28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Elbette, en güzel yerler bile insansız bir eksik kalır. Ancak bu " i n s a n " eksikliği "insanca" giderilmelidir. Hütün yazarlann, bugüne kalabilen kanıtların tanıklık ettikleri, Boğaziçi'nın doğal gUzelliklerine katkının gerçekten "insanca"olduğu yolunda... Küçücük balıkçı köylerınin Boğaziçi'si, övülen kişiliğini 18. yy'da bulmaya başlıyor. III. Ahmet ve sadrazamı Ibrahim Paşa, Boğaziçi'ni usul usul kentleştirmeye koyulurlar. Ama her yapı girişimi, her şey, az önce de değındığim gıbı dcnctım altındadır. Uçüncü Selim, ak gıysıh 28 bostancının çektiğı 14 çifte saltanat kayığıyla, Boğazı bir başlaıı biı başa geçerken, "Bu kiınin yalısı?" "Bunu kım yaptı?" gibı sorular sorar. Dümcndeki Bostancbaşının hemen yanıtlaması gerek... Yanılmamak için bunları bir deftere yazmıştır. Işte bu Bostancıbaşı defterlerine göre, Üçüncü Sclım'Ie Ikinci Murat döneminde yalıların sayısı 245'i bulur. "Turkler tarafından buvındır lıale getirilen, dunvada eşı veya benzerı olmayan 20 kın. uzunlukta ortalama 11.5 kın. genışlıkteki denız yolu, olağanustu gem$lıkte bir cadde gıbı sıra ile bırbirınden güzel yalılar ve saraylarla çevrıli tdı. Bunlar hemen kesintisiz bir dizı halinde kıyı boyunca sıralanmıştı. Arkalarını kıiçüklU buyıiklü korular, çeşitlı köşkler ve pavyonlar almaktaydı. Her laraf yeşilliklerle bezenmişti. Gene yer yer bazı tepelere ftstık ağaçlurı dikılmiş, bunlar bir köşk veya bahçenin çevresıni sanmştı. Büyuklü küçüklü vadı ve dereler arazi içine gomulmekte ve Boğaz bölgesini gemşletmekte, böylece çayırlarm ta dibinden ve uzaktan Boğaz'ın sularını görmek mümkün olmaktaydı. Buralan Istanbul'un doğal parklarıdır. Diplomasız Türk şehircilerı burada da büyük bir yetenek ve anlayışla davranmışlar, doğayı zorlamamıslar, aksine tum gUzellıklerıni görünmez bir elle belirginleştirmeyi bilmişlerdir. " Sedaıl H. Eldem. Bofiasiçi Anıları 1979 Eski gravürlere, fotoğraflara bakttğımızda bu betımlemeye katılmamak elde değil... Ne var ki, bakış açımızı azıcık değiştirince gördüğümuz bir başka gerçek de şu: Bütün bu güzel evler, sahil saraylar, gelip kıyıya yerleştiklerinde, artık o kıyı parçası başka herkese kapanıvermiş... Ne karadan (zaten yol yok), ne denizden kıyıya ulaşmamız olanaksız... "Ara sıra birkaç yalı boyunca uzanan bir nhtıma rastlansa da bunlar genellikle çok darolduğu için pek fazla sayıda insan alamazdı. Buralara, ancak hızmetkârlar biraz hava almaya gelır, bclıkçılar ağlarını yayar, onarırlaryada luttuklan balık vb. satarlardı. Çünku şaşılacak şey kayıkçılar ve balıkçılar bu şaşua'ı tkâmetgâhların rıhlımlarını mütevazı uğraiilarıııda ku^anma haklartna sahıptıler. " Srdnıl II. l.l,l,;n lioguziçi tııılaıı ]'J?2 Osmanlı yaşama blçlml kendinden önce var olanlan da içinde yoğurarak köşkleri, yuulaı., kışlık sarayları. sandal gezintlleri, eğlencelerl ve su oyunlanyla Boğazlçi'ni doldurur. M. d'Ohsson'un üstteki gravüründe de bunu görmek mümkün. kısacası saray çevresınden olmayan kişiler buradan yararlanamazlardı. Koskoca Boğaz'da, dillcrc sakız olan Küçuksu Çayırı, Göksu Deresi, Bentler, Sarıyer suları, Beykoz Çayırı gibi kıyıdan içerdeki bir ikı yer de orta gelirlinin eğlenmesine bırakılmıştı. O çağlarda sosyal denge bu kadarcıkla sağlanıyordu anlaşılan... Bu açıdan bakılmasına kızanlar olabilir. Ama eğri oturup doğru soralım: Boğaz kimindi eskiden? O durumu öylece korumak bugüne yakışır mı? Belediye Başkanı, Boğaz'da da Haliç gibi yıkıma girişeceğıni söylediğinde kimileri için yer yerinden oynadı. Elbette oynayacak onlar için, bir kez bu yol açılırsa, yer ellerinin altından gidebilirdi... Olayda benim anlamadığım, bunlara halktan yana bilinenlerin de destek vermesiydi. Ne olurdu Sayın Dalan, hiç de "tarihi anıt", "kültür değeri" olmayanları, yalnızca kıyı kapatanları, halk için temızleyiverseydi? Kıyı azıcık halka açılamaz mıydı? Bostancıbaşı defterinde yazılı 24S yalıdan bugün otuz kadarı kalabilmiş, kimi yanmış, kimi yakılmış; kimi yıkılmış, kimi yıktırılmış... (Kimilerine de gemiler gırdı anımsarsanız...) Bu da ayıı konu... Ama koskoca Boğaz'da "tarihi anıt" sayılabilecek otuz kadar yalı işte... Bir çağlarda yalıları yaktırıp yıktıranlar şimdi onlara sığınıp kıyıyı kapatıyorlar. Oysa bütün Anadolu'nun eski kent kuruluşu geleneğinde olduğu gibi Boğaz'da da koyakların denize ağızlandığı yer, kıyı; kamuya, topluma, halka bırakılabilirdi... tstanbul'da örneği yok mu? İşte Üsküdar'ın bir çağlardaki durumu... Türklerin Boğaz'da yerleştikleri en eski yerlerden biri olan Üsküdar, kent tasarımı açısından ilginçtir. Kıyı ortak kullanımdadır... Camiler, çarşılar, kıyı gezinti yerleri kıyıdadır. Konutlar, koyaklardan içeri birbirine ve ortak oyluma dönük yüzler gibi yamaçlara yerleşmişlerdir. Böylece en gerilerdeki evler bile koyağın açık ve ortak oylumundan denizi görurler. Aslında Kuzguncuk'ta da, Vaniköy'de de, başka koyaklarda da, varlıklıların yalıları gelip kıyıya perde çekmeselerdi, durum benzer olacaktı. Bu gözle Boğaz'a, insan için insanca yaklaşılırsa, hiç olmazsa başlangıçta saydığım tüm koyakların ağızları ve kıyıları elden geldiğince topluma, kamuya bırakılsa, içerilere doğru deniz ve komşuluk görüntülü, hemşehrilik duygulu yerleşilse, bugün bile çok daha sayıda kişi gevşek bir doku içinde o cennet güzelliklerden yararlanabilir. Gerçekte benim söylediklerim bile ayrıntı... tstanbul son döneme dek milyon kişiyi aşmamıştı. Ve milyon için bile yeterli altyapısı, kül tür kurumlan yoktu. 1950'de 1 milyondu. 197O'te 2.8, 1985'te 6.3 milyon... Birçok Avrupa ülkesinden daha kalabalık. Tepesi Sarıyer'de, tabanının bir ucu Küçükçekmece'de, bir ucu Maltepe'de olan üçgende yaşayan bu bir ülkelik insanın, solunıım borusu olarak görebiliriz Haliç'le Boğazıçi'ni... Buralar varlıklıların bencil kullanınılarına bırakılırsa solunum borusu tıkanacaktır... Oysa Istanbul'un, bunca insanı "kentli" yapabilmek için yalnız ortak kültür alanları düşunüldüğünde bile, Boğaz ve Haliç'in her santimetrekaresınc gereksinmcsi vardır. Kapital; Şişli, Mecidiyekoy, Zıncirlıkuyu, Lcvent, Maslak derken Boğaz'ı arkadan kuşatmanın yolunu bulmuştur. Bir yandan da her turlu koruya el atılmıştır. Bırakılsa Boğaziçi Hong Kong kıyılarına dönecektir. Sonra gelsin köprıller: 3, 4, 5... " O l m a z " demeyin... örnek ortada... İşte Haliç... Haliç'e bakarsanız Boğaz'ın geleceğini görürsünuz. O gunlerc gelmemek ıçın uyanık olmak geıckıyor, kültür adına, kamu adına, toplum adına... Ne var ki bunların bekçiliğini yapacak kişiler bile aymazlık içinde görunüyorlar bugün... Denizin kıyısında park mı olmalı yol ınu tartışmasına girip; yol olmalı sonucuna varanlar çıkıyor... Yol olacakmış da kıyfdan otomobille geçerken denız görülebilecekmiş... Şaşıp kalıyorsunuz... Bir meslck odasında, dönemin koşullarından oluşan boşluktan yararlanıp kimi olanakları sorumsuzca kullanan kişiler, Haliç'in çözümünü üç beş kişiye iki üç günde çiziktirtmeye kalkışıyorlar. Sayın Dalan gülüyordur... Hakh olarak gülüyordur... Ama konu burada bitmiyor ki... Gülmcnin ardından "yabancı plancıların çağrılması"na girişiliyor. Tngiliz plancılar devreye sokuluyor... MimarKent Tasarımcısı Burhan Arif, tam yarım yüzyıl önce bir mimarhk dergimizde (Arkitekt 5. sayı) lstanbul planlamasının, ancak yerli kenl tasarımcılan ve mimarlarca yapılabilecegini" savunuyor. 1954 yılında danışman olarak çağrılan unlü tngiliz Sir Patric Abercombie dc, lstanbul planlamasının bir yabancı tarafından yönlendirilemeyeceği görüşündeydi; bunu da bir raporla kendisini çağıranlara bildirmişti. Planlama işini yalnızca teknoloji sanan kişilere, lstanbul uluslararası kapital ve işbirlikçileri aracılığıyla, Beyrut'a, Hong Kong'a dönuşturülmeye çalışılırken, Boğaz'ın bir Türk kültür yaratması olduğunu ve bu kültürün içindeki kişilerce planlanması gerektiğini nasıl anlatacağız? D lbette en güzel yerler bile insansız eksik kalır. Ancak bu "insan" eksikliği "insanca" giderilmelidir. Grcekte şaşılacak bir şey yok... Çunkü ba''koi.iı' tJ" " ' ' '"^rnet edıyurlar. Yoksa yalı .<a.t>Hı pası! ba'.ık yıytccklıJi 'Vvrıca paşa hazıetlermiiı !>,ıfr»>., ..ı'irsa kullaımn.'i üd kapıılıvcriı. L ••"îdııu, bması milleun malı ılejı' . r ı ? " dıyc .onn.ık h«ulJin : 'e iı'.i? Kimsedesoıam<i/uj h " M " • n; • "nak içın oralara, örneğin o "doğal p a r k " Ucıulen yerlere gelemezdi bile... Evet! Elçiliklerden, paşalardan, vezir vüzeradan, E, lstanbul Boğau'nm doğal uzantılanndan biri olan Haliç bir zamanlar insanlann seyrine doyamadıklan Aynalıkavak Sarayı'ndan köşkleri gösteren gravürü şimdi yerinde yeller esen bu köşkleri gösteriyor. kösklerle doluydu. Gouffler'nin 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle