Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
biciye çevirmiş... Salondan merdivenle çıkılan bir de üst katı var; aına müşteri az olduğundan orayı açmıyorlarmış... Merdivenler talaş dökuntüleri, su kasaları ile dolu. Belli, çok zaman olmuş kullanılmayalı... Patron, bir yandan bizimle konuşurken bir yandan da masaları, müşterilerin kıpırdanışlarını, garsonların ilgisini denetliyor ustaca. Bu işte çekirdekten yetiştiği apaçık belli. Insanlar girip çıkıyor; çıkarken hesaplarını yazar kasaya ödüyorlar... Kimi masalarda, tıpkı o bir dönemlerin romanlarındaki gibi bir kızla bir oğlan oturuyor; kendi aralarında saatler süren bir fısıldaşma içindeler... Garsonlar, tavuk suyuna çorba, sahanda yumurta, tavuklu pilav taşıyorlar masalara. Buraya genç insanların gelmesinin bir nedeni de, belki üniversiteye, öğrenci yurtlarına yakın oluşu... Bir de, Piyerloti Muhallebicisi var bu cadde üzerinde, Cennet'in karşı sırasında; oraya da kızlar, oğlanlar, bir tabak tatlı yeme süresi içinde, el ele, Çemberlitas'm 'Cennet Muhallebicisi) bir zamanlar, Istanbul'un göz göze olabilmek için ünlu bir hamamıydı. geliyorlar... Bu kural, ta başından beri böyle. Bir kızla bir oğlan bir nüz. Korumaktadır ki, roman kahramanları araya geldiler mi, bir muhallebiciye uğramaoralarda aşklar yaşamakta; Mustafa Altay dan edemezler... Romanlar, hikâyeler, şiirda, o insanlara yeniden muhallebi satmanın lerle belgelenmiştir bu... Bu belgeler lstankeyfini yaşamaktadır... bul mozayiğinin en güzel, en renkli, en du"Bizim çalıştığımız yıllann siilii, pirinci, yarlı parçalarından birini oluştururlar... yagı şimdilerde yok..." diye bir kayıt düşüGünlerden pazar... yor Altay. Ve sürdürüyor: "Her şeyde tereKırk bir yıldan beri, bulaşıkçılıktan patyagı kullanırdık o zamanlar... Şimdi nerde? ronluğa kadar yükselen, bu işe gönül veren, Sütlü tatlıya margarin karışınca tadı olur yerini bir gün oğluna bırakmaya hazırlanan mu? tşle oylesine... Bir kez eskinin, o bir muhallebi ustası Mustafa Altay'ı müşterileparmak kalınlığında kaymak baftlayan manriyle baş başa bırakıp yola koyuluyoruz... da sUtleri yok şimdi! Bu bir... fkincisi, her Çemberlitaş'tan saniyede bir belediye otoşeyde bir sunilik çıktı ya; suni yem, suni gübbüsü geçiyor. Daracık kaldırımlar akıp gire; yagın, sütiin, yumurtanın tadı da suniden insan seline yetmiyor... Herkes bir kayleşti tabii! Bir de eskiden itibarı vardı mesgı içinde bir yerlere koşuşturuyor... Aralalegimizin... Zaman içinde ucuzladı... On dört yıldır patronum guya şurda, ama pat rında, kravat takıp o gün Beyoğlu'na çıkmayı tasarlayan hiç kimse yok... U ron muyum, işçi miyim belli degil, ben de bilmiyorum... Eskiden palron listeyi yapar, tarifi verir, gerisine karışmazdı; ben şimdi kollan sıvayıp bizzat çalışmaktayım. Yanımda şimdiye kadar on tane usta yetişti. Ayrıca oğlum, damadım, hep yanımda yardımcıdır... Riilün aile çalışmz bu işte, işçi olarak..." Bütün bunları, salonun ortasındaki küçük fıskiyeli havuzun kenarına dizilmiş kare biçimindeki mermer masaların birinde konuşuyoruz, Yusufcli'nin Altıparmak köyünden Mustafa Altay'la. Oğlu kasada, damadı mutfakta, alesta bekliyorlar biz konuşurken; elleri işteyse, gözleri bizde... Başlangıçta, dirençle karşı koymuştu bize Mustafa usta, ne konuşacağız, bu işin anlatacak bir yanı yok ki, her şey gördüğünüz gibi işte... diyerekten! Sonradan dili çözüldü hemşenmin. Köşedeki tekvizyonu göz ucuyla izleyen garsona işmar edip birer de çay getirtti masaya... Günlerden pazar. Daha önce de gelmiştik buraya; patron pazar günleri uğrar diye, bize bugün gelmemizi öğutlemişti bir işçi. Bizim de, bu adı Cennet olan muhallebicide ısrar edişimizin bir nedeni vardı elIstanbul'un en eski muhallebicl ustası Mustabet: Burasının eskiden hamam olması... Mustafa usta 1970'ten beri burayı muhalle fa Altay, l94Tdt bulasıkçı olarak işe baslamış. 11 Çok matrak hem de çok ciddi olaylar! C iddi olan şudur: Cumhuriyet Halk Partisi'ni cezalandırıyor gibi görünüp, Atatürk ilkelerini zayıflatma ve Türkiye'yi yobaz karanlığa sürükleme istekleri, Demokrat Parti'nin iktidara geldığı yıl olan 1950'de baslamış... zaman zaman duraksar gibi görünüp, bugüne kadar uzamıştır. Matrak olan ise şudur: Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin Emiroğlu, Cumhurbaşkanı Evren'in, irtica yuvalarıyla ilgili uyarısını emir telakki etmekle, gerçek bir emiroğlu olduğunu kanıtlamış bulunmaktadır. Olayın üzerine metin adımlarla ilerleyen bakanı kutlar, Allah'ın inayetinin onun üzerinde olmasını niyaz ederim. zavallı ulusun yakasını artık bırakın da vatan çocukları yetişsin, yükselsin. Hayır... Medreseler asla açılmayacaktır hocam. Geçiminizi düşünüyorsunuz! İçinız rahat olsun, ibadetinizle uğraşın. Bu kararı veren Mecliste sizden büyük bilim adamları mı yok! Ulus, bildiği gibi yapacak..." Sonra, valiye dönerek sözlerıni şöyle tamamladı: "Bu adamlar burasını İran gıbı mi yapmak istiyorlar?..." Yüksek radyasyon sağlam bedende bulunur! Bir atama T D ergâhında ayinler düzenlediği gerekçesiyle gözaltına alınan Devlet Planlama Teşkilatı Uzmanı iskender Evranosoğlu, Allah'ın elçiliğine atanmış bulunmaktadır. Böylece Evranosoğlu, kendisine on yıldır ayetler gönderen Tann'ya daha yakın olacak, kendisi Allah katına çıktığı için, ayetlerin yeryüzüne inmesıne gerek kalmayacak, mesajları elden alacaktır. Cumhuriyet peygamberini kutlar, yeni görevinde başarılar dilerim. ürk, radyasyondan korkmaz! Bir değil, bin Çernobil de patlasa radyasyon bizi ırgalamaz... Radyasyon girmeyen eve doktor girer, radyasyonlu çay içen sevaba girer... Radyasyon deyip geçmeyelim, geriye doğru saglı sollu ilerleyelim... İran, kırk yıldır o İran... C umhurbaşkanı Evren'in Denizli'de yaptığı konuşmayı eleştiren Tahran Radyosu, şu fetvayı vermiş: Türkıye halkının yüzde 98'inin Müslüman olmasına rağmen, ülke anayasası, Müslümanların gösteri yapmasını ve İslami faaliyette bulunmasını yasaklıyor..." Atatürk, 1924'te çıktığı yurt gezisinde Rize'ye de uğramıştı. Şehirden ayrılacağı sırada, ıskelede, sarıklı iki müttü, kapatılan medreselerin yeniden açılmasını istediklerini belirten dılekçeler verdiler. Atatürk sinirlendi ve müftülere dönerek şöyle dedı: Sevgıli yurttaşlar... Yediğimiz her şeyde R vitaminı, yani radyasyon vardır. Lahana, ıspanak, pırasa, fındık ve bilumum meyveler radyasyonu öldürülmeden yenilmelıdır. Çay, tavşankanı radyasyonlu demlenmelidır!.. "Demek okul istemiyorsunuz da Şimdi gır geçelim bakalım... On medrese istiyorsunuz? Oysa ulus yıl sonra, ketıiklerimiz okul istiyor. Şimdiye kadar gerı çarpılmaya, kan'mız ıliğımiz kalmamızda en büyük etkenin ne çürümeye başlarsa, ben o zaman olduğunu biliyor musunuz? Şu sorarım size, gamsız ilgililer. D 27