23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

obkula@hacettepe.edu.tr Marx’ın Biçemi, Marx’tır Dilsel zenginlik veya dilsel anlatım yetkinliği, hem gelişmiş bir bilincin göstergesidir, hem de bilinci geliştiren bir etmendir. W ilhelm Liebknecht’in değerlendirmesiyle, üstün bir dil yeteneği taşıyan ve sel zenginlik veya dilsel anlatım yetkinliği, hem gelişmiş bir bilincin göstergesidir, hem de bilinci geliştiren bir etmendir. “sonuç” değildir; “yol” da hakikatin bir parçasıdır. Bu nedenle, hakikatin araştırılması da “hakiki olmak zorundadır; hakiki araştırma dağınık parçacıkları sonuçta toplanan açımlanmış bütün Avrupa dil YAZARA, BIÇEM DAYATILMAZ hakikattir.” Araştırmanın “tarzı” da lerinde “okuyabilen” Marx, “Alman Sansür, “gölgeyi/karanlığı, tinin bi nesnesine uymalı, ona göre değiş ca, Fransızca ve İngilizcede, bu dilleri ricik dışavurumu” durumuna getir melidir. Dolayısıyla, sansürcüler, hem bilenlerin hayranlık duyacağı ölçüde” meyi amaçlamaktadır. Sansürcülere “nesnenin hakkını”, hem de “öznenin yazmayı da başarır. “Bir yabancı dil, göre, tin “siyah giysilerle ortada do hakkını” ihlal etmektedir. Onlar “haki yaşam savaşımında bir silahtır” sözü laşmalıdır”; ancak “çiçekler arasında kati soyut kavramakta”, tini, “araştır nü sürekli yineler. Elli yaşından son siyah (çiçek) yoktur.” Tinin özü/tözü, mayı kuru bir şekilde tutanaklaştıran ra Rusça öğrenir, Puşkin ve Gogol’u “her zaman hakikatin kendisidir.” Ti araştırma yargıcı”na indirgemektedir. kendi dillerinde okur. “Dilin özünü ta nin “genel mütevazılığı, akıldır; evren nıyan, kökeni, gelişmesi ve yapısı ile sel özgürlük(çü)lüktür.” Buna “ciddi KAPITALIST TOPLUMDA uğraşan” Marx için bir dil öğrenmek lik” de eklenmelidir. Tinin “en ciddi SANATÇININ ÜRETKEN EMEĞI her zaman kolay olmuştur. Buffon’un alçakgönüllülüğü, alçakgönülsüzlü “Artı Değer Üzerine Kuramlar” “biçem, adamdır” sözü, öncelikle ğe karşı, alçakgönüllü olmaktır.” (1862 / 1863) kapsamında Marx’ın Marx için geçerlidir; çünkü “Marx’ın Marx’ın deyişiyle, “yazara biçem deyişiyle, bir tiyatro oyuncusu eğer biçemi, Marx’tır.” Bir başka deyişle, dayatılamaz.” Dolayısıyla, sansür “ücret olarak aldığından daha faz Marx, özgün düşüncelerini, özgün bi cüler, eğer tutarlı olmak istiyorlar la emeği sunduğu kapitalistin hizme çemiyle açımlayarak ayrıksılaşır. sa, “çok ciddi ve çok mütevazı ola tinde çalışıyorsa, üretken bir işçidir.” “Gerçekten başka kutsanacak bir rak” hakikati araştırmayı yasaklama Bunun yanı sıra, “kapitalistin evine şey” tanımayan, “ikiyüzlülükten nef lıdır; çünkü “çok ciddilik en gülünç gelip, onun pantolonunu yamayan” ret eden” Marx, “yazılarında ve ya şeydir ve çok büyük alçakgönüllülük bir terzi “üretken olmayan bir işçidir.” şamında hep kendisi olarak” kalır. en acı ironidir.” Yazarların etkinlikle Oyuncunun işi, “kendini sermaye ile Kapital’in “biçemi”, “aynı işlediği ko rinin “bütün nesnelerinin, tek bir ge değiştokuş etmektedir”; terzinin işiy nu gibi zordur.” Kapital’in biçeminin nel tasavvur”, diyesi, “hakikat” altın se, bir “gelir” ile değiştokuş edilmek zorluğundan yakınan “kendi düşün da toplandığını eleştiren Marx’ın çö tedir. Oyuncu, “bir artı değer yarat me tembelliğini ve düşünme yetenek zümlemesiyle, bu konuda asıl önemli makta”; terzi ise elde ettiği geliri “tü sizliğini” ortaya koyar. olan “öznedir”, öznelliktir; çünkü “bir ketmektedir.” Marx’ın belirlemesiyle, Biçem sözcüğü; köken olarak Ro ve aynı nesne, farklı bireylerce farklı “üretken olan ve olmayan emek” bu malıların yazmak için, oymak için kul biçimde” algılanır ve “çeşitli yönlerini, rada “sermayedarın, kapitalistin ko landığı “ucu sivri çelik kalemdir.” Bi çeşitli karakterlere büründürür.” Do numu tarafından belirlenmektedir, iş çem, “kalbe güvenli saplama için kul layısıyla, “nesnenin çinin konumu tarafından değil.” lanılan” hançerdir. Bu, özellikle Marx karakteri” önemli Bir yazar, “fikirler üret için geçerlidir. dir. Marx’ın “yaza tiği için değil, yapıtları ra biçem dayatı nın basımı ve dağıtımı MARX SIKI BIR DIL lamaz” ve “özne nı yapanları zenginleş ARILAŞTIRMACISIDIR ler bir ve aynı nes tirdiği zaman veya bir “Katıksız ve doğru anlatıma ola neyi farklı algılar” kapitalistin ücretli işçisi ğanüstü değer veren ve Goethe, saptaması, biçem olduğu zaman” üretken Lessing, Shakespeare, Dante ve kavramının önde bir işçidir. Cervantes’i her gün okuyan” Marx, gelen felsefi ge Marx’ın çözümleme “dilin katıksızlığı ve doğruluğu” ko rekçeleri arasın siyle, “tinsel üretim nusunda en büyük titizliği göste dadır. Bir nesne de emeğin başka bir tü rir. Israrla ve uzun zaman harcayarak yi, bir durumu ve rü”, olan sanatsal çalış “doğru anlatımı” arar. “Gereksiz ya ya bir olayı farklı ma “üretken olarak or bancı sözcüklerden nefret eder.” Al algılama söz ko taya çıkar.” Tinsel üre mancaya “özgün yeni sözcük oluştu nusu olmasay tim ve özdeksel üre rumları kazandıran Alman dil ustala dı, ne düşünce tim arasındaki bağlantı rından, dil yaratıcılarından” biridir. lerin çoğalması, yı görmek için, “özdek Marx’ın dil ve biçem üzerine yaptığı bir başka deyiş sel emek, genel bir ulam belirlemeler, taşıdıkları felsefi öz ne le, düşünsel ço olarak değil, belli tarih deniyle kalıcılaşmıştır. Dilbilinç ara ğullaşma, ne de tikel bireyler ve on sel biçimi içinde” kavranmalıdır. Do sındaki diyalektik ilişki burada çok ların tikel biçemleri olabilirdi. Ayrıca, layısıyla, “kapitalist üretim tarzına tin açık biçimde ortaya koyulmuştur. Dil Marx’ın anlatımıyla, hakikat, yalnızca sel emeğin bir başka türü, Orta Çağ üretim tarzına bir başka türü denk düşer.” Özdeksel üretim “özgün tarihsel biçimi içinde” kavranmadığı takdirde, “tinsel üretimin öznel üretime denk düşen belirli öğesini/yönünü ve ikisi arasındaki etkileşimi” kavramak olanaksızdır. “İnsanların doğayla olan belli ilişkisi” ve “devlet örgütü/yapısı”, insanın “tinsel görüsünü”, böylece “tinsel üretimlerinin tarzını” belirler. Özetlemek gerekirse: Marx’ın anlatımıyla, üretken emek, “emeğin belirlenimlerinden biridir” ve bunun “emeğin belli içeriğiyle, onun tikel yararlılığı veya kendini serimlediği özgün kullanım değeri” ile hiçbir ilişkisi yoktur. “Aynı tür” emek, üretken olduğu gibi, üretken olmayabilir de. Örneğin, Yitik Cennet’i yazan Milton, “üretken olmayan” (vurgu Marx’ındır) işçiydi. Buna karşın, “bir kitap satıcısı için fabrikada çalışan” bir yazar üretken bir işçidir. Milton, Yitik Cennet adlı yapıtını, “bir ipek kurdu, ipeği hangi nedenden üretirse, o nedenden ötürü üretmiştir.” O yapıt, Milton’un “doğasının etkinliğidir” ve Milton, daha sonra “ürünü” beş Sterlin karşılığında satmıştır. Bu bağlamda “bir kitap satıcısının talimatıyla fabrikada kitap üreten Leipzigli edebiyat proletaryası, üretken bir işçidir”; çünkü onun emeği veya emeğinin ürünü “daha baştan sermayeye altlanmıştır ve sermayenin değerlendirimi amacına hizmet etmektedir.” SANAT ÜRÜNLERI, ALINIRSATILIR MAL OLMALI MI? Marx’ın sonal belirlemesiyle, “özdeksel olmayan üretim”, salt değiştokuş için yapılsa bile, bir başka deyişle, “mallar” üretse dahi iki şey olasıdır: 1. Özdeksel olmayan üretim, “sonuç olarak mallara, üretici ve tüketici açısından farklı biçimler taşıyan kullanım değerlerine” dönüşür. Dolayısıyla, bunlar “üretim ile tüketim arasındaki bir aralıkta varolabilirler.” Kitaplarda, tablolarda, kısacası, “gerçekleştiren sanatçının sanat başarımından / veriminden farklı olan bütün sanat ürünlerinde görüldüğü gibi, alınırsatılır mallar olarak bu aralıkta dolaşabilirler.” Burada kapitalist üretim “çok sınırlı ölçüde uygulanabilir.” Örneğin, bir yazar “ortak bir yapıt”, bir ansiklopedi, üretmek için diğer yazarların emeklerini sömürebilir. Çeşitli sanatsal üreticilerin kitap satıcılarının “ortak tüccar sermayesi için yaptığı” bu tür üretim, kapitalist üretime “geçiş biçimi” olarak kalır. Bu geçiş biçimlerinde “emeğin sömürüsünün en büyük olması”, işin özünü değiştirmez. 2. “Her türlü gerçekleştirici sanatçıda” veya onun ürününde görüldüğü gibi, üretim, “üretme eyleminden ayrı değildir”; ancak burada da kapitalist üretim tarzı “dar kapsamda” gerçekleşir. Tiyatro ve eğlence kuruluşlarında “oyuncu, izleyici topluluğuyla sanatçı olarak ilişki kurar”; ancak aynı oyuncu, kurumun sahibi karşısında “üretken işçidir.” Tiyatro oyuncusunun bu iki farklı özelliği, onun izleyici topluluğu ve tiyatronun sahibi karşısındaki farklı konumlarından kaynaklanır. n 6 24 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle