Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CANAN AL’DAN ‘ARAF’ Dünya korkulardan ibaret değil Biraz Daha Işık ile 2010 Cemal Süreya Şiir Başarı Ödülü sahibi ve Kendi dilinde Ağlamak adlı bir de romanı olan Canan Al ile polisiye romanı Araf ’ı konuştuk. KADİR İNCESU O kuduğunuz ve etkilendiğiniz polisiye kitapları/yazarları var mı? Okuduğum ve etkilendiğim yazarlar var tabi ki! Dan Brown, Adam Fawer, Jean Christophe Grange, Sherlock Holmes, Agatha Christie, Ahmet Ümit gibi ve daha aklıma gelmeyen birçok yazarın kitabını okuyup etkilendim. Yalnız şunu da belirtmek isterim dünya klasikleri hâlâ etkisi altında kaldığım eserlerle dolu. Onları okurken ayrı bir keyif alıyorum. n Kitabınızda aşk, iş, cinayet, politika, dini çatışmalar, terör ve aile dramları iç içe… İlginçtir hiçbiri de ötekinin önüne geçmiyor. Neydi bu konuları romanlaştırma nedeniniz? Kitapta aşk ile cinayet, politika ile din, din ile terör ya da siyaset ile aşk arasında bağlantılı bir durum yaratmaya çalıştım. Hayat öyle bir kaos üzerinde kurulu ki bu kaosun içinde bulunup da etkilenmemek imkânsız. Toplumda meydana gelen herhangi bir politik, siyasi ya da dini olay toplumun öteki parçalarını da etkiler. Biri ötekine teğet geçemez. Toplumun sosyolojik yapısı buna göre şekillenir. Ülkede meydana gelen bireysel bir olay aslında bu toplumun yaşam biçiminden süzülerek ortaya çıkan bir döngüdür. Ben burada bunu vermeye çalıştım ama sonda birazcık şaşırtmaca yaparak olayı farklı bir boyuta taşımış olabilirim. Bundaki amaç ise okuyucunun bakış açısını değiştirebilmek ve tek bir pencereden bakmasını önlemek içindir. Gelelim aile dramlarına, zaten orada Araf’ın anne tarafına baktığımızda geleneklerden etkilenerek kendi öz kızını, Araf’ın annesini, dışlamak zorunda kalan bir büyükbaba görüyoruz. Burada kabuklarını kıramayan bir toplumla karşı karşıyayız. Roman yirminci yüzyılın sonlarına doğru meydana gelen bir durumu anlatmasına rağmen şu an yirmi birinci yüzyılda da hâlâ aynı katılıkla, töreyle bu tür şeylerin devam ettiğini görüyoruz. Buradaki aile dramında yine toplumun şekilleniş biçimini görüyoruz. Evet dediği niz gibi biri ötekinin önüne geçmiyor, daha doğrusu geçirmemeye çalıştım, diyelim. n Okurunuzda bırakmak istediğiniz etki neydi? Okurda bir merak duygusu bırakmak istedim. Kitabı okurken işin sadece cinayet kısmına odaklanmamasını istedim. O dönemin toplum yapısını, politikasını, felsefesini ve sosyolojik yapısını göz önünde bulundurarak onların gözünde bir portre çizmeye çalıştım. Önemli olan parçadan ziyade bütünü görebilmekti. n Yaşadığı çelişki durumu daha da karışık hale getiriyordu… Karşı çıkıyor fakat korkuyordu… Profesörler grubu politik, siyasi kaygılarla bir araya gelmiş radikal bir grup. Misyonerlik amaçları için her şeyi yapabilecek potansiyelleri var fakat bir tanesi üstlendikleri faaliyetler ile kendi vicdanı arasın da muhasebe yapmaya başlıyor. İçine düştüğü bu ahlaki durum onu bazı sorgulamalara götürüyor fakat öteki radikal arkadaşlarından korktuğu için pek de sesini çıkaramıyor. Bu nedenle kendi kendine yaşadığı bir iç hesaplaşma var. Bunu şöyle tasvir ediyorum: Fırtınanın içine gizlenen bir meltem rüzgârı… Sinmiş, korkmuş ve dışarı çıkabilmek için fırtınanın geçmesini bekliyor. Belki biraz cesaret etse her şey başka bir yöne gidecek. Yine de profesörün kendini ötekilerden ayrı tutup muhasebeye gitmesi iyiliğin, sevginin hâlâ var olduğunu, Dünyanın sadece korkulardan, kötülüklerden ibaret olamadığını gösteriyor. Bu da çok radikal düşüncelerin bile kırılabileceğinin bir göstergesi aslında. n Siz en çok hangi kahramanınızdan etkilendiniz? Sanırım birden fazla karakterden etkilenmişim. Araf ve Eylül, kitapta ön planda tutulmasına rağmen ben hâlâ vicdan muhasebesi yapan profesör ile aşkı için intihar eden ressamın duygu durumundayım. n Romanınızda tarihin ilginç bir işkencesi de belirleyici oluyor. Romanda biraz seyri değiştirip mankurtlaştırmaya da yer verdim. Cengiz Aytmatov’un da kitabında bahsettiği bir işkence yöntemi. Biraz tarihle bağlantı kurmak için kitabımda yer verdim. n Araf / Canan Al / Kora Yayın / 203 s. / 2019. 2124 Ekim 2019 Bir masum okul balosu sonrasında genç bir kızın yarasa tarafından saldırıya uğraması sonucu hayatının değişmesi... Ona saplantıyla bağlı , aşık olan genç bir adam ve yarasalar üzerine çılgın çalışmalarını yürüten bir Profesörün kan donduran hikayesi. Sizce de yarasa bizlere fısıldar mı? REMZİ KİTABEVİ, TÜM İNTERNET SİTELERİ VE KİTAPÇILARDA