Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEORGI GOSPODINOV’DAN “HÜZNÜN FİZİĞİ” ‘Ben başkalarına ait zamanın sahibiyim’ “Hüznün Fiziği”, öykü öykü büyütülmüş labirentvâri bir roman. Karınca yuvasını andıran yapısında, zamanlara ve dönemlere hâkim bir anlatıcı çıkıyor okurun karşısına. Georgi Gospodinov eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr G eorgi Gospodinov ismi, sıkı edebiyat takipçilerine yabancı gelmeyecektir çünkü yazar, ilk romanı Doğal Roman’la 2010’da ilk kez Türkçeye çevrilmişti ve kitap epey ilgi görmüştü. Hasine Şen Karadeniz tarafından Türkçeye çevrilen Doğal Roman’ın ilgi görmesinin en önemli nedeni yakın coğrafyadan, Bulgar bir yazar tarafından kaleme alınmış olmasıydı. Komşu ülke edebiyatlarına duyulan ilgisizliğin tam tersi yaşanmıştı Doğal Roman’da. Bu satışlara yansımamıştı belki ama kitap, yayımlandığı dönemde pek çok edebiyat dergisine konu olmuştu. Bunun dışında ise Gospodinov’un özgün üslubu ve anlatımı dikkat çekiciydi. Doğal Roman’ı edebiyat katında kıymetli yapan da tam olarak buydu. Kim olduğu hiç önemli değil; bir adamın hayatının altüst oluşuydu romanda anlatılan ve başına gelenleri dile getirmek için yola koyulmuştu anlatıcımız fakat mevzu öyle yerlere gidiyordu ki ne kahramanın başına gelen olayın ne de kendisinin bir önemi kalıyordu artık. Roman da buna bağlı olarak tuvaletin tarihinden sineklerin yaşayışına, arılardan bir bahçıvanın Bulgaristan’ın 1960’lardan 1980’lere dek uzayan modern tarhinin dile geldiği bitmek bilmez bir anlatıya dönüşüyordu. İşin güzel yanı bitsin de istenmiyordu çünkü yazar bunları öyle bir anlatıyordu ki kahramanın trajedisi içinden yakalanması zor bir mizaha ulaşıyordu. Gospodinov’un üslubu da tam olarak bu noktada ortaya çıkıyordu ve susmaz anlatıcısıyla bir öykü girdabının içine sürüklüyordu okurunu. Yazarın ve Doğal Roman’ın “hikâye makinesi” olarak nitelenmesinin nedenini, roman bitip de bir kenara koyulduğunda anlaşılıyordu çünkü Gospodinov’un kitap boyu anlattığı hikâyeler uzun süre bellekte yer ediyordu. Kaldı ki Doğal Roman Türkçeye çevriline kadar on beş dilde okurla buluşmuştu ve önemli eleştirmenlerden tam da bu nedenlerle büyük övgüler almıştı. ÜSLUP VE BİÇİM Şimdi o Gospodinov’un bir romanı daha çevrildi Türkçeye yine Hasine Şen Karadeniz tarafından: Hüznün Fiziği. Anlaşılıyor ki bu üslup ve biçim, Gospodinov’un sadece Doğal Roman için yarattığı bir anlatım dili değil. Hüznün Fiziği de tıpkı Doğal Roman gibi bir üslup ve biçime sahip. Anlatıcının öne çıktığı romanların yazarı olduğunu söyleyebiliriz Gospodinov’un bu bağlamda. Türkçeye çevrilen iki romanından bunu anlıyoruz. Bu söylenenden romanlarda olayın geri planda kaldığı anlaşılmasın sakın. Sadece tek bir olay örgüsüne oturtmuyor romanında yaşananları yazar. Bir hikâyeler girdabı üzerinden ve imgesel düzeyde birbirine ilmeklenen dünyalardan yeni bir dünya yaratma arayışının derdine giriyor. Hüznün Fiziği de hemen yukarıda belirtildiği üzere yazarın bu hikâyeler deryası romanlarına güzel bir örnek. Yine bu bağlamda romanın öne çıkan yanı anlatıcısı ve anlatımı. Hüznün Fiziği’nin anlatıcısı, yazarın bu üslubuna epey yardımcı olacak niteliklere sahip. Anlatmayı sevmesinin yanında en önemli özelliği; başkalarının zihinlerine girerek onların yaşadıklarını tıpkı kendi yaşadıkları gibi hissedebilmesi. Aynı şekilde mesleği de onun bu hem en büyük sırrı hem de en büyük özelliğini besleyecek türden: Gazeteci... Mesleği gereği hâlihazırda pek çok yaşamın içine girerken, o bunla yetinmeyip bu yaşamları sürenlerin zihinlerine de girebiliyor. Ne tesadüf ki anlatıcımızın adı da aynı yazarının adı: Georgi... Fakat başkalarının zihnindeki yaşantısı sürdüğü gibi diğer yandan kendi hikâyesi de sürgit devam ediyor. Yaşamın yorduğu, aileden miras sıkıntıların yükünü omuzlayan, hayatının olmadığını bilen bu yüzden de başkalarının hayatlarında yeniden hayat bulan bir anlatıcı Hüznün Fiziği’nde karşımızdaki. Bu nedenle hem hayata hem de anlatının karakterine dair söyleyecek çok sözü var. Şöyle anlatıyor kendini: “Ben geçmiş satın alan bir kişiyim. Öykü tüccarı. Başkaları çay, kişniş, çek senet, altın saat, toprak ticareti yapar. Ben geziyorum ve toptan geçmiş satın alıyorum. Bana ne derseniz deyin, ne isim verirseniz verin. Elinde toprak olanlara ‘toprak sahibi’ derler, ben zaman sahibiyim, başkalarına ait zamanın sahibiyim, başkalarına ait öykülerin ve geçmişin sahibiyim. Dürüst bir alıcıyım, fiyatı asla düşürmeye çalışmam.” “ÖYKÜ TÜCCARI” “Öykü tüccarı”: Sadece romanın kahramanı Georgi’yi tanımlamak için değil yazarı tanımlamak için de kullanılabilir bu benzetme rahatlıkla. Çünkü yazar da bir anlamda kendi kahramanının öykülerinin tüccarlığını yapıyor Hüznün Fiziği’nde ki romanın akışını da bu meydana getiriyor. Labirentvâri bir akış söz konusu romanda. “Çizgisel bir öykü sunamıyorum, çünkü hiçbir labirent ve hiçbir öykü çizgisel değildir,” diyerek açıklıyor bu durumu anlatıcımız. Öyküler arasında kaybolmak için yola çıktığından okurunu da yanında kaybolmaya davet ediyor. Ancak bu davette okurun rehberi olarak yazar Georgi devreye giriyor. Gospodinov bu görevini ise tam da kendisinden beklendiği gibi klasik kalıplar içinde yerine getirmiyor. İlmek ilmek dokunan bu karınca yuvasını andıran dünyanın içinde belirleyici imgeler çevresinde sağlıyor yazar bu bütünlüğü ve bu imgeler aynı zamanda okurun da yol haritasını ortaya çıkarıyor. Tüm bu özellikleriyle Hüznün Fiziği bir öyküler evreninden doğmuş, öykü öykü büyütülmüş koca bir roman. Anlatıcımız karşısına çıkan insan ya da hayvanlarla hikâyeden hikâyeye, zamandan zamana, dünyadan dünyaya atlarken, okurlar da yazarın ardında bıraktığı ekmek kırıntılarını takip ederek cadının evine değil, anlatının kalbine ulaşıyor. n Hüznün Fiziği / Georgi Gospodinov / Çeviren: Hesine Şen Karadeniz / Metis Yayınları / 264 s. 8 6 Nisan 2017 KItap