23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MURAT TUNCEL’DEN ‘TUNA’DAN FIRAT’A’ Tarihi romanla dolaşmak Murat Tuncel’in altı kitapta tamamlamayı tasarladığı nehir roman dizisinin ikincisi Tuna’dan Fırat’a yayımlandı. Yazarla kitabın serüvenini konuştuk. MERIH GÜNAY T una’dan Fırat’a adlı nehir romanlarının ilki olan Trakya Güneşi 2011 yılının son aylarında yayımlanmışti. İkincisi neden bu denli gecikti? Bu gecikme benden kaynaklanan bir gecikme değildi. Yayınevinin editörünün değişmesi ve yayın politikasındaki değişimden kaynaklandı. Aslında yayıneviyle altı kitap için anlaşmıştık. Fakat editör değişikliğiyle birlikte “edebiyat” yayınları Alfa Yayınları’nın programı dışına çıkarıldı. Böylece yapmış olduğumuz anlaşma sonlanmış oldu. Ben de uygun bir yayınevi arayışı içine girdim. İşte bu süre de ikinci kitabın yayınının süresini hayli uzattı. Üçüncü roman (Tanrının Kırbacı) 2020’nin ilk aylarında, sonraki altı ay içinde dördüncü roman ve onu izleyen her altı ayda bir serinin öteki kitapları yayımlanacak. n Osmanlılar üzerine geçmişten bugüne sayısız kitap yazıldı. Edebiyatın farklı türlerinde ve farklı konularında ürün veren bir yazarken, neden bu konu üzerinde yoğunlaşmayı tercih ettiniz? Ben edebiyat tarihçilerimizin belirlediği gibi Türk Edebiyatı’nın gerçekçi geleneğinden gelen bir yazarım. İşleyeceğim konulara objektif bakmayı ilke edinmişim. Avrupa’ya gidinceye kadar ben de birçok arkadaşım gibi bizim Avrupa’yı ve Avrupalı yazarları tanıdığımız ve okuduğumuz kadar, Avrupalıların ve Avrupalı yazarların da bizi tanıdıklarını ve okuduklarını düşünüyordum. Ama orada anladım ki, Avrupalılar da, Avrupalı yazarlar da bizi hemen hemen hiç tanımıyor. Hatta çok da merak etmiyor. Yıllarca bunun nedenini araştırınca “biz birçok şeyi hem abartmışız hem de kendimizi onlara tanıtamamışız” yargısına vardım. Ben bu yargı ve tanım üze rinde düşünürken Azra Erhat’ın, “Biz bu topraklar üzerindeki taşları dillendirebilirsek, dünya bizi daha iyi tanır.” cümlesiyle karşılaştım. O günden sonra da bu topraklar üzerindeki taşları dillendirmenin peşine düştüm. O uygarlık mitleri taşları konuşturabilmek için Anadolu uygarlıkları üzerine yazılmış kaynaklara ulaşarak okumalar, o da yetmedi tarihi olayların geçtiği toprakları gezerek bilgi topladım. O topraklarda hâlâ gezinen mitolojik öyküleri dinledim. Öğrendiklerim ve dinlediklerimin objektif bir şekilde okuyucuya ulaşması için de anlatım biçimi olarak roman türünü seçtim. TARİH NEHRİNİN COŞKUSU n Trakya Güneşi’nde İmparatorluğun Anadolu’dan, Trakya ve Balkanlar’a geçişini anlatmış, okuyucuyu Osmanlı yaya birliklerinin bu zorlu yolculuğuna dahil etmiştiniz. Tuna’dan Fırat’a da tarih meraklıları nı geniş bir coğrafyada gezindiriyorsunuz. Böylesi geniş bir alanı sonsuzlama hissi veren betimlemelerle anlatırken hiç karakterlerin bu geniş alanı dolduramaması endişesine kapıldınız mı ve bu kitapta hangi karakterleri yazarken daha çok keyif aldınız? Trakya Güneşi için böyle düşünmekte haklısınız çünkü o romanın önsözünde ben de: Bu romanı okurken siz de Osmanlı yayalarının gittiği her yere gideceksiniz, demiştim. Sizin gibi çoğu okuyucumdan da Osmanlı yayalarıyla gezindiklerini duymak amacıma ulaştığımın bir göstergesi. Bu durum beni de mutlu etti. Sorunuzun yanıtına gelince, doğrusu yazmaya başlamadan önce araştırmalarım sırasında bende de böyle bir endişe vardı. Fakat baş karakterimin ve yardımcı karakterlerimin yaşamlarının ayrıntılarını öğrendikçe endişemin yersiz olduğunu anladım. Bu romanı yazarken ilk başlardaki Birinci Murad, Yıldırım Bayezid, Onun Lalası Lala Mustafa Paşa, Hacı İlbey, Evrenos Bey ve Bizans İmparatoru V. İonnes Palaiologos ile onun entrikacı vezirlerini yazarken çok keyif aldım. n Tuna’dan Fırat’a da karşıt karakterlere de geniş yer vermişsiniz. Tarihi tek taraf lı okuma alışkanlığı edinmiş okurlarda bunun bir hayal kırıklığı yaratabileceğini düşünüyor musunuz? Tarihi çeşitli kaynaklardan okuyup karşılaştırma yapma olanağı bulamamış okuyucularda bir burukluk yaratabilir ilk bakışta ama yukarıda da belirttiğim gibi bu bir nehir romanlar serisinin ikinci romanı ve gerçekte tarih nehrinin coşkulu olayları ve karakterleriyle zenginleştirilmiş bir metin olduğu için okuyucularımın sayfalar ilerledikçe o kaygılarından ve burukluklarından kurtulacağına inanıyorum. Ayrıca da okuyucularımın tarihte kahraman sıfatıyla anılan herkesin ya kendi dengindeki ya da kendinden üstün birisiyle yaptığı mücadeleyi kazanmasından dolayı o sıfatı aldığını çok iyi bildiklerine güvenim tam. Bir de Tuna’dan Fırat’a çok boyutlu bir tarihi roman olduğu için okuyucularını donattığı bilgilerle çok mutlu edeceğine inanıyorum. n Uzun yıllardır bir Avrupa ülkesinde yaşıyor olmanız, bu toprakların yani Anadolu ve Balkanların beş yüz yıllık tarihinin romanını yazarken hayal dünyanızda bir karmaşaya sebep oldu mu? Avrupa’da olmak artık uzakta olmak demek değil. Her an orada burayı yaşayabiliyorsunuz. Ama burayı yaşarken hayallerinizi çoğaltarak, büyüterek yaşıyorsunuz. Avrupa size o olanağı alabildiğine veriyor. Yazma özgürlüğünün de, objektif bakış açısının da, yaratının yüceliğinin de ziyadesiyle tadını alıyorsunuz. Yani hayal dünyanızda karmaşa değil de genişleme oluyor. Hem dışarıdan, hem içeriden bakma olanağını yakalıyorsunuz. Hayallerinizi koyacağınız alanınız genişliyor. Alanınız genişleyince de edindiğiniz bilgileri daha düzenli bir şekilde biriktirme olanağınız oluyor. Bütün bunlara ben olayların geçtiği alanların gezilerini de katıyorum. Böylece Avrupa’da olmak bana bir karmaşa değil, hayallerimi bilimsel verilerle çoğaltma olanağını sundu. Bu olanak sayesinde de böylesine çileli ve ayrıntılı olaylara tanık olan beş yüz yıllık zamanın romanını yazmaya cesaret edebildim. n Tuna’dan Fırat’a / Murat Tuncel / Elfene Dünya Yayıncılık / 526 s. / 2019. 20 24 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle