14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 ENERJİ bırakılmış, yönetmelikte de hiçbir koşul getirilmeden, hiçbir kriter belirlenmeden sorumluluk şirkete aittir denilerek geçiştirilmiştir. Kuruluşu problemli olan nükleer santralların sökümü çok daha problemlidir. Bir santralın sökümü yıllar almaktadır. Dünya ortalaması olarak bir santralın söküm maliyeti en az 3 milyar dolardır. Ayrıca söküm esnasında ortaya çıkacak çevresel problemler, sızıntı vb. sorunlar ise çok ciddidir. Nükleer santralların kurulmasından daha maliyetli ve riskli olan bu sürece dair düzenleme getirilmemesi kamu yararına aykırıdır. vazgeçilmez üç unsuru olarak belirtilmektedir. Oysaki bu koşullar, kanunun diğer maddeleri ile çelişmektedir. Yasanın diğer maddelerindeki şirket tanımında tüm bu koşullar birlikte aranmamaktadır. Ayrıca tanımdan ve yasanın diğer maddelerinden özel hukuk hükümlerine tabi, serbest piyasa kanunları çerçevesinde başvuru yapanlar anlaşılmaktadır. Böylesi önemli ve hassas bir işletmenin, tanımlandığı üzere “şirket”e yani sadece kar amacı güden serbest piyasa hükümlerine tabii bir yapıya bırakılmasında da kamu yararı bulunmamaktadır. Yasama yetkisi devredilemez: Yasanın “Santral Kuracak Şirketlerin Belirlenmesi” başlığını taşıyan maddesinin hiçbir fıkrasında somut, bilimsel kriterler getirilmemektedir. Kanun koyucu tüm kriterleri, TAEK’in sonradan yayımlayacağı ölçütlere, Bakanlık tarafından yayınlanacak yönetmelik ve şartnameye bırakmıştır. Oysa kanunun hazırlanış amacı bu ölçütleri belirlemektir. “En uygun santral teklifini verene” şeklinde soyut, objektiflikten uzak ifadeler içermektedir. Yasamanın nükleer santrallar konusunda yönetmeliğe ve TAEK’e bıraktığı düzenlemeler asli nitelikte düzenlemeler olup, bu yetki sadece yasamaya aittir ve devredilemez. Düzenleme, Anayasanın yasama yetkisi ve egemenlik başlıklı maddelerine aykırıdır. Şirket seçimi sübjektif: Yine aynı maddede nükleer santralı kuracak ve işletecek şirketin seçilmesi süreci “yarışma” olarak adlandırılmaktadır. İlgili düzenleme sübjektif ve belirlilikten uzaktır. Konu ayrıntıları yönetmeliğe bırakılmıştır. Yasaya belirsizlik hakim: Yasada “TETAŞ ile sözleşme yapmayı talep etmeyen şirketler” ifadesi geçmektedir. Bu ifade ile ne kastedildiği açık olmadığı gibi, nasıl bir yasal süreç yaşanacağı da belirli değildir. TETAŞ ile sözleşme yapılmayacak ise kurulan santraldan elde edilecek enerjinin ülkemizde kalıp kalmayacağı konusu belirsizleşmektedir. İlgi madde kamu kaynakları kullanılarak ve tüm risk alınarak böylesi bir sonucun doğmasını engelleyecek belirliliği ve açıklığı taşımak zorundadır. Yasada “radyoaktiviteden arındırma, sökülen parçaların geçici depolanması, son depolama” gibi söküm sonrası faaliyetlerden kimin sorumlu olduğu belirli değildir. Aynı belirsizlik henüz oluşmamış olan Anayasaya aykırılık gerekçeleri Dilekçede, 5710 sayılı nükleer santral kurulumuna ilişkin yasanın Anayasaya aykırılığı iddiasının gerekçeleri de özetle şöyle sıralanıyor: Nükleer santrala ihtiyaç yok: Sosyal hukuk devleti ilkesi gereği, doğanın bir parçası olan insanın geleceği için yapılan düzenlemeler; insanın doğal yaşam alanının gelişimi, bakımı ve korunmasını sağlayacak kuralları içermeli ve bu düzenlemeler temel olarak sürdürebilirlik ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır. Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir kaynakları ile enerji sıkıntısını aşabileceği bilimsel bir gerçekliktir. Eğer dışa bağımlı enerji politikalarından vazgeçilip yerli ve yenilenebilir kaynaklarımıza yatırım yapılırsa enerji ihtiyacının giderileceği bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin nükleer santrallara ihtiyacı yoktur. Kamu yararı yok: Nükleer santralların işletilmesi, sökülmesi ve atıklarının ortadan kaldırılması gibi tüm süreçlerde ortaya çıkan riskler; doğayı, insan sağlığını ve yaşamını ciddi boyutlarda tehdit ederken, nükleer santralların kurulması hakkında kanunun çıkarılması ve bu santralların kurulmasında kamu yararı bulunmamaktadır. Yasanın amaç maddesi, Anayasanın Cumhuriyetin nitelikleri ile Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü düzenleyen maddelerine aykırıdır. Şirket tanımı belirsiz: Yasadaki şirket tanımı, hukukun tanımladığı açıklık ve belirlilikten uzaktır. Bu tanım, hem Anayasaya hem de yasada yer verilen hükümlere aykırıdır. Tanımlamada, “nükleer santral kurmak, nükleer kökenli enerji üretmek ve nükleer kökenli elektrik enerjisi satmak” aynı şirketin Tayfun AKGÜL ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ URAH ve İÇH’yi kimlerin oluşturacağı konusunda da mevcuttur. Ayrıca nükleer santralın gerek inşası, gerekse nükleer parçaları açısından kalite temini ve kontrolü ise hiç düzenlenmemiştir. Şirketlerin bu yasa ve diğer mevzuatın gerektirdiği her türlü izin, ruhsat ve lisansı almakla yükümlü olduğu belirtilmektedir. Yasada, sürekli olarak şirketlere verilecek teşviklerden bahsedilmekte, ancak şirketlerin uyması gereken kurallara hiç değinilmemekte, kurumların yetki ve sorumlulukları belirsizliğe terk edilmektedir. Özelleştirme itirazı: Nükleer santral kurulumuna ilişkin olarak özel sektörün kamu şirketiyle ortaklığına yönelik düzenlemenin yer aldığı “Kamu iştiraki ve yatırımı” başlıklı madde, Anayasanın “Devletleştirme ve Özelleştirme” başlıklı 47. maddesine ve “Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Denetimi” başlıklı 165. maddesine aykırıdır. Yasanın ilk halinde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen maddelerinden birisi de ilgili maddedir. Ancak veto gerekçeleri ve Anayasaya aykırılık durumu giderilmeden, madde içeriği ve yaklaşımı değiştirilmeden aynı biçimde tekrar çıkarılmıştır. Yasa uluslararası sözleşmelere aykırı: Türkiye’nin taraf olduğu Nükleer Güvenlik Sözleşmesi ile ilgili taraf ülkelerin yükümlülükleri genel olarak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu dokümanlarında belirtilen güvenlik prensiplerine dayanmaktadır. Bu yükümlülükler nükleer tesislerin tasarımı, inşası, işletilmesi, insan gücü ve finansal kaynaklar, güvenliğin değerlendirilmesi ve doğrulanması, kalite temini ve kontrolü ile yasal ve düzenleyici çerçeve konularını kapsamaktadır. Her akit taraf, bu sözleşme altındaki yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tüm yasal, ENERJİ ENERJİ ENERJİ ‘Nükleer santralların işletilmesi, sökülmesi ve atıklarının ortadan kaldırılması gibi tüm süreçlerde ortaya çıkan riskler; doğayı, insan sağlığını ve yaşamını ciddi boyutlarda tehdit ederken, nükleer santralların kurulması hakkında kanunun çıkarılması ve bu santralların kurulmasında kamu yararı bulunmamaktadır. Yasanın amaç maddesi, Anayasanın Cumhuriyetin nitelikleri ile Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü düzenleyen maddelerine aykırıdır.’ düzenleyici, idari ve diğer tedbirleri alacağını taahhüt etmiştir. Kanun ve yönetmeliklerle düzenlenmesi gereken ancak dava konusu kanun ve yönetmelikte düzenlenmeyerek, kanunun yönetmeliğe, yönetmeliğin şartnameye, şartnamenin şirketle imzalanacak sözleşmeye bıraktığı hususlar da dahil olmak üzere, mevzuatımızın hiçbir maddesinde bu önemli konulara değinilmemiştir. Nükleer santral kurulması ve işletilmesine yönelik çıkartılmış olan yasada hiçbir güvenlik önlemine yer verilmezken, Paris Sözleşmesi hükümleri uygulanacağının belirtmesinin hiçbir anlam ve önemi bulunmamaktadır. Bir kaza sonucunda üçüncü kişilerin zararlarının tazminine yönelik olarak, ülkemizin kendi iç hukukunda özel hükümlere yer verilmesi gerekirken, ülke vatandaşlarının ulaşması ve anlaması güç bir uluslararası sözleşmeye atıfta bulunulması, mevcut iktidarın nükleer duyarsızlığını sergilemektedir. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle