07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Müzik aletlerinde ilgi patlaması ( Ç V%aron Kemençe, Safiyc Targan HaBCnım tarafından hediye edilmiş olan l # b i r ud: Ruhiddin Targan'a ait... Prens Ziyaeddin'in kanunu, Növbe: 16.yy.: Pirinç ve deri kaplı... Nefir..." Tüneldeki Divan Edebiyatı Müzesi'nde birçok eski ve ilginç müzik aieti sergilenmiş. Bu müzenin bulunduğu Galip Dede Caddesi'nde 28 No'lu müzik aleti dükkânının sahibi Ahmet Canova ile konuşurken bundan açıldığında, "Babam Ferit Bey Türkiye'nin en eski müzik aleti dükkânlarından birinin sahibiydi... Son otuz yıl içinde elimizden ne anlika, ne saraydan gelme ilginç enstrümanlar geçti..." dedi. Birkaçını kendi alıkoymuş ama çoğu satılmış gitmiş. Bundan on beş gün evvel kızıma gitar almak için Yüksekkaldırım'a gittiğimde, burada çok sayıda müzik dükkânı açıldığını, eski marangoz ve keresteci dükkânlarının kapanıp yerlerini gitar, piyano vb. satan dükkânIarın aldığını görmüş ve şaşırmıştım. Rasgele birine girince şaşkınlığım arttı. Çünkü dükkâna çok sayıda alıcı giriyor çıkıyordu; alt kata indiğimizde gitar deneyen iki genç görmüştük, üst katta da nota alan, flüt soranların sayısı kabarıktı. Aslında elektrik mühendisi olan dükkân sahibi Ahmet Canova, son yıllarda Türkiye'de müzik aletlerine karşı bir ilgi patlamasının gerçekleştiğini söyledi. Babam önceleri beyaz eşya satarmış. Bunların arasına iki üç gitar filan atmış, gitarlar satılınca da sayıyı çoğaltmış, işi büyütmüş. Bu konuda çalışan Papajorj vardı. Onu da aldık. Babam eskiden 36 numaradaydı, kendi binasmı alıp daha aşağıya taşındı. Başlangıçta bu yokuşta sadece üç tane müzik dükkânı vardı. Şimdi on altıyı bulduk." İlgi o kadar bUyüV ki özellikle iyi gitarlar, iyi orglar için bckleme kuyruğu var. Altı aya kadar bekleniyor. İyi marka hemen satılıyor. Mesela bir Amerikan Fender gitarı, Japon Ibanez marka çok beklemeden gider." Tayvan malları da var. Bunlar çeşitli ve ucuz... Kaliteleri tabii diğerlerinin gerisindedir. Doğu Bloku'ndan sadece Çekoslovakların yaylı sazları iyi, Petrov marka piyanoları da güzeldir. Rus aletleri ise oldukça kötüdür." "Yerli bateri takımları zilsiz 1.200.000 liraya gider; zilli olunca 1.500.000 lirayı bulur. Dünyada en çok tanınan bateri takımları ABD'den I.udvvig ile Japon Tama'dır. Aksesuarına göre 410 milyon lira ederler." Bizden alışveriş edenlerin yüzde 60'ı kulaktan çalar, yüzde 4O'ı nota bilir. Çalışma sorun oluyor. özellikle evlerde bateri çalışmak konu komşu tarafından pek hoş karşılanmıyor. Susturucu olarak bez, deri kaplıyorlar, içi dolu davullar kullanıyorlar. Zillerin sesini kısmak daha zor... Bunlar, ince lastiklerle, seloteyple kapanabilir, ama en iyisi Aslan Han gibi yerlerde bulunan çalışma stüdyolarından yararlanmaktır. Çarşamba Sonunu getırsınler ya da getirmesinler, müziğe merak salan ve epey uzverıde bulunarak kendilerine bırer enstrüman satın alan gençlerın sayısı hızla artıyor. ları ve hafta sonları saatle tutup buralarda çalışırlar." Bu müzik aletine ilgi sadece gençlerde değil... Belediyelerde de çoğaldı.. Küçüklü büyüklü birçok il ilçe belediyesinden gelip, enstrüman alıp bando kuruyorlar. Genellikle ordudan ayrılma ya da emekli bandocu bir astsubay buluyorlar, onu alıyorlar. Bu şef de bahçıvan işsiz, zurnacı kimi bulsa yetiştirip bir bando hazırhyor. Bir belediye bandosu, bugünlerde yaklaşık 100 milyon liraya çıkar. Belediye reislerinden bize başvurup 'Bu işe 20 milyon ayırdık, idare ediver' diyen hesap kitap bilmeyene laf anlatmakla çok zaman yitiriyoruz. fzmir Belediyesi'nin niyeti var ama bir türlii gerekli ödemeyi yapıp bandosunu kuramadı. Sakırköy âeledîyesi enstriimanlannı aldı. İstanbul Büyükşehir Bandosu kuruldu, ama eski Itfaiye Bandosu mal/emeleri ile çahşıyorlarf Müzik Boom Dergisi'nin son ağustos sayısında da MazharFuatÖzkan grubunun öyküsünün anlatıldığı yazıda Mazhar, 1%6'da Fuat'la Kalamış'ta tanışmalarını naklediyor: "Daha talebeyiz o zaman... Fuat'la bir Hohner var, donunu satarak gümriiklen kaçırdı... Çünkü hiçbir zaman giremez gilar iilkeye. Bir mikrofon, bir uyduruk amfi.. Bağlantılar falan hak getire..." Demek ki yirmi beş yıl önceki enstrümanşızlıktan, ilkellikten bu halegelmişiz... Mert Özmen'in bir yazısında 195465 arasında gitarın ulkemizde henüz emekleme çağında olduğu ve plakçı vitrinlerine ya da markete uzanamamış bulunduğu belirtilmiş. Bu ülkenin enstrümansız, dış bağlantısız müzisyenleri, bırakın Eurovision'u, orta bir düzeye nasıl ulaşabilirlerdi? Bu enstrümanlar pahalı, alıcıları da gençler. Hepsi hemen aldığının karşılığım ödeyecek kimseler değil... Bu sorumu birkaç metre ötede bir dükkânı olan ünlü rock gitarcımız Engin Tümer'e sordum. Tümer, "Taksit yaparız..." dedi. "Bizim müşlerimiz çok diirüsttür... Arabcskçinin senedine güvenmem; ama rock müzigi meraklı.sının sözü benim için yeteıiidir. Şu ana kadar beni kandıran olmamıştır." Son yıllardaki bu patlamanın böyle bir düzeye varması bahis konusu olabilir mi? Türkiye'de hafif müziğin sağlamı, ciddisi söz konusu olunca akla gelenlerden Timur Selçuk'a sorduğumda şöyle yanıtladı: "Bir patlama var. Bunu okulumuza gelen ögrenci sayısının artışında da görüyoruz. Ama iki ay gelip kaybolanı da maalesef çok. TV izleyip konsere gidip dergilerden etkilenip aniden meraklanıp başvuran özellikle kişilik arama yaşlarındaki gençler arasında doğru düriist müzik cgitimine devam eden az. Zira özveri, çalışma ve disiplin gerekir. Bir katılımcı kalabalığından söz edilinebilir; ama gerçeklen yetenekli, işini ciddiye alan müzisyenlerin arltığından söz etmek giiç. Çok kısa yoldan gidip konser vermeye yeltenen, göz boyayıcı bilgilerle çevrede bir saygınlık kazanmaya kalkışan bol. Bunu tüketim manlığının yan üriinii olan müzik piyasası ve onun altı ayda bir yanıp sönen yıldızları, balonları, bir de hafif müziğin alındığı izlenimini yaratıyor. Bilinçsiz ailelerin desleginde çocuklar bir dükkâna girip pahalı enslrümanlar alıyorlar, ama devamı gelmiyor. Bu durum hiç müzigc ulaşmamış olmaktan daha iyi gözükse bile uzun vadede, çok önemli bir yeri olan hafif müziğin ulkemizdeki gelişmesine anlamlı bir katkıda bulunmuyor. Nileliksiz, sayısal bir ilgi patlaması söz konusu, ama kalileli dinleyici de yetenekli, çalışkan ögrenci de az.. Bu durumu yönlendirebilirsek ümit verici kalitatif bir tabloya döniiştürebiliriz." Nasıl? Hesmi ve özel kamu iletişim araçlarında doğru ve ciddi ürünler sunulup bunların iyi değerlendirilmesi, açıklamalannın iyi yapılması, dinleyicinin bilgilendirilmesine yol açar. Bir de hafif müzik konservatuvarlan nın kurulması iyi olur. Bunlar sadece Doğu Bloku'nda vardı. Batı'da caz okullan mevcut. Hafif müziğe ilgi duyanlar caz okullarında veya klasik konservatuvarlarında yetişerek zamanla hafif müziğe giden yolu buluyorlar." Bunları dinlerken aklıma rock gitarcımız Kngin Tümer'in söyledikleri geldi: "Rock gltara sevgisinden, pop müziğe merakından ders almak istcyip anası, babası tarafından klasik gitar derslerine başlatılan, bu nedenle müzikten soğuyup gitarı bırakanlar çok. Doğrudan sevdiği konuda, o alandan uzun süre koparılmadan eğitilmeli gençler" dedi. Timur Selçıık'un söyledikleri gerçekten doğru. Hafif müziğe karşı.bir ilgi patlaması var. Bu ilgi patlaması kendini enstrüman satışlarında, alınan özel derslerde, konserlerde gösteriyor. Bu ilgi patlaınasını doğru bir yöne çevirmek, yarının kaliteli Türk hafif müziğinin temellerini atmak gerek. Üniversitelerimize hafif müzik konservatuvarları açmak bunun bir yolu olabilir. • »
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle