Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Siyasal senfoniyi dinleyemeyince aşkentin gündeminde politikanın önceliği var her zaman. Evde, sokakta, dolmuşta, takside söz politikaya gelir birden, bir kokteylde ya da protokol yeme^ ğinde, güzel bir konser arasında, tiyatroda, operada, meclisteki ya da rastgele bir bakanlıktaki olayların yankılarım, tepkilerini duyarsınız. Son günlerde siyasal partilerin gündeminde Kırşehir seçimleri vardı; ama başkentin gündeminde başka sorunlar ağırlık taşıyor. Siyasal çizgiyi izlemenin güçlüğü, söyleşi ve tartışmalarda varsayımların bile üretilemediğinden yakınanlar giderek artıyor. Dışişleri Bakanı Mesut Vılmaz'ın adı da çok geçiyor başkent çevrelerinde. Yılmaz'ın yavaşlığı, durağanlığı tartışılıyor. Tüm çabalara karşın yıpranmadığı, bir seçenek olmak gücünü koruduğu söyleniyor. ANAP'ı bir gemiye benzetiyor kimi başkentliler, tayfaların büyük çoğunluğu gemiyi geriye götürüyor, bir azınlık da ileriye. Bu benzctme doğrultusunda Mesut Yılmaz iyi bir kaptan olacak mı diye soruyorlar sonra... Bu dönemde kaptan olmak kolay değil elbet. Ayrıca tüm kaptanlar pusulayı şaşırmış görünüyor. Gemiler denizde değil, boşlukta yüzer gibi, iktidar boşluğu var da muhalefet boşluğu yok mu diye soranlar da az değil. Kimi kişiler 1970'li yılları anımsıyor. CHP'nin 1977'de iktidar olmaya tırmanışını, başkentte başka bir beklenti var o zaman. Umutlu bir beklenti, herkes sokaklarda, herkes mitinglerde... Çiçeğe durmuş tomurcuk gibi bir beklenti o. Bir umut çiçeğinin açmasını bekliyor herkes. Ecevit ile birlikte bir seçim yolculuğunu anımsıyorum şimdi. Alanlarda, dağlarda, bayırlarda, salkım salkım insanlar, kadınlar, çocuklar, yabancı ülkelerdeki kocasını özleyen genç gelinler, umutla sesleniyor Ecevit'e... Sonra ne oldu, o 'umut' gerçekleşmeden soldu değil mi? Başkentin güngörmüş bürqkratları kamu sckiöründeki parsellemenin, ters atamalann o zaman başladığını anlatıyorlar. Ben de AlUla Karaosmanoğlu'nun bir sözünü anımsıyorum. 1977 yılındaCHP hükümetinin kurulduğu günlerde Ankara'ya geldi. Bir öğle yemeğinde buluştuk. Gözlemlerini sordum. Çok olumlu yanıtladı. özellikle belli görevlerdeki kişilerin birbirini iyi tanıdığını, iyi bir diyaloğun devlet yönetimindeki önemini beHrtti. Orneğin Başbakan Ecevit ve planlama müsteşarı Bilsay Kuruç'un Göreme Sokağı'nda birlikte çalışmalarını ekonomik politika açısından çok olumlu buluyordu. Sonra ne oldu, Göreme Sokağı'ndaki diyalog kopuverdi. Başbakan Ecevit, planlama müsteşarını görmeye vakit bulamadı. Galiba yeni atadığı MİT Müsteşarı'nı da... Hiç unutmam bir kokteylde emckli Orgeneral Adnan Ersöz de var. Yanına gidip selamladım. Başbakan gelince o da görüşmek olanağını aradı hemen. Meğer kaç gündür görüşcmemişler! Ben çok şaşırdım bu olaya. Hükümet kurmak başka, hükümet olmak başka değil mi? Adnan Ersöz'den söz ederken başka çağnşımlar da oldu. Sayın Demirel'i anımsadım, B emekli Orgeneral Ali Fethi Esener'i ve de Sayın Kenan Evren'i, sonra Sayın Fahri Korutiirk'U... Baştan sona yaşadığım bir atama olayını. Ali Fethi Esener'i bir Erzincan yolculuğunda dinledim uzun uzun. Toplumun belli kesimlerine belli bir bakışı olduğunu anlattılar. Biraz yadırgadım, Cumhuriyet'teki köşeme de Erzincan izlenimlerimi aktardım. Sonra CHP Senatörü Niyazi Ünsal ile haber yolladı bana, yanlış bilgilendigimi söylüyor. Derken orduda komutan atamalan yapılacak. Kara Kuvvetleri'nde beklenen komutan adayı Adnan Ersöz, ama Demirel hükümetf Ali Fethi Esener'in komutanlığını yeğliyor. Kararnamesi hazırlanıyor, Cumhurbaşkanı Korutürk Florya Köşkü'nde o zaman. Savunma Bakanı Sadeltin Bilgiç, Adalet Partisi'nin 'Koca Reis'i, kararnameyi alıp Istanbul'a gidiyor. Kararname onaylanmazsa hükümetin istifa edeceğini söylüyor. Cumhurbaşkanı Korutürk de diretiyor; "Ben de istifa cderim, cumhurbaşkanlığı bunalımı olur", diyor. Bu direnişten sonra Ali Fethi Esener Kara Kuvvetleri Komutanı olmuyor; ama Adnan Ersöz'ün atanması da gerçekleşmiyor. lkisi de emekliye ayrılıyorlar. Kara Kuvvetleri'ne Ege Komutanı Orgeneral Kenan Evren geliyor. Böylece tarihin dönemeci değişiyor ülkemizde. Olayları birlikte yaşadık. Bir gün Çankaya'da Cumhurbaşkanı Evren de bu atama olayından çok değişik bir nedenle söz etti bana. Masasında anıları duruyor ve bana sevgili eşinden söz ediyor. "Kara Kuvvetleri Komulanı olmamdan, Sekine hiç hoslanmadı. Emekli olup İzmir'de rahat bir yaşam sürmemUi daha çok isliyordu. Şimdi düşüniiyorum, unun isledigi olsaydı, olaylur başka iiirlii gelisir, o da hastalanıp ölmeıdi belki." O atama kararı Sayın Evren'in kişisel yaşamında da değişik bir dönemeç oluşturuyor, ama kaçınılmaz! Dönemeçler değişiyor, ancak biz döne döne aynı çıkmazda yaşıyoruz. 1977'de CHP, hükümeti kurdu, ama hükümet olamadı doğrusu. 1990'da Türkiye'de bir ANAP hükümeti var; ama ANAP iktidarda mı acaba, tabanı kaymış bir hükümet iktidarını sürdürebilir mi? Daha önce yaşanan diyalog kopukluğu bugün de yaşanmıyor mu? Planlama MüsteşarlığYnda yeni bir dü Eski bir anı: Orgeneral Kenan Evren, Müşerref Hekimoğlu ile Pakistan yolculuğunda. Daha sonraları, Çankaya1 da Evren, Hekimojjlu'na eşi Sekine Hanım'ın "emeklilik" hakkındaki düşüncelerıni aktaracak... zenleme oluyor, ANAP grubunda kıyametler kopuyor, tepkiler, eleştiriler. Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'a ve de dış politikaya en sert eleştiriler ANAP grubunda, hatta Bakanlar Kurulu'nda yapılıyor. Ekonomiden sorumlu bakanların hepsi ayrı telden çalıyor. Hepsi ayrı egemenlik kurmak istiyor. Böyle bir iktidar sürer mi, bürpkratlar şaşırmaz mı? Başkent söyleşilerinde bürokrasideki şaşkınlık da kaygılar yaratıyor. Tüm vidaları gevşemiş bir aracın nasıl yürüyeceği merak ediliyor. Ve soruluyor: Vidaları kim ayarlayacak yeniden? Ülkemizin gündemi ne zaman dünyanın gündemiyle bütünleşecek? BugUnlerde verilecek kararların Ülkemizin geleceğini belirleyeceğini öne sürenler, muhalefet boşluğundan da karamsarlık duyuyorlar. SHP'nin çağdaş bir politika üretemediğinden yakınıyorlar. Hizipçilikten politika üretmeye, düşünmeye vakit kalmıyor mu, diye soruyorlar. Ufukta erken seçim görünürken politikaya soyunmak isteyenler de var, beğenmediğimiz politikayı değiştirmek için Meclise gidiyorlar. Ancak partiler onlara kapısını açacak mı bakalım, taze kana kapalı davranış sürecek mi yoksa? Oysa Türkiye seçkin beyinlerden, güzel birikimlerden yoksun ülke değil. lstenirse her parti taze kana kavuşabilir. Ama kim okuyor, kim dinliyor? Başkentin yazgısı bu. Bir kokteylde, konserde, tiyatroda, operada, siyasal esintiler olur her zaman. Kimi zaman da tersine. Siyasal söyleşilerde soluğu tükenenler, kirli havayı atmak için sergilere, konserlere, operaya koşarlar... Mahler'i dinlerler, Mehmet Giileryiiz'ü seyrederler, Berna Türemen'i selamlarlar. tsmail Türemen'in öğrencilerinin ürettiği sergide duraklar, yitik coşkularını tazelerler. Gripten yatıyorum, sergilere, konserlere gidemedim bir süredir. Bu sayfada Kuvvet Başarır için yazdıklarıma okurlarımızdan gelen mektuplara bakıyorum gülümseyerek. Sevgili dostum Büyükelçi Haluk Kura'nın bypass ameliyatının sonucunu bekliyorum umutla. Giiler Yigit ve Haldun Dormen'in üzünlüsünü paylaşıyorum uzaktan. Derken Suna Kan dönüyor Mersin'den. Giilay Uğurata ile birlikte verdikleri konserin izlenimlerini anlatıyor. Yatağımda doğruluyorum. Yağmur bardaklardan boşalıyor Mersin'de, konser salonu sular içinde, ama kalabalığın ilgisi her şeyi bastırıyor. Başkentte, tzmir'de, Mersin'de insanlar güzel şeyler dinlemek istiyor, güzellikler i/lemek. Belki de siyasal senfoniyi dinleyememenin tepkisiy Yıl 1977: Ecevit ile "Umutlu bir beklentide..." Herkes, CHP'nin iktidar olacağı beklentisi içinde. iö