Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAVUZ TÜRK’TEN “SONRA, DOĞDUM” inaknuı‘dyMroeerttuninmine’ İkinci şiir kitabı “Sonra, Doğdum” ile 2018 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Yavuz Türk’e ödülü TÜYAP Uluslararası 37. İstanbul Kitap Fuarı sırasında, 17 Kasım’da verilecek. Türk’le şiir dünyasını ve ödülü konuştuk. özge şahin İ kinci şiir kitabın Sonra, Doğdum’la 2018 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandın. Ödüllerin motive edici gücüne inanıyor musun? Senin için nasıl bir anlamı var? n Edebiyatta, şiirde metinlerin yarıştırılmasına aslında çok sıcak bakmamakla birlikte, ödüllendirme dediğimiz şeyin özellikle genç edebiyatçı için motive edici etkisi olduğunu düşünüyorum. Neye motive olmak? Genç bir insanın hayal gücünü edebiyata katmasına biraz daha vesile olmak; yaşamaktan bile bezer hâle geldiğimiz bu coğrafyada akıl sağlığını bir süre daha koruyabilmek edebiyatın kıyısında gezmenin hevesini diri tutmak veya onca hayat gailesi içinde çırpınıp dururken bir yandan da yazı masasında ömür çürütmenin işe yarayabileceğini göstermek için... Kısacası, verilen ödül işaret ettiği metnin dalga etkisini artırıyor ve onun artık kendi başına daha güçlü ayakta durmasını sağladığı sürece kıymetli aslında. Bir de ödülün bana değil de sıkı şiirler yazan bir başka genç şaire verilmesi aynı düzeyde hoşuma giderdi. Çünkü genç edebiyatçının içine girdiği bu edebiyat sığınağı ancak böylelikle biraz daha genişleyebiliyor. “KAÇINILMAZ OLARAK ONTOLOJİK...” n İlk kitabın Kumaş (2010, yeniyazı) üzerinden sekiz yıl geçti. Edebiyat ortamında varlık gösterip, sürekli görünür olmak gibi bir kaygı gütmeden, şiirin derdini taşıdığın için beklemeyi tercih ettiğini düşünüyorum. Bu bilince varış yolunda ne gibi deneyimler yaşadın? n Aslında metnin gücüne, kendini ortaya koyma kudretine inanıyorum. Belki de o nedenle, yazdığım metni okur önüne çıkarmakta pek acelem olmadı şimdiye kadar. Tekrar tekrar elden geçirmek, yazdıktan sonra bir süre demlendirip metne yabancılaşmak gibi yöntemlerle yazıyı olgunlaştır maya çalışıyorum. Bu arada söylemek lazım: Yazı yazma konusunda son birkaç yıla kadar korkunç bir tembel liğim de vardı. Ken dimi bu anlamda yeni yeni disipline etmeye başladığı mı söyleyebilirim. Dolayısıyla, aslında “bilince varış” gibi öyle ulvi bir durum yok pek ortada. Ama elbette, yazma çizme meselelerinde görünürlük, ismimi unutturmamak gibi dertlerim yok, bu hususta pek hırslı da olamadım doğ rusu. n Cevdet Kudret Ödülü Şiir Jürisi “doğum ile ölüm arasındaki gerilimli ilişkiden yola çı karak ‘insanoluş’ hâllerini yetkin bir şiir diliyle işlediği, metinlerarasılık başta olmak üzere çağdaş şiir teknikle rini başarıyla” kul landığı gerekçesiyle Yavuz Türk, edebiyatın farklı türlerinde de kendini sınamayı dü kitabını ödüle layık şünüyor. gördü. Sadece ken dinle ilgili değil hayatla ilgili varoluşsal yüzden zaten çokça kötümser, arada pek çok meseleyi işliyorsun. Neler söy bir de çekilmez biri oluyorum. lemek istersin? n Öncelikle jürinin gerekçesi çok hoşuma gitti. Kitabın ruhunu, karak “EDEBİYAT KURGULANAN BİR ŞEY” terini, derdini veya artık her neyse n Kitabın üç bölümden oluşuyor: “Te o bundan daha iyi anlatan bir cümle ğel”, “Amorfati” ve “Evin İçinden”. Bu olamazdı. Edebiyatın, hatta diğer pek bölümler kendi içinde bir bütün oluş çok sanat dalının böyle bir durumu turmakla birlikte büyük yapıya dair gö var: Kaçınılmaz olarak otobiyografik revlerini de yerine getiriyor. Buna bağlı ve ontolojik. Aslında çok da bilinçli olarak kitaptaki şiirler farklı zaman yapılmayabiliyor. Hayatımızın doğumla dilimlerinde yazılsada “kitap kurmak” ölüm parantezi arasında olması fikri amacıyla hareket ettiğin gözlemleniyor. beni biraz ürkütüyor. Nitekim ölüm, Pek çok şairin yaptığının aksine bir hastalık, keder, yoksulluk, melankoli dönem yazdığın şiirleri hiçbir bağlamı vs. üzerine de sık sık düşünüyorum. Bu olmadan toplamayı tercih etmemişsin. Bu yönelim seni aynı zamanda farklı edebiyat türlerine de yaklaştırmış olmalı. İki soruyu birlikte sorayım: “Kitap kurma” fikrine katılıyor musun? Öykü, roman yazmaya dönük bir tavrın var mı? n Öykü yazmaktan vazgeçip de şiir yazmaya ilk başladığım dönemde, şiirin bir çeşit ilhamla yazıldığını düşünüyordum. Yani şair bir odada oturur, ona ilham gelmesini sağlayan çeşitli ritüellerini gerçekleştirir ve ilham gelirse ortaya muhteşem bir şiir çıkar. Böyle düşünüyordum çünkü şiirin kurgulanamayacak kadar konsantre ve yoğun bir tür olduğuna dair duygu içimde çok güçlüydü. Sonra ben de doğruyu buldum: Edebiyatın hemen bütün türlerinde olduğu gibi şiir de elbette kurgulanan bir şeydi en azından kurgulanması gereken. Kitabı yıllardır yaptığım editörlük mesleğinin de kazandırdığı birtakım melekelerle tematik olarak sınıflandırdım elbette. Çünkü “Amorfati” bölümündeki şiirleri kitap çıkmadan hemen birkaç ay önce yazmıştım. Oysa diğer şiirler, son yedi yıla yayılan farklı zamanlarda yazılmıştı. Örneğin, kitaptaki en eski şiir olan “Sonra, Doğdum”u 2010 sonlarında yazmıştım fakat bu uzun zaman dilimine yayılan şiirler, ontolojik anlamda iki ayrı yolu işaret ediyor gibiydi. Bu nedenle onları da iki ayrı bölüme ayırdım. İçime sinmeyen birkaç şiiri de dışarıda bıraktım. Dolayısıyla bir kitabı “kurma” veya “kurgulama” meselesi, ürünler okurun karşısına çıktığında daha bütünlüklü bir toplam oluşturursa anlamlı. Yoksa diğer türlü, yazar her bir metninin zaten ayrı ayrı hikâyesini bildiği için onun açısından bir sıkıntı yok. Burada asıl mesele, okurun metinleri yazarının arzuladığı düzeyde alımlamasında. n Şiirlerinde dikkat çeken tekniklerden biri metinlerarasılık. Beslendiğin kaynakları kendi metninin parçası kılarken nasıl bir yöntem izliyorsun? n Bu soruya, aslında net bir yanıtım yok: Çünkü şiirde yaptığım atıfları ve göndermeleri çok da bilinçli tercihlerle yapmıyorum. Yıllardır okuyup ettiklerim, bir şekilde metinlerin içine ister istemez sızıyor. Bilinçli yaptıklarım da var elbette fakat şimdi üzerine düşününce şunu fark ediyorum: Şiirle yoğun olarak haşır neşir olduğum zamanlarda bile daha çok öykü ve roman okuması yapmışım. Deneme, felsefe ve siyaset metinleri de vazgeçemediğim türler. Bir de son zamanlarda edebiyatın farklı türlerinde kendimi sınamayı düşünüyorum. Örneğin bu yıl, uzun metraj bir senaryo yazdım. Uzun bir mektuptan oluşan bir novella yazmak istiyorum mesela veya önümüzdeki yıllarda bir tiyatro oyunu kaleme almayı... n Sonra, Doğdum / Yavuz Türk / Poetik Kitap / 56 s. 12 15 Kasım 2018 KItap