Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> felsefesi içinde yeniden yorumlayan ve karşıtlıklardan doğan değişimin önemini ve kaçınılmazlığını, zamanın değişimleri kapsayan tümlüğünü vurgulayan Hegel’in öğrencisidir Marx. Ancak, hocasını aşmış ve eleştirmiştir. Hegel için önemli olan bizzat düşüncedir. Maddeci bir düşünür olan Marx içinse somut olaylar ve durumlardır aslolan; düşünce bu somutlukların insan zihnine yansımalarıdır. Hegel’in zaman içinde çelişkilerden doğan değişim ilkesini soyutluğundan kurtarıp somut kitlelere ve kitlelerin birbirleriyle ilişkisine uygulayarak tarihsel sınıf hareketlerine varır Marx; işte “tarihî maddecilik” ya da “tarihî materyalizm” Marx, yaşadığı güne gelip dayanan tarihsel akışın fevkalade ikna edici bir çözümlemesini yaptıktan sonra bu çözümlemeyi geleceğe de yansıtır ve kurulu düzenle büyük bir çatışkıya bilinçle girer. Marx dünya tarihinde sömürünün gelişimini kronolojik olarak anlatmamış ve ilk ciltte kapitalist sömürü üstünde yoğunlaşmıştır. Serpil Çelenk Güvenç’in yorumu, Marx’ın doğrudan sınıf mücadelesinin içinde olması ve bu nedenle proleteryanın kavgasına destek olmayı, mücadelede yol göstericilik görevini üslenmeyi derin bir sorumluluk olarak hissetmesidir. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. Kapital sadece bir çözümleme kitabı olsaydı bu denli sakıncalı sayılmayabilirdi, en azından özgürlükçü ülkelerde. Ama Kapital sınıf mücadelesinin sonucunda egemen güçlerin tarih boyunca değiştiğini vurgularken gelecekte de bunun böyle olacağını, proleteryanın egemenliğinin kaçınılmazlığını muştular. İşte bu nedenle sosyalist devrimci mücadelenin bayrağı hâline geçer Kapital. Marx’ın bilinçle mücadeleye adanmış düşünce yaşamını hem taçlandırır hem kendisine ve ailesine çektirilen bütün çilenin temelini oluşturur. “SÜKÛT SUİKASTI” Nice zorluktan sonra Kapital Almanya’da 1867’de basılır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın –başka bağlamda söylenmiş “sükut suikastı” sözlerinin cuk oturduğu bir sessizlikle karşılaşır. Ama sükut aşılacaktır. İngiltere’den övgüyle karışık bir eleştiri, Rusya’dan takdir ve övgü gelecektir. Zaten ilk çeviriler de Rusça, İngilizce ve Fransızca olacaktır. Marx’ın yapıtı sadece yaklaşımındaki özgünlükle değil üslubundaki başkalıkla da ilgi çekecektir. Diğer Alman filozoflarının çetrefil dilinden ve anlatım tarzından uzak durmuştur Marx. O, somut hayatı incelemektedir, yapıtı gerçek yaşamdan verilen örneklerle soluk alır, canlıdır; proleterya için yazmaktadır. Kapital’in çeşitli ülkelerdeki çevirmenleri ve yayıncıları egemen sınıfların hışmına uğramışlar, görünmez hâle getirilmeye çalışılmış yapıtı gerçekten de topraktan bir define kazıp çıkarır gibi zahmetli emekle ve özveriyle gün ışığına kazandırabilmişler. Kapital’i Türkçeye çevirenlerin ve yayıncıları nın başına da gelmedik kalmamıştır. Türkçe çevirilerin okurla rahatça buluşabilmesi 1961 özgürlükçü anayasası sayesindedir. Ancak hep bildiğimiz gibi bu anayasanın ömrü on yıl bile sürmemiş, Türkiye sağa kaydıkça, Kapital’e “bulaşanların” çilesi katlanmıştır. İlginç bir nokta ise Cumhuriyetimizin devrimci dönemlerindeki devlet adamlarımızdan, Medenî Yasa’yı kaleme alan bir aydınlanma devrimcisi olup ancak sosyalist devrimci olmayanMahmut Esat Bozkurt’un Kapital’e hayranlık boyutundaki saygısıdır. Cumhuriyet devrimci özelliklerini yitirip sağa kaydıkça Kapital’le ilgili herkes yönetimin indinde sakıncalı sayılmıştır. Reel sosyalist rejimlerin dünya çapındaki çöküşünden sonra bu tutum yumuşamış gibi görünse de aslında bizde ve bütün dünyada yeni bir “sükut suikastı”dır gündeme gelen. Sepil Çelenk Güvenç’in kitabının adındaki metafor da bu anlamda boşuna değil. Yazarın çabası da günümüzde neoliberal emperyalizmin “sükut suikastı”na uğrayan, evet herkesin adını bildiği ama pek de kimsenin okumadığı bu kanlı canlı kitabı, yani Kapital’i sessizlik sisinden aydınlığa çıkarmaktır. ANA EKSEN: SÖMÜRÜ... Marx ve Engels ortak ürünleri Komünist Manifesto’ya “Avrupa’da bir hayalet (ya da heyula) dolaşıyor” diye başlar. Kast ettikleri, proleteryanın yükselen hareketidir; Egemen güçlerin korkulu rüyası. Bugün yükselen bir proleter güçten elbette söz edilemez ancak tarih yerinde saymaz ve Marx’ın dev yapıtının gölgesi hâlâ bugünün hayatının üstüne düşüyor, çünkü yaşadığımız hayatın temel ekseni değişmedi. Kapitalizmin sömürü düzeni sona ermedi; sürüyor, hem de can yakarak... Marx’ın ve Kapital’in tarih öngörüsüne katılmayanlar dahi, ardı arkası kesilmeyen ekonomik bunalımlarla yüzleşip çaresiz kalırken kapitalizmin bu mükemmel çözümlemesinin hakkını teslim etmek zorunluğunu duyuyor. Karl Marx’ın yaşam süresinde doğanın bir gün tükenebileceği, teknolojide ne gibi inanılmaz gelişmelerin yaşanacağı kestirilebilseydi, genetikteki buluşlar öngörülebilseydi, Freud, Marx’tan önce yaşayıp insanlığın bilgi ve düşünce dağarına izini bırakmış olsaydı Marx kuramında değişiklikler yapar mıydı? Yaparsa ne gibi değişiklikler olurdu bunlar? Yoksa “uygarlık” adını verdiğimiz bu düzensiz düzenin ana ekseni olan sömürü değişmediği için tezini olduğu gibi mi bırakırdı? Bu soruların yanıtları beni aşar ama yanıtlar varsa onları bulabilmek için dahi Marx’ı okumak gerek. Kapital’in çevrilme ve yayımlanma aşamasında karşılaştığı muhalefet dahi Marx’ın doğruları dile getirdiğinin bir işaretidir. İşte Serpil Çelenk Güvenç bu işareti bizim için aydınlatıyor. n Kapital‘i Topraktan Çıkaranlar / Serpil Çelenk Güveç / Yazılama Yayınevi / 218 s. KItap 2715 Kasım 2018 Ahmet Tuncer Sümer Adsız KahramanlarGülay Ünüvar(Özdeş) Kitabı Yakın Tarih 208 s, 18 TL Güven Gürkan Öztan Türkiye’de Militarizm Schola 304 s, 30 TL 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ndayız! 1018 Kasım 2018 Beylikdüzü TÜYAP Fuar ve Konge Merkezi Salon 3 / Stand 402 Friedrich Schlegel Eleştirel Fragmanlar Çeviri: Kerem Duymuş Felsefe 96 s, 12 TL Kıvanç Tanrıyar Aykırı CinselliklerTürkçe Edebiyat’ta Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Sanat ve Kuram 352 s, 35 TL Zygmunt Bauman Avrupa Çeviri: Akın Emre Pilgir İnceleme 160 s, 15 TL O. Henry Yeşil Kapı Çeviri: Haluk Erdemol Klasik 224 s, 16 TL