümümü gerçekleştirmem | ario Levi'yı 1990'da, Haldun Taner gerektı; bu romanda ıçtenlık şarttı ve ben de içtenliğe böyle varılacağına ödülü'nü kazandığında inanıyorum.. Bunu başardım mı? Psikolog I tanımıştım. Bu ödülün jüri bir ahbabım Cem Mumcu, "Seni bu üyeleriyle her yıl bir araya gelişlerinde romanda savunmasız görmekteyim!" eskiden ödüllendirdiklerinin, dediğıne göre hiç olmazsa bu isteğim taçlandırıldıktan bu yana ne yaptıklarını da yerine geldi diyebilirim. konuşurlar. Yazmaya devam etmeyenler Levi'nin bu tutumu, romanı da, daha ya da ümit edilen düzeyde üretemeyenler inandırıcı kılıyor... üzüntüye yol açar. Romanın diğer bir özelliği de azınlıkları Mario Levi'nin 1991'de ikincı öykü kitabını dıştan gözleyerek değil içlerinden, yayımlamasından bu yana sesinin sedasının çıkmaması da böyle bir tepkiye • aralarından bakarak anlatması... yol açıyordu. Kendsıne rastladığımda, "Bu Sonsöz'unde nefis bir bölüm var: "Babaannemin ölümü, çocukluğumun sefer uzun bir roman yazmaktayım.. beni sıcacık bir yerde tutan anadillerinin Zaman alacak!" diyordu. Aynı yanıtı son birinden, o eski Ispanyolcadan, büyük altı yıl ıçinde en az üç kez dinleyince babaannemin ölümüyse, değerini ancak o aklıma bir şey yapmadığı halde "Ne yerlere dönmeyı denedığımde yapıyorsun" diye soran bildiklerıne, "Kitap anlayacağım o masallardan kopmam yazıyorum!" dlyen bir doktor ahbabım anlamınaydı biraz... O günlerde gelmeye başladı. Meğerse Mario Levi bıraktıklanm, bana şimdi çok uzak bir gerçekten yazıyormuş... dünyanın hikâyeleri gibi görünüyor. O Bunca zaman yazdığı roman, nihayet sesleri, kim bilır, belkı de o hikâyelerden Remzi Yayınevi tarafından yayımlandı: enikonu uzaklaştığım için, daha iyi "Istanbul Bir Masaldı".. "Bu romanda ne duyuyorum.. Kendimi o görüntülerin var" diye sordum. içinde bilmediğim ya da unuttuğumu "19201980 yıllan arasında bir Yahudi sandığım yüzlerimle yeniden bir kez daha ailesinin yaklaşık dört kuşağa yayılan buluyorum.. Masallar anlatmıştık yaşamı denebilir. Arka planda önemli olaylar var: önce yeni bir devletin kurulması, sonra lyımserlıkler, sıkıntılar, savaş, demokrası özlemlerı, darbeler" diyerek yanıtladı... Romanda ilginç unsur bol; başta gelen, yansıttığı insanlann yaşamları sanki pek azı kendi imgesinin ürünüymüşçesıne, sanki roman değil de bir biyografi yazarmış gibi davranıyor: Kişilerin yaşamlarında kara delikler var olduğunu kabul ediyor ve bunları doldururken oldukça sıradışı, değışik bir yol izliyor. 42. sayfadan okuyorum: "... Arada sırada, bütün bunlan, bir hikâyeyi düşünürken, Mösyö Rober ıle Tant Tilda'nın ablalarına neden hiç sahip çıkmadıklannı sorarım kendime. O ilişkilerde benim bilmediğim, öğrenemediğim birçok gidiş dönüş yaşanmıştı hıç kuşku yok kı... Ama bir kopukluk yaşanmışsa, bir kopukluk, bir hayatı doğrulamak adına tüm sonuçlanyla göze alınmışsa bu kopukluğu seçen mutlaka Madam Estreya olmalıydı bu hikâyede... Gerısi, başkaları açısından sadece bir kaçıştı, bir teslimiyetti, bir umarsızlıktı ancak..." Mario Levi Sonra, mesela 58. sayfada şöyle diyor: "Olga'nın Kuledibi'ndeki çocukluk günleri birbirimize.. masallar.. Geçmişi, bir de hakkında, bana bir yerlere ilerleme içimizden, kendi penceremizden • olanağını sağlayacak pek az resim görebilmek için.. edinebitdim... Bu boşluğu, bu karanlığı Levi, azınhklan anlatıyor ama bunun bir açıklamak pek kolay değildi. Bu boşluk, çağdaş azınlık manifestosu olmadığını da bu karanlık kendınce bir hikâyeydi, bir belirtiyor.. Atalannın beş yüz yılı aşkın bir başka hikâyeye çağrı anlamındaydı, bu süredir yaşadığı bu topraklar, benim senin karanlığın içindekiler, günün birinde, olduğu kadar Mario'nun da vatanı değil mutlaka bulmam, yaşamam gereken bir mi? Bir de tersinden soralım: Bu ülkenin başka masaldaydı benim için. Olga, o Musevilerinin, Rumlarının ve Ermenilerinin masalda da bende kalan hikâyesindeki vb. kültürlerı de bıraz bizım de kadar yalnız mıydı?" kültürümüzün birer parçası değil midir? Levı, romanının kişilerinin davranışlarını Roman, kültürümüzün az bildiğimlz bir "bu böyleydi" deyip kestirip atma yerine yönünü başarıyla yansıtırken bu sıkça böyle ırdeleyıp yansıtıyor. yüzyıllardır silkelenıp atılamamış "Brechtvari" diyemeyiz zira Levi, o yabancılık duygusunu nelehn nasıl davranışın yorumunun bizi uyandırmasını, besleyip sürdürdüğünü ve bugünlere dek sarsmasını amaçlamıyor; yorumun, taşıdığını da görüyoruz. kolayca varılan ya da varılamayan birçok Her romanın birçok artısı ve eksısi vardır. değişik nedenlerinin bilinmesiyle Bu roman benzerlerinden farklı ve güzel gerçekleşebileceğini, bazen bilinenlerin bir şeyi daha yansıtıyor: Bu gün Mario Levi yoruma elvermeyeceğini hatırlatıyor.. adlı bir yurttaşımız, Türkçenin kendi Neden? kimligini tanıtan en önemli unsur olduğunu söylüyorsa ve bu görkemli romanı Türkçe Levi: Psikolojik yorumlar, ruh yazıyorsa, izlediğimiz tüm çözümlemeleri edebıyatımızda pek sık münasebetsizliklere, politikada, rastlanan öğeler değıl... Oğuz Atay, yönetımde gözledığımız yetersızliklere Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar rağmen bu ülkede bir de olumlu gelişme, yapabıldiler.. Günümüzün yazarlarından iyiye doğru gitmenin de bahis konusu Buket Uzuner (mesela Mavi Tuna'da) olduğunu düşündürüyor bize...^ yapabılmekte.. SELÇUK EREZ turya, Çekya, Slovakya, Rusya, Estonya ve Slovenya... Eskiden ön planda yer alan, yıldızlar üreten Doğu Almanya eriyip kaybolmuş. Alman standında Bulgar asıllı göçmen ve kendi ülkesindeyken BÎB ödiilü kazanmış bir usta ressam: Ivan Ganchev dikkati çekiyordu, yine bir zamanlar nice ödüllü Japonya gerilemiş durumdaydı, eski yıllarda üç Altın Elma kazanmış tran ise gitgide zavallılaşan birgörüntü vermekteydi. Bazı gelişmişülkelerinpanolarıkalabalıkvezayıftı. 18 kişilik Hollanda standında bir kişi bile yoktu dişe dokunan, 10 kişilik Italyan takımında ise birkişiilginçti. 7 kişilik Isviçre'de bir kişi,4 7 kişilik Danimarka ekibinde ise iki kişi "eh,fenadeğil" niteliğindeydi. Buişlerinbirkısmıbilgisayarçalışnıasıydıüstclik. Jüri için dört günlük yoğun bir program hazırlanmıştı. Her gün saat 812,1317 çahşma, saat 18 'de bağımsız bir sergi açılışı, saat Heide Stoellinger (Avusturya), Altın Elma ödiilü.