Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0) Şiir ne anlatır? Şöyle dc somlabilir: Şiir neyi anlatır? Yanişiirin malzemesi nedir? Bu soruyu kısaca şöyle yanıtlayabiliriz: Şiir hayatı anlatır. Hayat bUtün çeşitliliğiyle, renkliliğiyle, çelişkileriyle olumlu olumsuz devingenliğiyle yanı başımızdan akıp gidiyor. lşte bu akıp gidendir şiirin malzemesi. Çeşitliliktir, renktir, çelişkilerdir. Bir romanda altı çizilcn satır, bir filmde dondurulan kare, bir öykünün başlangıç cümlesi, "Görülmüştür" damgalı bir mektup, bir sabah vapurunda içilen çayın demli buğusu, belli belirsiz alınan selam. Uzat uzatabildiğince. Daha neler eklenmez bu listeye. Gazetede dip köşeye sıkışmış bir haber, sabah serinliğinde biryolculuk düşü, bir aşkın gönülde sızlayan kırık ezgisi. İşte hayat, işte şiir. Ne anlatmasım bilene, nasıl anlatacağını bilene o kadar çok ki malzeme. Ne kadar çok hayat, ne kadar çok şiir. Evet, yeter ki elinden tutmasını bilmeli şiirin. 4) 5 Suskunkığu türkülemek yağmurdan yunup arınmış toprak karsuları akıp geçmiş dağlardan dinmiş fırtına susmuş yel suskunluğu türkülüyorum açsın çiçekter uyansın tomurcuklar * renklerin büyüsünce maviliklerce uçsun üveyikler gürül gürül aksın dereler uğuldasm dereler suskunluğu türkülüyorum barışa bir eşik kala korolaşsın güzellikler toprak yekinsin kişnesin taylar tmazlar savrulsun suskunluğu türkülüyorum İHintıil Cençtürk •Ö a Demokrasi Kime Emanet Edilirdi? Böyleyim fimdi güneşli mavi sularda akıyor değilsem de yalmzlığın kışlarında üşüyorum sanma sakın bir ' 'günaydın' 'sız sabahlan sevemedim bir de sevilen romanlardaki utkusuz sonları Namık Kııjumou Beyuz güvercln Güneş vurdu guzlerime, (Jzayan yollardaki insanlar hep gölge, Seceven, Beyaz güvercin ürperdi Bulutlar yapıştı yere Ne güneş kaldı, ne gölge... Nilhan Seaalan Ihlnızhğı sever ohnaktan korkuyorum V Yalntzlığı sever olmaktan korkuyorum bazen. Ya!.. ayrılığa düşerse gönlüm. Ayrılığı seversem delice, senden uzak günlerin gecelerinde. Hani ıssız bir çöle sevdalanırsa yüreğim derim. Yalmzhğı sever olmaktan korkuyorum dedim ha!.. Bilesin istedim. Baki Murttt Top Sen öyle ansızın kucaklarım ki seni yalmzlığın eskı çarşıları yutkunur öyle ansızın severim ki senı hüzün basamaklarda titrek ve çaresizdir. Ve öyle ansızın benzetirim ki seni sana seni sen en çok o zaman kıskanırsın Yaşar THIINİM K I » ; şiir yok ıflahımı kesmişse karmaşası günlerin hacizdeyse sevdanın tekmil vakti kalbim rehinse hicrana ve faiz ve esham ve tahvil /yani bunca gereksiz vesair/ abanmışsa üstüne sözcüklerin hanidir beşinci sınıf gırtlaktan bir ezgi gibi dökülüyorsa o alaturka tanımı güzetliğin bekleme daha şiir yok sana gövdem. ki bilirsin acıya şerbetli umuda payanda ve alesta isyana gel gör ki dört bir yanı harami zaptolurken en son kalesi içindeki çocuk gülüyor hâlâ olsa da daha şiir yok sana Metin PUtmek Demokrasiyi 27 Mayıs'ta gençler getirmiştir. Gençliğin hızlı demokrasi istemleri, halk ve ordu tarafından benimsenmiştir. 27 Mayıs'tan sonra, "Ordu gençlik elele" sloganlarının atılması, birlikte sokaklardan geçişleri demokrasi içindir. 1961 Anayasası ile bir oranda demokrasi gerçekleştirilmek istenmiştir. Ama ne çare ki, 1961 Anayasası ile geldiği sanılan demokrasi, 1965 seçimlerinde iktidara geçen partinin eline verilmiştir. O parti ki 1961 Anayasasına da, onunla gelen demokrasiye de karşı olmuştur. 'Kurt kuzuya emanet edilmiştir.1 Ondan sonrasını biliyorsurujz. 12 Mart ve daha sonrası 12 Eylül'dür. Her hareket demokrasiyi köstekleyenin 1961 Anayasası olduğunu sanmıştır. Hele 12 Eylül'ün getirdiği anayasa gençlik, işçi, emekçı, emekten yana olanların karşısındadır. Bölunmeye karşıdır, oysa sağda ve solda en büyük bölünmeler bu dönemde olmuştur. Atatürk, Cumhuriyet'i gençlığe emanet etmıştir. Neden işçıye, askere, koylüye değil de gençliğe? Çünkü cumhuriyeti en iyi bir biçimde gençliğin koruyacağı ınancındadır. Atatürk'ün 'Bursa Nutku' olarak bilınen bir konuşması vardır. Atatürk, 6 Şubat 1933'te Bursa'ya gittiği zaman bu heyecanlı konuşmayı yapmıştır. Bu konuşma o yıllarda kimi çevrelerin işine gelmemiştır. Bu yüzden resmi görüşün bile bu konuşmayı benimsemediği görülür. Oysa dikkatle okunduğunda görülür ki, bu konuşma 'Büyük Söylev'ın gençlığe sesleniş' bölümünün biraz daha açıklamasıdır. Orada, "... memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta iktidar sahipleri şahsı menfaatlerini, ıstilacıların siyasi emelleri ile birleşlırebilirler" demektedır. Bu sözler, bir anlamda 'Bursa Nutku'nun bir açıklaması değil mıdır? 'Bursa Nutku' söylenmiş midir, söylenmemiş midır? Hiç kuşkusuz söylenmıştir. Ancak kimi fanatik resmi görüş yanlılarına batmış, ağır gelmiştır. Bu sözlarden alınanlar olmuştur. Bunlar, bu nutkun yaygınlaşmasına engel olmak istemişlerdir. Tarihçi Mahmut Goloğlu, Bursa konuşmasının bir içki sofrasında söylendiğini, ertesi gün Atatürk tarafından kabul edilıp yayımlanmadığı için, onun konuşması sayılamayacağını söyler. Goloğlu'nun böyle yorumlamasına karşın, bu konuşma hiçbir zaman inkâr edilmemiştir ve partinin resmi organı Ulus gazetesinde de yayımlanmıştır. Bir konu daha var. Konuşmanın sofrada söylenmesi bir sakınca olarak gösterilir. Oysa, Atatürk'ün sofrada yapılmış ve her zaman baş tacı edilmiş bir çok konuşması vardır. Zaten Atatürk'ün fikirlerini kolaylıkla açıkladığı yerin sofralar olduğunu yakınları her zaman belirtmişlerdir. işin özüne gelindiği zaman, devrimin ve onunla gelen cumhuriyetin korunması polis, jandarma, adliyeye bırakılmıyor, gençliğe emanet ediliyor. 'Büyük Söylev'ın şonunda da cumhuriyet gençliğe emanet edilemez mi? Ikisi arasındaki ayrım, biri 'söylev'de, öteki 'sofra' da söylenmiştir. Bugün 'demokrasi demokrasi' deyip duruyoruz. Eğer Atatürk, bugünkü demokratik engellemeyi görse idi, demokrasiyi de öyle sanıyoruz kı gençliğe emanet' ederdi. Gençliğin değil, Atatürk'e yakın olduklarını söyleyen ihtiyarların elinde demokrasi bu duruma düşmüştür. D 21