07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Edremit'in zeytin dallarından çağrı lkemizin oksijen cenneti biliyorsunuz Altınoluk. Geçen yıllarda çok söz edildi. Doğayı koklayarak bir oksijen bayramı kutlanıyor Altınoluk'ta. Kazdağlan'ndan yeşilin kokusu geliyor, kıyıdan deniz kokusu, yeşil ve mavi kokularla doluyor ciğerimiz. Yabancı turistler de çok hoşlanıyor bu yöreden, Altınoluk Motel'de Avusturyalılar, yanında Polonyalılar, dağ ile deniz arasında mekik dokuyorlar. Doğal güzellikleri ve tarihsel zenginlikleri görmeye doyamıyorlar. Altınoluk körfezin altın bir parçası gerçekten. Kış aylarında avlanmaya gelenler de var ama avlanıyorlar mı bilmem. Geçmiş yılları anımsıyorum, rahmetlc özer Türk'ün Burhaniye'de kaymakam olduğu 196O'lı yılları. Domuz şölenleri düzenlenirdi Ka/dağlan'nda. öykülerin hâlâ anlatılır. Almanya'da Avusturyalı avcılar Kazdağlan'nın yeşiliğiyle beslenen yaban domuzlarını ateşte çevirirken mis gibi kekik kokuyor havada. Bu yörede tüm sofralar kekik kokuyor zaten. Kekikli beyazpeynir yediniz mi hiç? Beyaz peynırın üzerıne bir tutam kekik, bırkaç damla da sızma zeytinyağı, sonra bir yudum rakı, oksijen bayramına başka bir tat katıyor. Ancak bu zeytinyağını büyük kentlerde bulmak kolay değil. Ben zeytine gönül vermiş bir Edremitlinin sofrasında yedim. Ekmeğimi bir peynire, bir de zeytine bulayarak Körfez ve zeytin öykülerine de bulandım. Zeytinin öyküsü giderek acılaşıyor. Altınoluk'da Perihan ve Evin Ertiir çifti ile konuşurken bu gerçeği bir kez daha hissettim. Zeytin konusu enine boyuna incelenmeli, önlemler alınmalı, Türk ekonomisindeki yerine oturmalı bence. Zeytin soylu bir ağaç, kaç yüzyıl yaşıyor, ilgisizliğe, sevgisizliğe bile direniyor, gövdesi delik deşik, hâlâ ürün veriyor. Oysa biraz ilgiyle o ürün artabilir, ağacın yüzü gülebilir, zeytin gerçek değerini bulabilir. Körfez'deki politikacılar zeytine nasıl bakıyorlar acaba? Zeytin dallarının çağrısını duyuyorlar mı? O dalların da bir özlemi var, toprakla, insanla barış içinde yaşamayı, gerçek değerlerini bulmayı özlüyorlar. Gerçek değerlerini bulsalar turistik sitelere arsa olmak için kesilmezler değil mi? Evin Ertür, 1950'li yılların sonunda Edremit'e ilk gelişimde tanıdığım Sabit Ertur'ün oğlu. Onu ve güzel eşini birkaç yıl önce Ankara Oda Orkestrası'nın konserinde tanıdım. Edremit'e ilk gidişimde yoktu. tlkokul çağında ayrılıyor Körfez'den. tstanbul'da Galatasaray'da okuyor. Sonra Hukuk Fakültesi, arkadan Paris'te doktora, üniversitede asistan olmaya hazırlanırken soluğu zeytinliklerde alıyor. Körfez'de en çok zeytin ağacı yetiştiren bir babanın oğluna yaraşır biçimde yaşamak istiyor. Kolları sıvıyor. Zeytinin üretkenliğini kanıtlıyor sanayi dalında. Eşi de onu içtenlikle destekliyor. Perihan Ertür başkentli, Ankara Koleji'nin güzel kızlarından biri, ama kent yaşamından hoşanmıyor, Edremit'e gelin geliyor. Ingilizce öğretmenliği yapıyor, çocuklar ve doğayla bir arada yaşayarak mutlu oluyor. BUyük kentlerin gürültUsünden, çevre kirlenmesinden uzak güzel bir yaşam. Evin Ertür'ün de güzel bir sa U S Zeytinin öyküsü giderek acılaşıyor EdremitBurfıaniye arasında dev ınşaatlar denizin önünü kale gıbı örerken zeytinlıkler de yok edılıyor agaçlar bakımsızlıkla, ılgısızlıkle karşı karsıya Sonuç, Türkıye ekonomisınde zeytinin ırtıfa kaybı Henüz balta yememış zeytinliklerde de vaşı var Körfez'de. Zeytin Urünlerinden sonra öteki ağaçlara yöneliyor. Artık ağaçlardan, kırpıntılardan, köklerden ürünler alan bir sanayi kuruyor. Çok ortaklı şirketler oluşturuyor, o sanayii kurmak :çin Kazdağlan'nda da kök söküyor. Kök sökme, deyimine yaraşır bir uğraş gerçekten. Dağdaki, ormandaki kökleri sökmek kolay değil, bürokrasi de ona kök söktürüyor! Evin Ertür'ü dinlerken doğanın zenginliğini hissettim yeniden, hiçbir şey eskimiyor, ölü bir ağacın kökü bile yeni Urünler veriyor. Doğada ölüm yok... Bir yöreyi sevenlerden dinlemek çok hoşuma gider. Perihan ve Evin ErtUr'ün sofrasında da Altınoluk dolaylarına uzandım birkaç saat. Assos'un lacivert sularına daldım, Adatepe köyüne tırmandık, Zeus tapınağma, Behramkale'ye, sonra Anadolu yarımadasının Ege'ye uzanan ucu Babakale'ye.. Yıllarca önce Aziz Nesin ile bırlikte gitmiştik bir gün. Armut bahçelerinden geçtik. O armutları pazarda göremiyoruz. Çünku örseleniyor, taşınamıyor, nerdeyse ağacında çürüyecek. Rakı yapmayı düşunmüyorlar hiç... sarılıp bekliyor, bir davul sesi, agaçlann arasından birkaç ayı birden görünüyor. Ancak turistler tetiğe basamıyorlar. Büyük şaşkınlık içinde oynayarak yaklaşan ayıları seyrediyorlar.. Bu yazımı bir kurbağa öyküsüyle sona erdiriyorum. Ama bu kurbağa, Edremit Körfezi'ne akan çaylarda, derelerde yaşamıyor. Bu, Süveyş Kanalı'nı geçmek isteyen bir kurbağa. Yüzmeye başlarken bir akrep geliyor yanına. "Beni de al, sırtına bineyim, birlik "Armudan iyisini ayı yer" diye bir söz var. Yollarda oynayan ayılar bu bahçelere geliyor mu bilmem? Bir ayı öyküsü Altınoluk kıyılarını kahkahalarla çınlattı geçen akşam. Bir süre önce Avusturyalı avcılara Kazdağlan'nda ayı avlanacağından söz etmişler. Onlar da tüfeklerine sarılıp gelmişler. Hayli de para ödemişler ama hiç ayıya rastlamamışlar. Elbet çok içerlemişler. 111e de ayı avlayacaklar. Yoksa parayı geri istiyorlar, Bizimkiler çok güç durumda ama bir çözüm buluyorlar. Avcı turistleri ormana götürüyorlar, hepsi tüfeğine le gidelim", diyor. Kurbağa oralı değil, akrep yalvarıyor. Kurbağa kuşkuyla bakıyor akrebe. Onu alırsa sokmasından korkuyor. Akrep güvence veriyor. Kurbağayı sokarsa ne olur, kurbağa ölür, suya batar, akrep de boğulur. Oysa akrep de kanalı geçmek istiyor. Kurbağa düşünür; bu gerekçeyi inandırıcı bulur, akrebi sırtlanır, yüzmeye başlar. Yolun sonuna gelirken, akrep kurbağayı sokar birden. Kurbağa şaşırır, sulara gömülurken akrebe sorar; "Kanalın sonuna yaklaşük, ben de ölüyorum, sen de, neden yaptın bunu?" Akrep gülümser; "Burası Ortadogu" der. Bu öyküyü ören'e tatile gelen bir profesörden dınledim, bir siyasal bilimciden. Kahire'deki ABD Üniversilesi öğretim üyelerinden. Üniversitede, Ortadoğu politikasıyla ilgili derslere bu öyküyle başlıyorlar! öğrenciler gereken dersi alır, yorumunu yaparlar belki... Arap dünyasına yaraşır bir öykü gerçekten. Kim kurbağa, kim akrep belli değil, roller değişebilir; ama sonuç değişmiyor, Ortadoğu ateşler içinde. D 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle