Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 ALİ ABALI Cumhuriyet’ten sonra Cumhuriyet azetemiz Cumhuriyet, 87 yaşına girdi. Gazetemizin kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu, benim dedemin küçük kardeşidir. Bu nedenle Cumhuriyet gazetesi, evimize abone olmuş gibi gelirdi. Benim çocukluğumun oyuncağı gibiydi. O sayede köyümüzde ilkokula başlamadan önce okuyup yazmasını öğrenmiştim. Dedemiz Yunus Nadi Abalıoğlu’nu tanımak şansım olmadı. Ancak Nadir Nadi ile bir ömrü birlikte yaşadık. Cumhuriyet muhabirliğim ise ortaokulda başladı ve bugüne kadar sürdü. 6 Mayıs 2011 Cuma 357 G Ankara bürolarımız Gazetemizin Ankara Bürosu’nun ilk temsilcisi Mekki Sait Esen’dir. Kendisiyle tanışma olanağımız olmadı. İlk büro Kocabeyoğlu Pasajı’nın İzmir Caddesi’ne bakan ikinci katında büromuzun başında Ecvet Güresin ağabeyimiz vardı. Bir süre sonra Atatürk Bulvarı üzerinde iki katlı bir daireye taşındık. Tam karşımızda Kütahya Milletvekili Ahmet Tahtakılıç’ın evi vardı. O ve eşi, ayda bir, bir kazan dolusu kurufasülye ve pilav hazırlar, büromuza getirirlerdi. Ankara’nın önde gelen yöneticileri büromuzda toplanırdı. Haber Müdürü Kemal Aydar, muhabirler Doğan Tanyer, Sait Arif Terzioğlu, Fikret Otyam, Haluk Besen, Dündar Arcayürek, Özgen Acar idi. Rahmetle andığımız Çetin Özbayrak (6 punto Çetin) Bülent Dikmener, Oktay Kurtböke ve Vural Saygılı çalışma arkadaşlarımızdandı. Büromuzda çaykahvemizi yapan Çankırılı Şahin Karasu’nun yeri ayrıdır. Büro, güçlü kadrosu ile parmakla gösteriliyordu. Büromuz bulvar üzerinde olduğu için 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini yakından izliyorduk. O dönem haberler genellikle telefonla yazdırılırdı. İstanbul ile basın tercihli olmasına rağmen sabah görüşme kaydı vererek ancak saatlerce ve hatta akşama kadar bekleyerek haberleri veriyorduk. Daha sonra telekse kavuştuk ve yine PTT’den gelen elemanlarla haberleri İstanbul’a geçiyorduk. ‘Kurufasülye pilav’ 27 Mayıs 1960’tan sonra gazetelerin Ankara’da basımına başlandı. Büyük boy gazetelerin basılacağı tek yer, Rüzgârlı Sokak’ın başında bulunan Ulusal Matbaa idi. Matbaa Milli Eğitim Bakanlığı’na aitti. Matbaada sıra kapma yarışında, bakanlık görevine vekaleten gelen Ahmet Tahtakılıç’ın yardımı oldu. İstanbul’dan uçakla gönderilen haberlerin yer aldığı matrislerin üzerine ısıtılan kurşunlar dökülmesi sonunda baskıya geçiliyordu. Ancak 27 Mayıs’çıların aralarında çıkan anlaşmazlık sonucu önemli haberler saat başı değişiyor, yeni gelişmeler üzerine taşra gazetelerini basıp gönderdikten sonra şehir baskısı için kalıp değiştiriliyordu. Ulusal Matbaa’da baskı işlerinin tamamlanması için haftanın 3–4 gününü bobinler arasında kıvrılarak yattığımı hatırlarım. cevapta, “Ali bu seyahate giderse istifasını bıraksın” yazıyordu. Apak’tan özür diledim. Ancak kafilenin hareketinden önce adıma bir zarf geldi, açtım, içinde İrlanda’ya gidiş geliş birinci sınıf uçak bileti ve bir miktar dolar vardı. Beni İrlanda’ya gazetem gönderiyordu. Daha sonra Nadir Nadi ağabeyim bu konuda şunları söylemişti: “Gazeteci olarak birisinin davetini kabul eder, gidersen onun hakkında yazacakların methiye olacaktır.” ‘İkinci bahar’ Cumhuriyet gazetesinde 20 yıl çalıştıktan sonra eşim ve oğlumla beraber olabilmek için ayrılmak zorunda kaldım. Daha sonra uzun süre yurtdışından dönemedim. Yurda dönünce büyük denilen gazetelerde görev yaptım. Ancak bu görevlerde bile camia beni, “Cumhuriyet’in Ali Abalısı” olarak çağırdı. Emekli olduktan sonra bir köşeye çekilip oturamadım. Can dostum nur içinde yatsın Abdülkadir Yücelman beni ısrarla çağırdı. Cumhuriyet’in bir parçası ve onun sayesinde bugünlere geldiğimi inkâr edecek değildim. Gerçekten saygı duyulacak kişilerin önde gelenlerinden Mustafa Balbay kardeşim de itekleyince kendimi yeniden Cumhuriyet’te buldum. Üzgünüm ikinci bahar da 20 yıla yaklaştı, ben buradayım, ama sahi onlar nerede? ‘Methiye değil gazetecilik’ Habercilik konusunda bir anım var, paylaşmak isterim. Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak’a basın konularında yardım ediyordum. Ulusal takımımız İrlanda ile maç yapmaya gidecekti. Apak kafileye beni de almış, “Hazır ol filan gün gidiyoruz” dediler. Ben olayı anlatarak İstanbul’dan izin istedim. İzin yerine teleksle Nadir Nadi ağabeyimden gelen