Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Baykuş Dünyada bir baykuş modasıdır, gidiyor. Giysilerde, nesnelerde iki koca göz bize sevgiyle bakıyor. Cana yakın, sevimli baykuş figürleri okşuyor gözümüzü, gönlümüzü. Kitaplarda, ekranlarda hep o. Ne güzel! O ysa gerçek baykuş kuşların en yırtıcılarından. Bakışları öyle tatlı değil, ters, ürkütücü. Baykuş modası nasıl gelişti bilmiyorum, ama gerçek baykuş hakkında biraz bilgi edindim, bir kitap okuyarak: Bir Adamın Baykuşu (One Man’s Owl). Bernd Heinrich diye bir Amerikalı hayvanbilim (zooloji) profesörü ormanda bulduğu yavru bir baykuşu üç yıl boyunca nasıl yetiştirdiğini anlatıyor. En âlâsından bir bildungsroman! Profesörün baykuşu evcilleştirmeye, sosyalleştirmeye çalıştığını düşünmeyin. Onu doğada nasıl yetişmesi gerekse öyle hazırlıyor hayata, bir yandan da bilimsel gözlemler yaparak. Doğa ne onu simgesi yapmış. Cehalet karanlığına ışık saçan bilgi, us aydınlatması baykuşun karanlıkta görmesine benzetilir o dönemde beri. Nitekim, günümüzde entelektüel âlemin baş tacıdır baykuş imgesi. Ne ki, her gördüğün baykuşu ciddiye almak için kuş olmak gerekir. Baykuş gece yaşar, kuytu yerleri sever. Yalnız dolanır, eşi ve yavrusu yoksa. Yıkıntılarda, mezarlıklarda görünür sık sık. Avına fena dalar. Sesi bir acayiptir, insanları ürkütür. Oysa, profesörün kitabından öğreniyoruz, baykuş kendini pek iyi ifade etmektedir o ötüşleriyle. Nice bet sesli insan, hele politikacı varken, insanlar baykuş sesinden niye korkar bilmem ama, anlaşılan, karanlığın içinden gelen uğultu öbür dün rak uzlaşmaya giden bir söyleşiye girmişlerdir. Yüzyıllardan 12 ya da 13ncüsü. İki yüzyıl sonra Albrecht Dürer, baykuşu öteki kuşlara karşı tek başına savaşırken çizer. Ovidius, baykuş için, “İnsanlarla göz göze gelmez, ışıktan kaçar (...) Öteki kuşlar gökten kovmuştur onu” demiştir. Bunca kargışa karşı baykuş “yetti artık” diye kanatlarını açmıştır sanki. Aydınlanma Çağına doğru Batı’da baykuş yeniden Athena’nın kuşu olacak, bugüne gelecektir. Ne ki, çilesi kolay bitmez. Victor Hugo baykuşu İsa’ya benzetir, çünkü köylüler zavallıyı yakalayıp kapılara çiviler. kadar acımasız olabiliyor! Profesörümüz kim bilir kaç yüz farenin, sincabın canına kıyıyor baykuşcuğunu beslemek için. Kargalarla, onun kadar yırtıcı olan kediyle kavga ettiriyor, bir başına avlanmaya alıştırıyor. Anlatılanlara bakılırsa, hocamızla baykuş arasında bir duygusal ilişki oluşuyor ama amaç baykuşu doğaya kazandırmak. Sonunda oluyor bu, baykuşumuz gittiği geceden gelmiyor geri, artık kendi avının yalnız avcısı. Baykuşlar bizden eski varlıklar, altmış milyon yıldır varlar, 230 cins halinde, yeryüzünün her yerinde. İnsanlarla pek işleri yok. Gel gör ki, insan sanki yeryüzünün muhtarı, öbürleri yetmiyormuş gibi kendi köşesinde yaşayan bu kuşla da uğraşmış tarihi boyunca, özellikle imgelem düzeyinde, hem olumlu hem de olumsuz yönlerde. İnsanın bu kadar çok anlam yüklediği başka bir kuş var mıdır? Bizim profesör gibi nesnel gözlem yapma aşamasına gelinceye kadar çağlar geçmiş. Garibimin çeşitli özelliklerine ne simgesel yakıştırmalar yapmışlar!. GECENİN ECESİ Baykuş karanlıkta en iyi gören kuştur. Gecenin ecesidir. Gözünde sanki bir teleskop vardır. Ne ki, görme alanı, glokom hastaları gibi, dardır. Bu yüzden çevreyi kolaçan etmek için başını nerdeyse 360 derece döndürür. Bakışları karanlığı deler geçer sanki. Bu özellikleri yüzünden bilgi tanrıçası Athena, yadan bir uyarı gibi algılanagelmiş. Yunanlıların tersine, Romalılar ölüm habercisi, uğursuz saymışlar baykuşu. Atina sokaklarını şenlendirmesi istenen baykuşların Roma’ya kanat sokması yasaklanmış. Hemen bütün kültürlerde olumludan olumsuza türlü anlamlar yakıştırılmış baykuşa. Büyücü de saymışlar kuşcağızı, doğaüstü saymışlar. Kiowa yerlilerine göre, otacılar öldükten sonra baykuşa dönüşürmüş. CENGİZ HAN’DAN SÜLEYMAN’A Hıristiyanlığın baykuşa iyi gözle bakmadığı anlaşılıyor. Eti mundar ilan edilmiş. İyi ki, yoksa... Hz. Davud 102. mezmurunda “viranelerin baykuşu gibi oldum” diye yakınır halinden. Bizim yakada daha insaflı olunduğu görülüyor. Cengiz Han ve yoldaşlarının bir baykuşun tünediği ağacın kovuğuna saklanarak kurtulmaları hoş bir öykü. Hz. Süleyman’ın baykuşla ünlü sohbeti olağanüstü: baykuşu uğursuz sayanları cahil sayıyor. Baykuş öteden beri yansımış masallara, edebiyata, sanata. Şairimiz Hayalî, Süleyman’dan çok Davud’u dinleyip, “Ey Hayalî derdi aşka herkes olmaz aşina / Buma virân bülbülün gülizârdır endişesi” demiş. Bülbüle her yerde torpil geçilmiştir. Neyse, İngilizcenin ilk büyük şiiri olan “Baykuş ile Bülbül”de bu iki kuş, Zühd ile Rind’in temsilcileri ola KURBAN VE BİLGE Baykuş, bir yönüyle kurban, öbür yönüyle bilge. Tam romantiklere göre bir kuş değil mi? Romantizmin ruh halinin resmini yapan Caspar David Friedrich’in baykuş tablolarına bir bakın. Baykuşun romantik bir kahraman olduğuna hemen inanırsınız. Hep bir başınadır Caspar’ın baykuşu. Mezar başında bir küreğe ya da kuru dallara tünemiştir. Çorak toprak üstünde, bomboş gökte uçar ya da gotik bir pencereye konmuş bize bakar. Bize bir şeyler anımsatmak ister gibidir, dünyanın boşluğunu, ölümün kaçınılmazlığını, hayatı ıskaladığımızı... Bu romantikler hep böyle iç karartır işte... Yeryüzünde baykuş edebiyatını derlemeye çalışsanız ciltler yetmez, yıllar ister. Gerçek baykuşa ilişkin yazılanlar herhalde az yer tutar. Daha çok imge olarak görüyoruz baykuşu. Bu durumdan çok hoşnut olan bir yazar, “Sen imgelemimizden hiç çıkma, e mi?” diyor içtenlikle. Bu sıralarda baykuşla aramız iyi, ama insan bu, yarın ne olacağı belli olmaz. Bütün bunlar umurunda mı baykuşun? Bir dalın üstüne tek başına tünemiş duruyor, dimdik, gururlu, soylu bir hali var, gözleriyle meydan okuyor karanlığa. Hiç kimseye müdanası olmadan yaşıyor. İnsanlar hakkında da, “Derler... Ne derler? Ne derlerse desinler...” deyip geçiyordur herhalde. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: İlknur Filiz l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. MERHABA B u hafta kapağımızda, gazetemizdeki karikatürleri, yazdığı birbirinden güzel çocuk kitapları, çarpıcı tiyatro oyunlarıyla tanıdığımız Behiç Ak var. Çocuklara da seslense, yetişkinlere de Behiç Ak’ın yapıtlarında değişmeyen bir özellik var: En geniş anlamıyla yaşadığımız dünyayı ve insanları tanımlamak, sonra da onun yanlışlıklarını, saçmaya varan komikliklerini sergileyerek insanların ve dünyanın sağlığına kavuşmasının yollarını göstermek. Çocuklara öğretici olmak için değil, hayat denen güzelliğin varlığından haberli olmalarını sağlamak, onları gelişkin bireyler olabilme yolunda desteklemek için yazıyor kitaplarını. Ne mutlu ki, bu çabası çocukların dünyasında da bol bol karşılık buluyor. Çocukları, “çocuk” tanımının dışına çıkarıp birey oldukları düşüncesiyle yaklaşıyor onlara; kişilik özelliklerini geliştirebilecekleri, sanatın özgürleştirici rüzgârıyla soluyabilecekleri kitaplar sunuyor. * Yayıncılık dünyasının ülkemizdeki en büyük buluşma alanı Tüyap Kitap Fuarı, bu yıl 210 Kasım arasında gerçekleşecek. Öncesinde önümüzdeki hafta 31 Ekim perşembe günü çıkacak 1550. sayımız hayli oylumlu sayfa sayısıyla “Fuar Özel Sayısı” olarak yayımlanacak. Fuarın bütün etkinlik programının yanı sıra yayın sektörünün ve edebiyat dünyamızın önde gelen temsilcileri, günümüzün yayın ve edebiyat dünyasını değerlendirdikleri yazılarıyla sayfalarımızda olacaklar. Elbet değerli köşe yazılarımız, kitap tanıtım ve eleştirilerle birlikte. Hepimizi heyecan dolu dokuz gün bekliyor. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap