Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salvatore Quasimodo / Şiirler Çeviren: Egemen Berköz 1959 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Salvatore Quasimodo (19011968) Sicilya’nın Siracusa kentinde doğdu. Çocukluğu ve gençliği büyük güçlükler içinde geçti. Bu yüzden düzenli bir eğitim görmedi. İtalya’yı bir uçtan bir uca dolaştıktan sonra 1930’ların başında Milano’ya yerleşti. Kendine 16. yüzyıl şairi Tasso’yu örnek alan Quasimodo doğup büyüdüğü güneyin sesini getiren şiirler yazdı. Çocukluk anıları duygulu fakat ölçülü bir esin kaynağı oldu onun için. cevatcapan33@gmail.com TİNDARİ’DE RÜZGÂR Tindari, benim iyi Tindari’m, sarkan dağlar arasından sularına tanrının sevdiği adaların, saldırıyorsun bana bugün ve kapanıyorsun içine. Tırmanıyorum doruklar hava uçurumları, kapılmış çamların rüzgârına, ve arkadaşlar benimle gelen neşeyle uzaklaşıp yitiyor havada, bir ses dalgası ve aşk, ve sen alıyorsun beni kötülüğü aldığım sen korkmayı gölgelerden ve sessizlikten, sığınağı tatlılıkların bir zamanlar ve ölümü ruhun. Sana yabancıdır o toprak her gün kazdığım ve gizli heceler beslediğim: camlarda soyuyor seni başka ışık gece giyiminde, ve benim olmayan sevinç dinleniyor kucağında. Çetindir sürgün, ve dinginlik arayışım sende sonlanan dönüşüyor bugün erken bir ölüm isteğine; ve her aşk perdesidir hüznün, sessiz bir adım karanlığa acı bir ekmek bıraktığın kırmak için bana. Tindari, dönüyor dingin; tatlı dostum uyandırıyor beni uzanmam için bir kayadan göğe ve ben korkmuş gibi yapıyorum bilmeyene ne derin bir rüzgârın söküp çıkardığını beni. ve ölümü ruhun. (Sular ve Topraklar, 1920–1929) KALİGRA BURNU Bulgar Dobruca’sında toprak yollardan, sivri kayalıkları arasından ölü koyların, yakınlarından bir askerî fenerin geçerek, Kaligra kayalığıdır vardığın, dimdik iner, gömülür Karadeniz’e. Yarım aylar doğar sudan burada gece mavisi. Foklar sıçrar sudan, döner yiterler yine köpükleri arasında dalgaların. Ne söylencelerini dinliyorum, masallarını ne de, yitip gitmiş denizciler ve korsanlar dünyasının. Ayırabilirsin burada içi dıştan, aklını kullanabilirsin ötesinde yaban görünümün, bir tulumbanın sesini ya da havlamasını kızgın bir köpeğin duyabilirsin, rüzgârın kopardığı çiçeği alabilirsin yerden, aldırmayabilirsin bir dizenin uğultusuna, hepsi yabancı fenere, daha yeni yaymaya başladı zayıf ateşinin ışıklarını. Zaman bitmemiştir daha, kimse söz etmemektedir bana doğanın oyunlarından, dengelerden ve yasalardan. Sen de Kaligra, uçurumu martıların ve fokların, bağışlanmış bu yalıyara. (Vermek ve Almak, 19601966) 22 24 Ekim 2019 Salvatore Quasimodo ünlü İtalyan film yıldızı Gina Lollobrigida ile . LORETO ALANI’NIN ONBEŞLER’İNE Esposito, Fiorani, Fogagnolo, Casiraghi, kimsiniz? İn misiniz, cin misiniz? Soncini, Principato, soluk yazıtlar siz, del Riccio, Temolo, Vertemati, Gasparini? Birskan ağacının yaprakları, Galimberti, Ragni, siz, Bravin, Mastrodomenico, Poletti? Ey sevgili kanımız, kirletmeyen toprağı, düşen toprağa karabina ateşinde. Utandırıyor bizi sırtınızdaki kurşun yaraları: çok zaman geçti. Ölüm çıkıyor yine ölümcül ağızlardan, ölüm istiyor yabancı bayraklar, hâlâ asılı olan evlerinizin kapılarında. Ölümüne korkuyorlar sizden, yaşadıklarını sanarak. Hüzün bekçiliği değil bizimki, mezarlarda sabahlamak değil gözyaşlarıyla; gölge yapmaz ölüm, yaşam olduğunda. (Sahte ve Gerçek Yeşil, 19491955) YENİ AYA Göğü yarattı Tanrı önce toprağı, sonra günü geldi yıldızları yerleştirdi göğe yedinci gün dinlendi. Milyarlarca yıl geçti üstünden insanoğlu sonra, eşi görüntüsü insanoğlu durup dinlenmeden, usuyla laik usuyla, korkup ürkmeden, durgun göğe bir ekim gecesi dönenlere benzer dünya kurulalı beri yeni yıldızlar yerleştirdi. Amin. (Eşsiz Toprak, 19551958)