25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kanlığında aşılmıştı. Turkiye, böylccc, o günden bu yaııa, eline geçirdiği dış polilika kozlarını arttırubildi. Guııduz Okçun, dıi; politika mekani/masının burokratık kalıplanııı da kırmaya, akudemik alanlardaki bilgi biıikiıııini Dışişlcri'nc ka/andırınaya çalışınıştıı. Bu konuda Dışışlcriniıı koklu gclcııcklcrmı alıedemcmiştir; ama yumuşak vc sakın kı&ılığiyle te/aı halindeki ladikal biı aııluyışı Dışişlcrı'nc sı/dırdığına da kuşku yuktur. Ökciın gcnçliğe guven doluydu. Bu guvenini Dışişleıi orgıılııne ilişkin olarak da orlaya koymuşiur. Bııgun Fürkiyc'nin cn nitelikli dış tem.Mİcilerı sayılanların bir böliımıı Gundıı/. Ökçün'ün ortaya çıkardığı, 70'Iİ yıllaıda Türk hariciyesinin ön planda bulunmayan gcnç dipIomallarıydı. ('•ıındıız ökçun, iki yıla sığan bakanlığında Tıırkiye'nin buguıılcri için çizdiği Mİinmez izleri gdsierınedı, hıssetiirmedi. Ama Turkiyenin insanları, onları, kimin eseri olduğunu bilmeden gıınlıık hayatında lıer an ya^ayarak lııssediyoı. Bir bcvgili ınsan, bır mcçhul asker göçtü gitti. Oıııı yakmdan tanıyabilmiş olmanın tesclDififleri Bakanlığı döneminde lisini bi/.leıe bııakarak. l"l Gündüz Okçün ve Türk dışpolitikası Kişilik olarak kendisini ön plana çıkarmaktan kaçınan Gündüz Ökçün 'ün dış politikada varmak istediği hedefler, kişiliğinin bu özelliğiyle ters orantılıydı. saptayarak, Dışişleri Bakanlığı'nda bir Afrika Dairesi kurması olmuştur (bu daire şimdi şube ışişleri Bakanı Prof. Gündüz ökçün müdürlüğü düzeyine indirilmiştir). Okçün, bu ile ABD Dışişleri Bakanı Cyrus Vanadımlarla yclınrnemiş, KuzeyGııney diyalogul ce 1979sonbaharında New York'ta nun sözcüİerinden biri olmuş, Türİciye'yi yeni bir araya gelirler. ökçün, görüşmeuluslararası ekonomik düzen çalışmalarının içinin hemen başında ABD'li meslekne aktif bir şekilde sokmuştur. taşına sorar: ökçun'ün Türk dış pclitikasına getirdigi ren"Sayın Vance, Ortadogu'da loplam kaç gün bugi görebilmek için 1978 yıhnda BM Genel Kurıılundunuz?" lu'nda yaptığı konuşma örnek verilebilir. ökçün, Vance, yanıtlar: "Bakan olduktan sonra Orta bu konuşmasında gclişmekte olan Ülkelerin sodogu ülkelerine vapügım bütün seyahaüerin top runlarına, özellikle kara Afrika'nın sorunlarına lamı 40 günü bulur herhalde..." geniş bir şekilde yer vermiştir. ökçün, bu konuşCyrus Vance, ökçun'ün nereye varmak istedi masıyla Üçüncü Dunya'nın sorunlarına sahip çığinden habersizdir. Ökçün, "Sayın Vance, ben 42 kan, bu sorunlar karşısında "duyarlık" gösteren bir Türk Dışişleri Bakanı kimliği çizmiştir. Genel yddır bu bölgedeyim" der. ökçün, bu hatırlatmadan sonra bir "bölge kurul salonunda oturan bakan ve delegelcr BM insanı" olarak, bubolgedeyalnızca40günbulun kürsüsünde o tarihe kadar hiç rastlamadıkları muş olan ABD'li meslektaşına Ortadoğu soru kimlikte bir Türk Dışişleri Bakanı bulmuşlardır. nun çözümü arzulandığı takdirde hangi Kürsüden indikten sonra salondaki bütün Afrinoktaların gözden kaçırılmaması gerektiğini kalı bakan ve diplomatların kendisini kutlamak için oluşturdukları uzun kuyruk, Gündüz ökanlatır. çun'ün Türk dış politikasına getirdiği rengin en O dönemde Carter yönetimi, bütün ağırlığını çarpıcı görüntüsüdür. koyarak Camp David sürecini ba^latmış, Mısır ile Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri, Hindistan ve Cetsrail'i bir araya getirerek, bir "pax americana" yaratmıştır. Dönemin Ecevit hükümeti, Filistinlileri zayir gibi Baglantısız ülkelerle ilişkilerini gelişt irdışlayan bu çözümün karşısında yer almıştır. ök mek için attığı kararlı adımlar, o dönemde çün, daha da ileri gitmiş, bazı müttefikleri rahatsız ökçün'edönük eleştirilere yol açmıştır. llginçtir edeceğini bile bile Filistin sorununu NATO Ba ki, Ökçun'ün harcında büyük emeğinin geçtigi bu kanlar Konseyi toplantılan gündemine getirmek politikalar daha sonraki Türk hükümetleri tarafından üstlenmiş ve daha ileri noktalara götürülten kaçınmamıştır. Gündüz ökçün, Dışişleri Bakanı olarak ziya müstür. Ökçun'ün Türkiye'nin uluslararası ilişkilerine ret ettiği ilk Batı ülkesi olan Kanada'da görüşme getirdiği açılım dönemin Başbakanı Bülent Ecemasasına oturur oturmaz, karşımıza çıkanlan ilk konu Kıbrıs olmuştur. Hangi Batılı merkeze gi vil'in dış politika felsefesinden ayrı tutulamaz. ökçün, Türk dış politikasında yeni ufuklar açılderse gitsin, TUrkiye'nin ekonomik desteğe olan masında, son nefesini verdiği âna kadar bağlı kalihtiyacını açtığında hep "Önce Kıbrıs'a esneklik dığı Ecevit ile tam bir uyum içinde olmuştur. gösterin" yanıtını almıştır. ökçün, Dışişleri Bakanı olarak çok zor bir ökçün, o dönemde Batılı ülkelerin TUrkiye'nin konjonktürde, Türkiye'nin ciddi sıkıntılara hedef ekonomik sıkıntılarını ve kredi ihtiyacını Türkiolduğu bir dönemde Batı ile girdiği hesaplaşmaye*yi dış politikada ödünler vermesini zorlayacak dan galip çıkamamıştır belki, ama ödün vermebir koz olarak kullanmalan karşısında, gerilemiştir. ökçün, dış politikadaki yol ay rımında içte mektense "dlrenmeji" yeğlemiştir. rahatlamak pahasına ödün vermek yerine, içte MAynı tutumu, Yunanistan'la ilişkilerdede ser kıntı çekeceğini kabullenerek direnmeyi yeğlemişgilemiştir. Batıya hoş gözükmek için tek taraflı tir. jestlerde bulunmak yerine Türkiye'nin Ege"deki Gündüz Ökçün'ün dış politikada gerçekleştirhak ve çıkarlarını koruma kararlılığını her vesi mek istedikleri çok az anlaşılabilmiştir. Kendisi leyle vurgulamış, Türkiye'nin Hgc'deki çıkarlannı hakkında en doğru yargıyı kuşkusuz gelecekte kredi paketlerinin cazipliginden daha değerli gör Türk dış politikası tarihini yazanlar verecektir. müştür. ökçün'ün yapmak istedikleri o zaman çok daha Türkiye'nin bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliş iyi değerlendirilecektir. Araştırmacılar ilerde tirmesine önem vermesi tslam Konferansı'nda ak Türkiye'nin o güç döneminin sayfalarını açtıklatif bir politikaya yönelmesi, Körfez ülkelerinde nnda saygın, başı dik ve uzak görüşlü bir Türk Dıbüyükelçilikler açması aynı yaklaşımın uzantıla şişleri Bakanının sayfaların arasından en ndır. ökçUn'Un dış politikasındaki en ilginç adım mütevazı haliyle ve yine sessizce kendilerine tebeslarından biri de ilk kez bir Afrika politikası süm ettiğini göreceklerdir. D SEDATERGtNB Gündüz Ökçün insandı... HALUK GERGER • ya da 1982 yılıydı. Gunduz Hoca'nın evinin salonundaki yu varlak masada karşılıklı oturuyoruz. Dışarısı karaniık, kapkaranlık, şankı yurcğimizc çokmüş. Bir ara, lavandaki, kalorifer isi ve Ankara'nın kirli havasından oluşmuş karagri lekeyi gösterdi, yarı :>aka "Nc/ihc (c^ı) bunun aylardır burada oturup içüğim sinafaların dumanından olduğunu söylüyor" dedi gıilerck. Bunu bir kara mi/ah ya da >ikâyet olsıın diye söylememişti; o lıer zamaııki çoeuksu saflığıyla, neredeyse gerçek olduğuna inanıııışçasıııa söyleyip uzun u/un guldıı sonra. Birer sigara daha yaktık. O guluşııyle, o insanın içine işleyen sevecen bakışlarıyla içimızdcki vc dışardaki karanlığı aydınlığa çevirmişti bile. Tavandaki karartı da yok olrnuştıı sanki... Oysa, Gündüz Hoca, son yıllarda hep o karartının gölgesi altında yaşadı. Melekleri başlarının üstünde onları izleyen bir bembeyaz bulutla birlikte düşünüruz hep. Gündüz ökçün de temizliğin, saflığın, iyiliğin ete kemiğe bürünmüş bir ifadesiydi. Gerçekten öyleydi ve bunu da herkes bilirdi ama neden yaşam son altı yıhnda ona başının Uzerinde o karartıyı rcva görmüştü? Onun tertemiz aydınhğı, son altı yılda, hep iki karanlığın gölgesi altında kaldı. Bunlardan biri politikaydı. Ve Gündüz Hoca, politikanın, o sürecin acımasız, haksız, entrika dolu çarkları içinde safhğmı, temizliğini hiç yitirmeyen ender insanlardan biriydi. Hiç politikacı olamadı, politikayı hiç öğrcnemedi. 12 Eylül'den sonraysa, "10 yıl yasaklı'Mar arasındaydı. Ve Gündüz Hoca, sessiz, kendine özgü direnişini, protestosunu onurla sonuna kadar sürdürdü, o sınav günlerinde de asla kirlenmedi. Ama Uzerindeki karartı da oluşmaya başladı, aydınlık yüreğini kıskanmışçasına... Arkadan YÖK geldi. Gündüz Hoca kadar bilime, araştırmaya ve üniversiteye tutkun bir ba^ka akademisyen daha var mıdır bilinmez. Bir gün bunların hepsinden koparıldı. Sonunda o karaniık gölgeye yürcği isyan etti. Gündüz Ökçün kadar bilime, araştırmaya ve üniversiteye tutkun bir başka akademisyen daha var mıydı bilinmez. Bir gün bunların hepsinden koparıldı. Ama YÖK bile yüreğindeki sevgiyi söküp alamadı. Çevresindeki karanlığın, sevgisizliğin, acımasızlığın, hoyratlığın yükü, onun kocaman ama incecik yüreği için dayanılmazdı. Art arda yaktığı sigarasının hcr nefesinde, o gölgenin karanlığını da içine çekti, üzüntülerini içine attı durdu. Ve onu tanıyanlara koca kahkahasını, kocaman sevgisini, unutulmaz sevecen bakışlarını bırakarak yitip gitti; kara gölgelerin olmadığı kimbilir nereye. Şimdi düşünüyorum da, o karartı, onun onurlu yaşamını süsleyen bir haleydi, tıpkı meleklerin başlarının üzerindeki kar beyazı bıılut gibi. Karanlıklar ortasında direndiği, acımasızlıklar arasında iyi olabildiği, nefret dolu bir ortamda koca yüreğinde sımsıcak sevgileri tasıyabildiği, hoyratlar arasında ince, kurnazlar arasında saf, öfkenin karşısında hoşgörülü ve bu toplumda tertemiz kalabildiği için, onun başının üzerindeki "onur halesi" ancak böyle olabilirdi. Hiç yüksünmeden, umutlarını hiç yitirmeden onurla taşıdı yüreğindeki acıdan tavana vuran o gölgeyi. Gündüz ökçün, profesördü, dekandı, parlamentcrdi, bakandı. Onu tanıyanlar için ne kadar yetersiz, ne kadar anlamsız, ne kadar basit, hatta banal tüm bu sıfatlar... GUndüz ökçün insandı... KEMAL CAMSızıN EVE ATKIMI A , <IZAR..Ç0K S&Nİ PALToNU DA AL GÖKHAN ABL r O6LUM. SokAGA SARlP SAVBNDE J SARMALAYıP 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle